Zaman akıp geçiyor… | Mehmet Özçataloğlu

Mart 20, 2017

Zaman akıp geçiyor… | Mehmet Özçataloğlu

mehmet-fotoÖnceki hafta gazetede yer alan bir haberde iklim değişikliğinin sahil kentlerini vuracağı yazıyordu. Sahil kentinde yaşayan bir insan olarak tabi özel bir ilgi gösterdim habere ki, içerikte 19 büyük, Avrupa kıyı şehrinin bundan etkileneceği duyuruluyordu. 19 şehrin içinde İstanbul ve İzmir de yer alıyormuş. Verilen tarihler uzakmış gibi görünse de zaman hızla geçiyor, tedbiri almak gerekir. Bir başımıza ne yapabiliriz ki demeden, davranışlarımıza, alışkanlıklarımıza çekidüzen vermekte yarar var. Üretimden daha çok tüketime meyilli olan bizler için çalan tehlike çanlarının sesi sanki biraz yakından geliyor.

Rastlantının da böylesi olsa gerek elimdeki kitabın adı “Çevreci Muhteşem Dayım”dı. Miriam Dubini’nin yazdığı, Elena Prette’nin resimlediği ve Filiz Özdem’in dilimize kazandırdığı kitap Yapı Kredi Yayınları etiketiyle buluştu bizlerle. Dubini’nin adına “Okumayı Sevmeyen Çocuğun Hikâyesi” ve “Yazmayı Sevmeyen Çocuğun Hikâyesi” ile de aşinaydım zaten. O kitaplara da burada değinmiştim daha önce.

Iole ve Lorenzo iki kardeştir. Dayılarının evine zorunlu bir tatile giderler. Tatil zorunludur çünkü anneleri hastanededir. Bunun da etkisi olsa gerek dayılarının evine biraz gönülsüz giderler. Fakat gönülsüz gittikleri bu tatil heyecanlı bir serüvene dönüşür onlar için. Dayılarının yaşadıkları ev kentte yaşadıkları beton mezarların aksine doğayla iç içe, hareket alanının olabildiğince geniş olduğu bir yerdedir. Hele ki orman tam bir sır bahçesidir. Ve hareket edebilen büyülü bir ağacı saklamaktadır. Dayıları ise yaşadığı çevreye uyum sağlamış, çevreci, geri dönüşümcü bir insandır. Bu kitapta okuduğumuzsa geri dönüşümcü dayının yeğenlerinin hayatını nasıl dönüştürdüğüdür. Eğlenceli bir dönüşüm hikâyesi “Çevreci Muhteşem Dayım.”

Hikâyeyi bitirip de kitabı kapatmaya hazırlanırken “Fazladan Bilgiler” başlığı altında ‘döküntü’ dediğimiz atıkların yeniden işlenerek nasıl yararlı hale getirilebileceği konusunda örnekler sunduğunu gördüm yazarın. Geri dönüşümcü dostlar diye seslenmiş okurlarına ve hayal kurmaya çağırmış onları. Hayalleri olmayanın umudu da olmaz değil mi? O zaman ebeveynler olarak bize de düşen çocukların düş gücünü zenginleştirecek etkinliklerle, kitaplarla onları buluşturmak olmalı.

Yazının başında tüketim toplumu olduğumuza değinmiştim. Yazarın bu konuda da çocuklara söyleyecekleri var veda etmeden önce: “Bir şey satın almadan önce, buna gerçekten ihtiyacınız olup olmadığını kendinize sorun. Geri dönüşüm yararlı bir şey ama daha da önemlisi az çöp üretmek ve atıkları gerçekten kullanılmaz hale geldiğinde atmak. Çünkü bütün atıkların doğaya geri dönmesi, toprakta kaybolması için belli bir zaman gerekiyor.”

Bir kâğıt mendilin doğada 4 haftada, gazete kâğıdının 6 haftada, elma koçanının 2 ayda, tenekenin 5 yılda, sakızın 5 yılda, çocuk bezlerinin 500 yılda, plastik şişelerin ve poşetlerin de 100 ila 1000 yılda çözündüğü gerçeğini unutmamalıyız. Cam şişelerin de sonsuza kadar çözünmediğini…

Her çocuk böyle bir dayıya sahip olamayabilir. Aslında böylesi önemli bir konuyu dayıya, teyzeye, öğretmene, amcaya da bırakmamak gerekir. Eğitimin evde başladığı gerçeğini de göz önüne alarak çocuklarımıza iyi bir çevre eğitimi vermeliyiz. Böyle keyifli kitaplardan da destek alarak. Zaman hızla geçiyor. Yaşanabilir bir dünya için az tüketim, çok üretim ve tabi ki daha çok kitap!

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (20 Mart 2017)

Yorum yapın