Yücel Balku’nun dünyasında kaybolurken | Burak Soyer

Kasım 25, 2022

Yücel Balku’nun dünyasında kaybolurken | Burak Soyer

Genç yaşta hayatını kaybeden Yücel Balku’nun eserleri uzun bir aradan sonra okurla buluşuyor. Yazarın 2000 yılında İnkılap Kitabevi Öykü Ödülü alan ‘Sükût Ayyuka Çıkar’ ve ‘Goncanın Üçüncü Gün’ü kitapları, onun masallarla, efsanelerle, hayal mi gerçek mi olduğunu asla öğrenemeyeceğimiz karakterlere örülü dünyasına giriş bileti niteliği taşıyor. 

“Yücel’in ilk kitabını onu henüz tanımadan okurken, geniş bir hayal gücüyle, zengin bir imgelemle, efsanelerden, mitlerden, söylencelerden, masallardan beslenmiş, dolu dolu bir yazı dünyasıyla karşılaşınca şaşırmıştım. Bu şahsen tanımadığım yazarın belli ki çok geniş bir ilgi alanı vardı ve bunun içinde şehri yapan kültür katmanları hemen kendini belli ediyordu. Kimi zaman şiirsel kimi zaman ironik bir hal alan üslubu uyumlu ve akıcıydı. Dille usulünce oynuyor ama bunu görün hünerimi demeden yaparak bir kat daha değer katıyordu yazdıklarına. Şaşırtıcı sözcükler kullanıyor, özellikle kültür tarihine derinleşen bir ilgiyle yaklaşıyordu.” “Çok erken kaybettik Yücel’i. Bursa’da yaşadığı için fazla görüşemiyorduk. Çok değerliydi Yücel, müthiş bir birikimi vardı, çok iyi bir yazardı, yaşasaydı Türk edebiyatında çok iyi kitaplar okuyacaktık onun kaleminden.” Bu iki alıntı da edebiyatımızın usta kalemi Ayfer Tunç’a ait. Ve ikisinde de sonuna kadar haklı. Ama ikincisinde söyledikleri, değerlerimizin yine “keşke”lere yenilmesi yüzünden daha bir koyuyor insana. Ve evet, çok erken kaybettik Yücel Balku’yu. Bize anlatacak kim bilir kaç masalı vardı, içinde kaybolacağımız, kendimizi karakterlerinin aynası gibi hissedeceğimiz, gerçeğin sınırlarını ihlal edeceğimiz, Bursa’nın altında ne varsa üstüne çıkaracağımız, üstünde ne varsa altına gömeceğimiz, efsanelerinin peşine düşeceğimiz, sabahçı kahvelerinde hikâyelerine yancı olacağımız daha kaç kişi vardı acaba… El mecbur, eldekilerle yetineceğiz. Çok uzun bir süredir Yücel Balku’nun kitapları herhangi bir yayınevinden basılmıyordu. İkinci ellerine ulaşmak da o kadar kolay değildi. Ancak Ketebe Yayınları’ndan çıkan, ‘Sükût Ayyuka Çıkar’ ve ‘Goncanın Üçüncü Günü’ kitapları, Balku’yu daha önce okuyanlar için hafıza tazelemek, okumayanlar için ise onu keşfetmek için birer “Balku dünyasına giriş” niteliği taşıyor. 

“Yaşamak ve ölmek için” Bursa

“Balku dünyası” tanımlamasını bilerek kullandım. Zira gerçekten de onun sıradandan ayrı bir dünyası vardı. 1969 yılında Iğdır doğan Yücel Balku, küçük yaşlarda dedesinden dinlediği hikâye ve masallarla harcını atmaya başladığı bu dünyaya geçen yıllarla birlikte kendininkileri ekledi. 1988 yılında Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünü kazanıp da Bursa’ya “yaşamak ve ölmek için” demir attı. 1996’dan 2002 yılına, yani dergi kapanana kadar öykülerini Hayalet Gemi dergisinde yayınladı. İlk kitabı Sükût Ayyuka Çıkar ile 2000 yılında İnkılap Kitabevi Öykü Ödülü’nü kazandı. Daha sonra 2004’te Goncanın Üçüncü Günü’nü, ‘2005’te de Bitmemiş Külliyat: Yücel Balku’ alt başlığıyla Tayfanın Seyir Defteri’ni yayınladı. 

Masallar, efsaneler, destanlar, anonim hikâyeler ve ucu açık öyküler

‘Sükut Ayyuka Çıkar’ her ne kadar Balku’nun ilk göz ağrısı olsa da, kitaptaki öykülerin birikmiş ve fazlasıyla demlenmiş bir zihin ve gönül bağından çıktığını söyleyebiliriz. Doğu’nun mistik âleminin sözlü ve yazılı tarihi olan efsanelerini, masallarını, destanlarını, anonim hikâyelerini, kendine has diliyle, bu haslığın hakkını veren kurgusu ve karakterlerine batının rasyonalizmini sokarak yepyeni bir üslup sokuyor ve ta çocukluğundan beri aklının bir yerinde sotelenmiş bekleyen öyküleri gün yüzüne çıkarıyor. Sonu olmayan, daha doğrusu sonunu okura bırakan ucu bucağı açık öykülerle adım attığı her yerin altını üstüne çıkarıp üstünü de altına sokarak, buralarda bulduğu kültürü, dili satırlarına yerleştirerek onu okuyanları da kendi yolculuğunun peşine takıyor. ‘Goncanın Üçüncü Günü’nde ise gizemi bir define unsuru olarak kullanan Balku, yarattığı her karakterde, mekanda illa keşfedilecek bir nokta bırakıyor ve kalemini o iğne deliği kadar yerden incelikle geçirerek labirentlere giriyor, sembollerin izinden geçmişe uzanıp orayı şimdiyle birleştirerek yepyeni evrenler yaratıyor. 

2003 yılında kaybettiğimiz Yücel Balku, öykülerinde, gündelik ve sıradan olanı, o kalıptan çıkarak, kendi âleminin diliyle bambaşka biçimlere soktu ve gerçekle gerçek ötesinin yakasını bir araya getirdi. Şiirsel dilini masalsı anlatımıyla ironikleştirerek olmayanı oldurma sanatını sonuna kadar kullandı. Bizlere de onun büyülü dünyasına girmek için üç kitap bıraktı. 

edebiyathaber.net (25 Kasım 2022)

Yorum yapın