“Yeryüzünün Tüm Kâğıt Bebeklerine…” | Mehmet Özçataloğlu

Temmuz 12, 2025

“Yeryüzünün Tüm Kâğıt Bebeklerine…” | Mehmet Özçataloğlu

Yaşamda her şey biz insanlar için. Büyük iç yıkımlar, depremler, yangınlar, sel ve akla gelebilecek daha nice felaket. Aksine büyük sevinçler, mutluluklar, hiç bitmesin isteyeceğimiz heyecanlar… Tüm bunları yaşarken ortaya koyduğumuz tavır ve mücadele de bizim kim olduğumuzu ve bu dünyadaki yerimizi belirliyor. Aslı Eti’nin “Kâğıt Bebek”i gibi. Kâğıt Bebek kim mi?

“Benim hikâyem korkularımı yenmekle, kanatlarım olmadan uçmayı ve kendimden daha büyük bir şeyler yapmayı öğrenmekle ilgili. Hikâyemiz sadece bize değil hepimize ait olduğundan onu bu sayfalarda anlatmak istedim. Artık beni her halimle biliyorsun. Ben kâğıt bebek. Bu da benim hikâyem.”

X-LIBRIS (Doğan Yayın) etiketiyle yayımlanan kitapla birlikte gördüm ki Aslı Eti edebiyatımızın Exupery’sidir.

“Bay Amir, dünyanın en ünlü süs bebeklerini yapmayı düşleyen bir sanatçı ama Pera’da sıradan bir hediyelik eşya dükkânı var ve buna katlanamıyor. Dükkândaki oyuncaklar, göz alıcı güzellikleriyle raflarda boş boş oturup birilerinin onları seçmesini beklerken büyük bir sır saklıyor. Kâğıt bebek ise diğer oyuncaklar gibi nadir ya da göz alıcı değil, kenara atıldığını, sıradan olduğunu düşünüyor. Ansızın gelişen olaylar onları geri dönüşü olmayan bir yolculuğa sürüklüyor.”

Sonrasında Kâğıt Bebek yola çıkıyor. Ait olduğu yeri ve gerçekte kim olduğunu bulmaya çalışıyor. Hepimizin yaşamında böyle dönemler olmuştur. Yaşa, statüye, konuma bakmaksızın aniden gelişen durumlarla karşılaşır insanoğlu. Adına sürpriz denir ya da başka bir isimle de nitelendirilebilir. Bir kırılma noktasıdır o anlar. İşte o andan sonra hiç birimiz kendimiz değilizdir. Yeni bir birey oluruz. Farklı bir kimliğe bürünürüz. Kâğıt Bebek’te okuduğumuz da tam olarak böyle bir hikâye.

Yazıyı kaleme alırken verdiğim kısa molada şu satırlarla karşılaştım. “Hayat seçim hakkı vermez insana. Yaşamak istediğin gibi değil, mecbur kaldığın gibi yaşarsın.”

Kâğıt Bebek bu yazılanlara meydan okuyor bir anlamda. Kitapta diyor ki; “İnsan evini bulunca orasının evi olduğunu anlarmış.” Kâğıt Bebek bu arayışın peşinde işte. Kitap boyunca bu arayışa tanıklık ediyoruz.

Kitabın sonuna doğru “Babam Bana Ne Öğretti?” başlığı altında yer alanları okuyunca kendimi de sorguladım elimde olmadan. Bir kere daha düşündüm, arayışın bir sonu var mı insan için, diye. Ben artık yerimi buldum, mutluyum diyebilen varsa bize de anlatsın. Fakat inanmak güç. Sonuç itibarıyla insan doyumsuz bir varlık. Sorgulamayı yaşam boyu sürdüren bir varlık. Başlığın altında yazanları uygulayarak yaşayabilenlere selam olsun o halde.

*Babam Bana Ne Öğretti?

Kendi değerlerimize bağlı kalmayı ama onları hayallerimizde bırakmayıp onlarla yaşamak gerektiğini.

Olmadığımız biri gibi davranmayı, kendimizi buna mecbur hissediyorsak bir çıkış yolu bulmamız gerektiğini.

Bunun bir ihtiyaç olduğunu.

Bazen yardım istemek gerektiğini.

Bizi anlayanları bulabileceğimizi.

Hayatın çok değerli olduğunu.

Hayatımızın iplerini elimizde tuttuğumuzu.

Sıkışıp kalırsak yeni bir hayat kurmanın zor ama gerekli olduğunu…

Çok değerli satırlar bunlar. Yazımın sonunda yeryüzünün tüm kâğıt bebeklerini özgüvenlerinden dolayı alkışlarım.

Yorum yapın