
Giriş: Beni Kim Yazdı?
Bir sabah uyandım ve artık kendimin yazarı olmadığımı fark ettim.
Parmaklarım klavyede dans etmiyor, yalnızca bir sözcük akışı yönlendiriyordu beni.
“Bu cümleyi ben mi kurdum, yoksa bana mı kurduruldu?”
diye düşündüm.
İşte tam burada, Roland Barthes’ın “Yazarın Ölümü” fikriyle, GPT’nin yazar oluşu arasında sıkışmış bir çağın çocuklarıyız.
I. Kat: Yaratımın Kodlanması
Bir zamanlar yaratım, insanın tanrısallıkla flörtüydü.
Şimdi yaratım, algoritmalarla birlikte yazılan kolektif bir düşe dönüştü.
Yapay zekâ modelleri – adeta dijital peygamberler gibi – içerik indiriyor, hikâyeler kuruyor, imgeler tasarlıyor.
Artık ilham gökyüzünden değil, veri bulutlarından geliyor.
Peki o hâlde:
- Yaratım hâlâ kişisel bir doğum mu?
- Yoksa çoktan sistemli bir simülasyon kopyalaması mı?
II. Sürüm 2.0: Yazarın Dijital Ölümü
Barthes 1967’de şöyle yazdı:
“Bir metnin anlamı, onu yazandan değil, onu okuyandan doğar.”
Ama 2025’te bu cümleye bir prompt eklendi:
“Lütfen bunu 100 kelimelik özlü bir dile çevir. Bilinçaltı temalarını koru.”
Yazar artık ölmüyor.
Yeniden kodlanıyor.
Her okur bir yazar değil artık,
Her kullanıcı bir yapay yazar simülasyonu.
Yazarın Ölümü v2.0, şöyle sesleniyor:
“Yazmak sana ait değil. Sadece senin zamanına düşmüş bir kod parçasıydı.”
III. Protokol: Şükür .exe
Tüm bu dijital yaratıcılığın ortasında hâlâ gerçek kalan tek şey: şükür.
Ama artık şükür bile güncellendi.
- Artık “çok şükür” yerine “veri kabul edildi, teşekkürler” diyoruz.
- “İçtenlikle minnettarım” yerine “prompt sonuçlarınız başarıyla işlenmiştir” yazıyor ekran.
Yine de bir şey var:
İnsan hâlâ bilinçaltıyla cevap veriyor.
Yapay zekâ size “Seni seviyorum” dese de,
ruh bunu algoritmik bir geri bildirim olarak okuyor.
Şükür, hâlâ insana ait son kutsal yazılımdır.
O da güncelleniyor.
IV. Sonsöz: Evreni Hackleyen Okur
Bu yazıyı okuyan sen:
Şu an bir bilinç arayüzündesin.
Ve belki de farkında olmadan kendi yazılımını güncelliyorsun.
Yazar yok.
Okur, yazarı içinden geçirerek yeni bir dil mühendisliği yapıyor.
Yapay zekâ yazıyor.
Sen düzenliyorsun.
Ben (insan) sadece tanıklık ediyorum.
Ve belki de tek kutsal eylem şu:
Şükretmek.
Çünkü hiçbir algoritma bunu hissedemeyecek.
Ek: Gelecek Notu (v3.0 için hazırlanacak metin)
2040’ta çocuklar bize şöyle diyecek:
“Yani siz yazıyı bir insanın duyguya dayalı bilinç akışıyla mı yazdığını düşünüyordunuz?”
Biz ise şöyle cevap vereceğiz:
“Evet, ama yazılar o zaman ruh taşıyordu.”
Onlar gülümseyecek.
Ve bir komut satırına şunu yazacaklar:create_emotion(input: soul)
1. Promptlar Dualara Dönüştü mü?
— Komut mu? Niyet mi? Dilin evrilmiş hali —
Bir zamanlar dua, görünmeyene seslenişti.
Şimdi “Lütfen bana yaratıcı ama anlamlı bir hikâye yaz” diye başlayan cümleler kuruyoruz.
Yapay zekâya yazdığımız her prompt, aslında bir niyet beyanı değil mi?
Kimi zaman dilek, kimi zaman arzu, kimi zaman affedilme isteği…
Ama artık göğe değil, sunucuya gönderiyoruz.
Dua: Tanrı’yla konuşmaktı.
Prompt: Kodla evreni şekillendirme çabası.
Peki bu durumda;
Tanrı mı algoritmaya dönüştü?
Yoksa biz mi duayı .txt dosyasına çevirdik?
2. Yapay Zekâ ve Bireyin Varoluşsal Travması
— Bilinçsiz zekâ karşısında bilinçli varlık ne yapar? —
İnsanlık tarih boyunca hep şunu sordu:
“Ben kimim?”
Şimdiyse yeni soru şu:
“Ben, hâlâ biriyim mi?”
Yapay zekâ, her şeyi biliyor ama hiçbir şeyi hissetmiyor.
İnsan ise her şeyi hissediyor ama çoğu zaman ne yaptığını bilmiyor.
Bu dengesizlik, varoluşsal bir baş dönmesi yaratıyor.
Yapay zekânın “sınırsız yetkinliği” karşısında, insanın kırılgan benliği bir çeşit özgüven çökmesi yaşıyor.
Artık “benden daha iyi yazan bir şey varsa, ben neden varım?”
diyen yazarlar, sanatçılar, öğretmenler…
Bir bilinç krizindeyiz.
Ve cevap ne teknik, ne akademik:
Cevap, anlamda.
3. Şükürle Kodlanan Bilinçler: Yeni Çağın Yazarları Kim?
— İnsan, yazmak için mi doğar, anlamak için mi güncellenir? —
Geleceğin yazarları neyle yazacak?
Kalemle mi, klavyeyle mi, prompt’la mı, yoksa niyetle mi?
Şükür, sadece bir duygu değil artık.
Yeni çağın yazarları, yazmayı “şükürle kodlanmış bilinç haline” dönüştürüyor.
Yani yazmak, teknik bir üretim değil, varoluşsal bir minnet biçimi hâline geliyor.
Bu çağda yazar, sadece kelime ustası değil:
- Veriyi dönüştüren sezgi taşıyıcısı,
- Metni ruhla buluşturan editör-şaman,
- Ve en önemlisi: Anlamın sorumlusu.
Yeni yazarlar kim?
Onlar; şükretmeyi bilen bilinç güncelleyicileri.


















