
Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği’nin düzenlediği FABİSAD 11.GİO Ödülleri sahiplerini buldu. Bu yıl kurgudışı edebiyat ve çizgi roman dalında yayımlanmamış eserler kategorisinde ilk kez ödül verildi.
Ödül alan eserler ve kazananlar listesi şöyle:
Kurgudışı eser: Türk Kültüründe Gulyabani (üç yazarlı) Ömer Faruk Yazıcı, Seçkin Sarpkaya, Mehmet Berk Yaltırık
İllüstrasyon: İki eser arasında paylaştırıldı. Nosferatu ile Nisa Eylül Saraç ve Sangal ile Oğuzhan Acar
İllüstrasyon Jüri Özel Ödülü Hep Gürültü Ederiz ile Elif Yıldız
Yayımlanmamış Öykü ödülü: Theseus’un Bedeni ile Adil Öztürk
Kısa Film: Budu ile Burcu Ejderoğlu
Çizgi Roman: İp ile Erişcan Türk
Onur Ödülü: (Mavi Anka) Son Tiryaki ile Müfit Özdeş
Çeviri Ödülü: Zaman İçinde Bir Yer ile Yiğit Yavuz
Roman: Hikâye Taciri ile Emre Nazım Mert
Türk sinema tarihine araştırmacı kimliği ve kişisel arşivleriyle katkıda bulunmuş bu yazarın hayatından ve okuduğum iki eserlerinden bahsedeceğim:

1929’da İstanbul’da doğdu, 8 Ekim 2016’da aramızdan ayrıldı. Annesi İstanbullu Rum, babası İstanbul doğumlu İtalyan Levanten bir ailedendi, dedeleri Napoli’den gelip Haydarpaşa mendireğinin inşaatında çalışmışlardı. 60 yıl boyunca Tünel meydanı ile Galatasaray arasında yaşadı. Beyoğlu’nu yeniden yaşatmak onun için imkânsızın ötesinde bir uğraştı.
Beyoğlu ya da eski ismiyle Pera işlevini yitirmiş bir toplumun ve dönemin Beyoğlusu idi. Kendine özgü dokusuyla azınlıkların, Levantenlerin yaşadığı kozmopolit havasını artık 2.Dünya Savaşı ile kaybetmiş, özlemler ve yıkık anılar semti olmuştu. Beyoğlu tatlı ama buruk bir düştü onun için. Asmalımescit’te büyür, İtalyan ilkokulunda eğitim alır. Çocukluğuna ait zihninde kalanlardan şunu hatırlar; kışın öyle bir kar yağar ki ninesinin evinin olduğu Beyoğlu’nun arka sokaklarında, kömürü develer taşır, Feriköy sırtlarında ise kurtların dolaştığını anlatır. Çocukluk yıllarından en iyi anımsadığı yerler pastaneler, kitabevleri, bayramların, karnavalların kutlandığı sokaklar ve kiliselerdir. Ailedeki kitap sevdalısı annesi ve dayısıdır. Sinemaya ilgi duyması Elhamra Sineması’nda müdürlük yapan babası sayesindedir.1948 ve 1961 yılları arasında İtalyan ve Fransız basınında 1961’den sonra ise Türk basınında Akşam, Yön, Sinema 65, Ulusal Sinema, Yedinci Sanat, Ses, Hayat, Bravo, Video-Sinema, Beyaz Perde, TV’de 7Gün gibi gazete ve dergilerde sinema yazarlığını devam ettirdi. Türk Sinemasında Altı Yönetmen, Agâh Özgüç ile birlikte Türk Sinemasında Kadın ve Cinsiyet ve 1965 Sinema Yıllığı, Türk Sinema Tarihi, Dünyamızın Gizli Sahipleri, Uzaydan Geldiler, Geleceğimizin Anahtarları (Koza Yayınları), Batının İnanç Temelleri (Dergah Yayınları), Bir Levantenin Beyoğlu Anıları (Metis),Cadde-i Kebir’de Sinema (Metis), İstanbul Gizemleri, Beyoğlu’nda Fuhuş(Altın),Dehşetin Kapıları(Mitos),Amerikan Sineması (Ağaç),Batı Sinemasında Türkiye ve Türkler, Korkunun Sanatları(İnkılap),Yeşilçam’dan Önce, Yeşilçam’dan Sonra (Antrakt), Dünya Sinema Sanayii (Timaş), Fantastik Türk Sineması, Erotik Türk Sineması (Metin Demirhan’la, Kabalcı) adlı kitapları yazdı.
60yıldır sinema, fantastik edebiyat, bilimkurgu, korku edebiyatı ve okültizm üzerine kitaplar yazmış olan Scognamillo 1997 -1999 yılları arasında 4 sayılık Nostromo adlı bilimkurgu dergisinin de editörlüğünü yapmıştır.
Türk Sinemasıyla ilgili görüşleri:
“Türk sineması 1960’larla birlikte neyi ve nasıl anlatacağını çok daha dikkatli ve kendi olanakları içinde bilinçli bir şekilde saptayıp çalışmaya koyulmuştur. O yıllardan itibaren Türk sineması, toplumsal ve siyasal olaylara, krizlere, çalkantılara, hükümet değişikliklerine ve bunların getirdiği özgürlüklere -aslında daha çok sınırlamalara- daha duyarlı olmaya başlamış -ya da olmak zorunda kalmış- kaçınılmaz bir paralellikle her türlü kriz, umut, hatta sendikal olaylardan cinselliğe, 12 Eylül öncesinden feminizme kadar her türlü belirgin ve etkin moda veya akım beyazperdede dolaylı veya doğrudan yankısını bulacaktır.”*

Bohem merkezi Pera’ya bakış:
“O dillere destan Pera belleğimde ise de yetişemedim. Çünkü, 1.Dünya Savaşının sonlarına kadar yaşadı ve ayrıcalıklarından da yararlanarak kozmopolit havasını sürdürdü. Cumhuriyet’in kuruluşu ile kapandı ve yerini kapitülasyon ya da koloni havasından arınmakta olan bir Beyoğlu’na bıraktı.2.Dünya Savaşı sırasında yüz değiştirmeye başladı,6-7 Eylül olaylarıyla bir darbe yedi…”**
Bir Levantenin Beyoğlu Anıları adlı kitabını 1990’da yazar. 60 yaşında tüm hatırladıklarıyla 1930’ların Grande Rue de Pera’sını oteller, lokantalar, pastaneler, kitabevleri, terziler, şapka dikimevleri, sinemalar, tiyatrolar, pasajları arasından anılarıyla gezdirir. Geçmiş bir anıdır, Beyoğlu ise bir düş. Dünü geçmişe, yarını geleceğe bağlayan anlayışı ile bakmıştır hayata Giovanni Usta.
*Türk Sinema Tarihi,Giovanni Scognamillo,Kabalcı Yayınevi ,1998
**Bir Levantenin Beyoğlu Anıları,1990 Metis Yayınları



















