Yazarın Odası: Selim Erdoğan | Meltem Dağcı

Ocak 25, 2024

Yazarın Odası: Selim Erdoğan | Meltem Dağcı

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Selim Erdoğan’ı eşi Eda Erdoğan ile konuştuk.

Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Evde sessizliği yakaladığı her köşede yazabilir aslında. Oğlumuz doğmadan önce evde kendisine ayırdığı bir odası vardı. Ama doğumla birlikte Selim’in odası bebek odasına dönüştü mecburen. Bir süre mutfak, salon, bahçe de dâhil olmak üzere her yerde yazmaya devam etti. Sonrasında evimizin arkasında yıllardır boş duran müştemilatı Selim’e göre düzenledik. Aslında bu Selim için çok iyi oldu ama benim için zaman zaman sinir bozucu olabiliyor. Çünkü evin günlük hengamesi içinde bir bakıyorsunuz Selim ortadan kaybolmuş ve elinde kupası, fonda müzik, huzur içinde bilgisayarı başında bir şeyler yazıyor. Tabi bu anların sürekliliği çok ta uzun olmuyor. 8 yaşında bir erkek çocuk ve 14 yaşında bir ergen kız babası olunca işler zaman zaman karmaşıklaşabiliyor. Sık sık yanına gidip gelmelerine rağmen zaman Selim çabuk konsantre olabiliyor ve tekrar yarattığı dünyaya dönüyor.

Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?

Evdeki günlük koşturmaca, iş yoğunluğu, eve gelince çocukların rutin sorumlulukları derken ben çok da fazla gündemi takip edemiyorum. Selim ise bu yoğunluk içinde kendisine mutlaka okuyacak fırsatlar yaratır. Yani hayatın koşturmacası, günlük ev rutinleri, çocukların ödevleri vs. içinde her zaman kendine zaman ayırır. Ve bu zamanı genelde okumak için değerlendirir.  Benimle de siyaset ve dünya gündemi de dâhil, okudukları ile ilgili mutlaka paylaşımda bulunur.

Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?

Yazdıkları olgunlaşana kadar kapalı bir kutu gibidir. Ne zamanki mekân tasvirlerine dair fikrimi sorar o zaman anlarım ki yeni bir hikâye ya da roman geliyor. Selim’in yazdıklarında tasvirler çok önemlidir. İyi bir yönetmenin elinden çıkmış bir film izliyormuş gibi kitaplarını okursunuz. Hikâyenin geçtiği mekânın içinde hisseder, diyalogları kulağınızla duyarsınız adeta. Bunda da gözlem ve bunu aktarabilme yeteneği zannediyorum ki rol alıyor.

Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?

Sessizliği bozan tek şeyin müzik olduğu bir odada masada kahve kupası, karşısında klavyesi vardır. Son zamanlarda uyku problemlerine çözüm olarak kahve kupasının yerini benim tatsız bitki çaylarım almaya başlasa, sessizliğin içinden çocuklar zaman zaman fırlasa da her türlü yazmaya devam eder.

Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?

Mario Vargas Llosa’nın Dünya Sonu Savaşı, Bulgakov’un Beyaz Muhafız’ı. Ekrandan sürekli olarak merak ettiği konulara dair makaleler okur.

edebiyathaber.net (25 Ocak 2024)

Yorum yapın