Giyinin, süslenin, makyaj yapın diktelerine karşı bir manifesto: Kadınların Size Güzellik Borcu Yok | Ümran Avcı

Mart 8, 2024

Giyinin, süslenin, makyaj yapın diktelerine karşı bir manifesto: Kadınların Size Güzellik Borcu Yok | Ümran Avcı

Eserleri kadar yaşam öyküsüyle de gelmiş geçmiş en özgün isimlerdendi Frida Kahlo… Dayatılmış güzellik anlayışına karşı çıkmış, bedenindeki katlanılmaz acılarla boğuşurken bir yandan da genel geçer güzellik algısına direnmiş, kaş ve bıyıklarını vurgulayan resimler çizmişti… Gelin görün ki, bundan altı yıl önce bir epilasyon aleti markası, Frida’nın kaş ve bıyıklarını photoshop ile yok edip “Frida bunu bir bilseydi” sloganını kullanmıştı… Tepkiler gecikmedi tabii…

İngiliz aktivist Florence Given, “Kadınların Size Güzellik Borcu Yok” kitabında, güzellik rutinlerinin modern dünya kadınına yönelik nasıl bir algı ve zorlama odaklanıyor…

“Kimseye güzellik borcunuz yok. Ne erkek arkadaşınıza/eşinize/partnerinize ne iş arkadaşınıza borcunuz var. Hele de sokaktan geçen alelade bir adama hiç borcunuz yok. (…) Güzellik, ‘kadın’ olarak işaretlenmiş bir alanı kapladığınız için ödediğiniz kira değil.”

“Yabancı” etiketi ile yayımlanan kitap, kendisine ilham olan Amerikalı sözlükbilimci Erin McKean’ın yukarıdaki alıntısı ile başlıyor… Ece Çavuşoğlu ve Ece Yücesoy’un çevirisini yaptığı kitabın yazılış amacını açıklayan Given; “Bu ifade beni kimliğimi analiz etme yolculuğuna çıkardı; ilk defa kendimi doğru dürüst incelemeye ve bu istilacı, pahalı, zaman alan ve bazen de acı veren güzellik rutinlerini neden yaptığımı sorgulamaya zorladı” diyor.

KESTİM SAÇLARIMI NE OLACAK ŞİMDİ

Given’in erkek tacizinden kurtulmak için defalarca kafasını tıraş etmeyi düşündüğünü, “kadınsı” görünmeyi seçenlerin “arandığı” anlamına geldiğini fark ettiğini belirten cümlelerini okuyunca, coğrafyanın değil cinsiyetin de kader olduğuna ikna oluyor insan… Yazar; “Sınırlarımın olmasının ve diğer insanlara ‘hayır’ demenin önemini öğrenmeden önce, genç kızken bana kalori saymayı, kendimi sınırlandırmayı ve yiyeceklere ‘hayır’ demeyi öğrettiler” diyerek ebeveynlerine de sitem ediyor.

Okurlarını feminizme davet eden Given, başkalarının ne düşündüğü konusunda endişelenmenin büyürken öncelik olmadığını hatırlatıyor. Kitap ayrımcılığa, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe karşı ses yükseltemeye de bir çağrı niteliğinde… Bu nedenle, “Politik konuşmaları yetişkinlere” bırakmayın diyen yazar, “Tecavüz kültürü nasıl ki mağdurlarını susturulmasına dayanıyorsa patriyarka da ilerici konuşmalardan ve yıkıcı insanlardan nefret eder çünkü o sessizlik ve korkudan beslenen bir parazittir” diyor. Adaletsiz durumlara sessiz ve kayıtsız kalmanın kişiyi şiddetin ortağı yapacağını hatırlatıyor.

YALNIZ YAŞAMAK YARIM YAŞAMAK DEĞİL

Herkesin daha iyisini hak ettiğinin defalarca altını çizen Given; yalnız yaşamanın ne “evde kalmak”, ne de “diğer yarıları” olmadığı için eksik kalmak olmadığını vurguluyor. “Umarım çekip gidecek kadar kendinizi seviyorsunuzdur” diyor.

Toksik insanlardan, tutumlardan hızla uzaklaşılması gerektiğini söyleyen Given’in şu sözleriyle yazıyı noktalayalım:

Korkmayın. Her şeyi sorgulayarak halihazırda harika olan benliğinizi daha rafine bir hale dönüştürebilirsiniz.

Korkacak bir şeyiniz yok, kendinize sarılın…

Yorum yapın