Yazarın Odası: Süreyya Aylin Antmen  | Meltem Dağcı

Ağustos 29, 2019

Yazarın Odası: Süreyya Aylin Antmen  | Meltem Dağcı

 Fotoğraf: Erdost Yıldırım

Fotoğraf: Erdost Yıldırım

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Şair Süreyya Aylin Antmen’i, hayat arkadaşı şair Kenan Yücel ile  konuştuk.

1) Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Yeryüzüne yazmak için geldiğini düşünürüm Aylin’in. Her yer bir yazı mekânıdır onun için, nerede olduğu fark etmez, defter ve kaleminin yanında olması yeterlidir. Salonda, mutfakta, balkonda, çalışma odasındaki masasında ya da gece yarısı defterini dizine yaslamış bir şeyler yazarken görürüm onu. Yazma mekânı ev değildir yalnızca, parklar, patikalar, sevdiği bazı kafeteryalar, vapur güverteleri ya da şehirlerarası bir otobüsün koltuğu… Defterini çantasından çıkarır ve aklındakileri yazmaya başlar.

Uzun yıllardır üzerinde çalıştığı, şu aralar bitirmek üzere olduğu bir romanı ve yazmayı sürdürdüğü bir anlatı dosyası var, bu yoğun çalışma temposu içinde onu yazarken sıkça görüyorum.

O çalışırken kedilerimiz Minik ile Metis de yanı başındadır genellikle. Minik, Aylin’in defterlerinin üzerine yatmaya bayılır o yazarken. Rahat çalışabilmesinin yolu bir defter de Minik için açmasından geçiyor her zaman.

2) Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız? 

Birbirimizin beğenisine güvenir, düşüncelerine önem veririz. Okuduğumuz ve bizi çarpan metinleri heyecanla önerir, birlikte okumalar yaparak üzerine uzun uzun konuşuruz. Onunla kitaplar hakkında ve hemen her konuda sohbet edebilmek benim için büyük bir zenginlik. İyi bir kitap keşfettiğinde ya da kendisini heyecanlandıran bir şeyler yazdığında mutlaka benimle paylaşır. Tabii ben de aynı şekilde. Birbirimizin ilk okuruyuz diyebilirim.

3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?

Yazdıklarını bana okutur, ama fikir ya da öneri almak için değil, daha çok yazdıklarının bende uyandıracağı etkiyi merak ettiğinden.

4) Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?

 Yazarken doğayla ilişkili olmayı sever. Yazdığı mekânda gökyüzünü rahatça görebileceği bir açıklık, görüş alanında ise kafasını kaldırdığı anda görebileceği ağaçlar, kuşlar olmalıdır mutlaka. Ağaç, kökleri toprağın derinliklerine, dalları göklere doğru uzanan bu yaşam anıtı, kendini gördüğü bir aynadır belki de.

Akşam ya da gece saatleriyse mum ışığında yazmayı sever, kalemi, defteri daima yakınındadır. Bir şiir üzerine sayfalarca çalışır, son halini verene kadar defterde çalışmayı sürdürür. Yazdıklarını daha sonra daktiloda ya da tablette temize geçer.

Çok sevdiği birkaç kitabı yakınında görmeyi sever: Bachmann’ın şiirleri, Jung’un Kırmızı Kitap‘ı, Bachelard’ın Mumun Alevi

Şiir yazarken ortam sessizdir genelde, ama bir şeyler dinlemek istediğinde çoğunlukla Arvo Pärt, bazen de Bach eşlik eder ona. 

5)   Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz? 

Son zamanlarda okuduğunu gördüğüm kitaplar:

Kara Bahar, Henry Miller

Bütün Şiirlerinden Seçmeler, Yves Bonnefoy

Kanayak, Gamze Arslan

Poz, Banu Özyürek

Kutsal İnsan, Giorgio Agamben

Yeni aldığı, okunmak üzere masasında bekleyen iki kitap daha var: Belleğin Girdapları, Behçet Çelik; Bilinmeyen Sular, Mevsim Yenice.

edebiyathaber.net (29 Ağustos 2019)

Yorum yapın