Yazarın Odası: Sona Ertekin | Meltem Dağcı

Mayıs 16, 2024

Yazarın Odası: Sona Ertekin | Meltem Dağcı

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Sona Ertekin’i, eşi Yenay Gökdemir ile konuştuk.

Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Sona tüm yazılarını, istisnasız bir özenle tasarladığı evimizde bulunan çalışma odasında yazar. Yazılarına temel oluşturan fikirlerle çoğu zaman bahçemizde veya dışarıda doğada bir yerlerde buluştuğundan şüphe etsem de olayın fiilen gerçekleşme mahalli evimizdeki sığınağıdır. Yazma vakitleri dahil her konuda programlı biri olduğunu bildiğimden ve yazarken ona denk gelmek malum saatlerde kapısını çalmak manasına geldiğinden, bu ânı yaşamaktan acil durumlar dışında kaçınırım. Dolayısıyla size anlatabileceğim bir anı henüz vuku bulmadı. Bir dahakine umarım.

Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?

Edebiyat kitaplarını ya da yazılarını takip etmek, seçmek ve seçtiklerimi satın alıp veya bulup okumak konusunda başarılı biri olmadığımdan, konu ile ilgili tamamen Sona’dan beslenirim. Uzun süreli ilişkimiz süresince değişmeden devam eden bu durumun beni tembelliğe alıştırdığı kesin olmakla beraber bu rahatlıktan pek memnunum. Özetle bizim cephede yazı/okuma mevzularında tek yönlü bir hareketten söz edilebilir. Sona paylaşır, ben okurum, o nerede ne yazarsa yazsın er geç okurum.

Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?

Mesleki deformasyonum gereği, ki mühendisim, analitik bir bakış açısına sahip olduğumdan işin kurgu tarafında rol alırım. Başka yazarları okurken benim için önemli olan yazarın beni kendi dünyasına çekebilmesidir, eğer bu gerçekleşiyorsa kurguya falan hiç takılmam. Fakat  “Yenay kurguya bir bakar mısın?” dediği taktirde ince eler sık dokurum ve Sona’ya bu şekilde destek olurum. Kriz durumlarındaki motivasyon konuşmalarımı bu sorunun cevabı olarak saymıyorum fakat kitabı son halini almadan önce belli evrelerde en az iki kere yazdıklarını okurum. Kitap dışındaki yazılarına hiç bulaşmam. Bence onları benim bulaşamayacağım kadar ustaca yazıyor. Acemi yorumlarım ile kendimi komik duruma düşürmek istemem.

Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?

Dediğim gibi kesinlikle odasında yazar. Yazmaya başlamadan önce karakterleri ve kurguyu bütün detayları ile belirler. Yazısında herhangi bir bilgiye yer veriyorsa doğruluğundan mutlaka emin olur, fena araştırmacıdır. Sanırım Açık Radyo zamanlarından kalan bir beceri.  Fonda müzik olmadan – ki bazı klasik müzik eserleri Sona için mecburidir – asla yazmaz. Bir kitap yazıyorsa bazen aynı albümü her gün üst üste aralıksız dinler. (Mesela Debussy, Satie ve Jean Barrière…) Günün erken saatlerinde kahve fincanı dolu olarak çalışmaya başlar ve akşamı görmeden bitirir. Masasındaki renkli ve buhar veren zamazingo – hava nemlendirici olduğundan şüphe ediyorum – bünyesinde yer alan envai çeşit bitki yağlarını sıklıkla ortama saçar. Sona ritüel sever. Eminim ki benim bilmediklerim de vardır.

Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?

Kapının girişindeki rafın üzerinde kargo paketinde, çalışma masasında, yatağın baş ucunda, tabletinde, Kindle’ında, salondaki sehpada her daim değişen kitaplar görürüm. En son rastladıklarımı hatırlamıyorum, hemen gidip bakayım. Değişik noktalarda bulduğum üç tanesi şunlar; Bay Y’nin Sonu (Scarlett Thomas), Deniz Sakindi (Zeynep Alpaslan), ve The Painted Alphabet  (Diana Darling).

edebiyathaber.net (16 Mayıs 2024)

Yorum yapın