Van Gogh kulak memesini neden kesti? | Nazê Nejla Yerlikaya

Nisan 25, 2014

Van Gogh kulak memesini neden kesti? | Nazê Nejla Yerlikaya

Resim: Nazê Nejla Yerlikaya
Resim: Nazê Nejla Yerlikaya

Ah sevgili Tanrım, özgürlük istiyorum, yani diğer kuşlar gibi bir kuş olmakVan Gogh

Tarih 28 Aralık 1888’di… Van Gogh, geçirdiği sinir krizi sonrası kulak memesini kesip, kanlar içinde peçeteye koyarak bir fahişeye verecekti. Ve sonrasında ruhsal sıkıntıları giderek büyüyecek, sinir krizlerinin şiddeti artacak, ressam iki yıl sonra da intihar ederek yaşamına son verecekti.

28 yaşında ressam olmaya karar veren Van Gogh öne çıkan en iyi resimlerini, kulak memesini kestiği 1888 yılından ölüm yılı olan 1890 yılına kadar olan süre de yaptı. Van Gogh’un intiharla son bulan ruhsal hastalığı hangi isimle değerlendirilirse değerlendirilsin, onun resim sanatında bir deha olduğu muhakkaktır. Amerikan psikolojisi ve varoluşçu psikoterapinin önde gelen isimlerinden Rollo May, deha ve psikozun birbirine çok yakın olduğunu ve yaratıcılığın açıklanamaz bir suç duygusu taşıdığını belirterek, birçok sanatçı ve şairin yaratılarının doruğunda intihar ettiğini vurgular. Kendilerine tanrının yaradılışta kaostan biçim yaratması gibi, kaosun içine ona biçim vermek için gömmeyi sevdiklerini belirtir. Sanatçıların, şairlerin ve yazarların genellikle kendi iç imgeleri ve hülyalarına dalmış yumuşak başlı insanlar olduğunu ve tam da bu özelliklerinin onları baskıcı bir toplum için korkulu kıldığını söyler. Bu bağlamda yaratıcı edimini sonuna kadar ortaya koyan Van Gogh’un iç imgelemini dışa vurup kendisini sürekli yeniden yarattığını ve son noktada Nietzsche’nin deyimiyle içindeki kaostan “dans eden bir yıldız” daha doğuramayacağını hissettiği an intihar ettiğini söyleyebilirim.

Her eylem gibi intiharın da insani bir eylem olduğunu ve kişinin istediği takdirde bu eylemi gerçekleştirme özgürlüğünün olduğunu kabul edersek, kendisini sürekli yeniden yaratarak geleceğe taşıyan Van Gogh muhtemeldir ki artık gelecekle bir işinin kalmadığını düşünüp intihar etmiştir. Nietzsche’nin, “bazıları çok erken bazıları çok geç hayattan ayrılıyor, asıl iş tam zamanında ölmektir” sözünden hareketle Van Gogh’un iyiden iyiye kötüleşen ruh halini hesaba katıp onun tam zamanında dünyayı terk ettiği sonucuna varabiliriz. Ruhsal bunalımlarının kendisini sürüklediği her türlü olumsuz duruma rağmen yaratıcılığını elden bırakmayan Van Gogh, her kriz sonrası yaşama tekrar asılıyordu. Kardeşi Teo’ya yazdığı bir mektupta şöyle diyecekti: “Kendimi toparladığımda tıpkı intihar etmek için atladığı suyu çok soğuk bulup yeniden kıyıya ulaşmaya çabalayan bir adam gibi iyileşmeye çalışıyorum

Van Gogh elbette ruhsal çöküntüler yaşayan bir ressamdı ancak denildiği gibi onun yeteneği hastalığının içinde büyüyen bir yetenek değildi. Rollo May, yaratıcılığın kendi özel kültürümüzde ciddi psikolojik sorunlarla bütünleştiğini, yaratıcılık ve özgünlüğün, her ne kadar kültürlerine uymayan kişilerde bütünleşse de zorunlu olarak yaratıcılığın nevrozun bir ürünü olduğu anlamına gelmediğini söyler. Bu bağlamda, yeteneğin hastalık, yaratıcılığın da nevroz olduğunu sokuşturmaya çalışan savlara karşı gerçekten güçlü bir tavır almamız gerektiğini belirtir.

Van Gogh’un kulak memesini kesip neden bir fahişeye verdiği sanat tarihçilerinin tartıştığı konulardan biri olmuş ve bu konu için birçok değerlendirme yapılarak yoruma açık bir hal almıştır.  Bu noktadan hareketle Van Gogh’un bu eylemine ben de şöyle bir yorum getirmek istiyorum:

Gece vakti kasaba ve caddelerde üzerinde mumlar dizili şapkasıyla resim yapan, açık havada çalışan, doğanın bütün seslerini duyup içine çeken Van Gogh, bir ressamlar kolonisi kurma hayali içindeydi. Ancak çok sevdiği ressam dostu Paul Gauguin bu isteğe sıcak bakmıyordu. Gauguin’in bu olumsuz tavrı sonunda Arles’ten ayrılmasıyla, Van Gogh sadece bir dostu tarafından değil gerçekleştirmek istediği hayalleri tarafından da terk edilmişti. Sesler ve renklerle iç içe resim yapan Van Gogh hayalinin artık gerçek olamayacağını anladığı için sinir krizi geçirmiş ve kulak memesini kesmişti. Dostu Gauguin’in onu terk ettiği gece belki de daha büyük bir sinir krizi geçirmiş olsaydı bütün kulağını kesmeye dahi cesareti olacaktı. Kulak memesini cinselliği tahrik edici bir organ olarak düşünürsek, kesik kulak memesini neden bir fahişeye verdiğine de bir yorum getirmiş oluruz. Van Gogh, kendisi gibi hayallerinden atılan bir başka ötekiye, bedenini pazarlamak zorunda kalan bir fahişeye kesik kulak memesini götürüp belki de şöyle demişti: “Hayallerim beni de senin hayallerinin seni terk etmesi gibi terk etti. Kulak mememi alır mısın, bak kanlar içinde kaldı, tıpkı senin dolgun kanlı memelerini aşktan ve hayalden uzak acı çekerek erkeklere sunman gibi kanlı ve ölü.

Yapacağımız her türlü yorum elbette Van Gogh’un bu eylemi neden gerçekleştirdiğini kesin bir dille ortaya koyamayacaktır, tıpkı neden intihar ettiğini kesin bir bilgi gibi ortaya koyamayacağımız gibi. Yorumlarımızı gerçeğe biraz daha yaklaştırmak adına benzer durumlarla bağ kurmak sağlıklı değerlendirmeler yapmamızı sağlar. Bu bağlamda intihar etmiş şair Pevase’nin “Tiksiniyorum bunlardan, sözler değil. Eylem. Artık yazmayacağım. Artık yaşamayacağım” sözlerinden hareketle Van Gogh’un dans eden bir yıldız daha doğuramayacağını anladığı kültüre sırtını dönüp yaratıcılığının doruğunda ölümü seçtiğini vurgulamamız gerekir. Van Gogh’un intiharının, dayanaklarının sarsıldığı hissettiği anda yalnızlaşmaya karşı verdiği savaşı kaybettiğini ve ölümü tercih ettiğini söylemek daha doğru olacaktır.

 Nazê Nejla Yerlikaya – edebiyathaber.net (25 Nisan 2014)

Yorum yapın