Yazarın Odası: Müge Koçak | Meltem Dağcı

Ocak 28, 2021

Yazarın Odası: Müge Koçak | Meltem Dağcı

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Müge Koçak’ı, Ebru Akkaya ile konuştuk.

Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Müge nerede yazmaz dersek daha doğru olur bence. Müge her yerde yazar, her zaman çantasında defteri, kalemi ile gezer. Üstelik birden çok defterinin olduğunu biliyorum. Notlar alır. Mesela yürüyüşe çıktığımızda, aklına bir cümle gelir, telefona yazar. O anın içerisinde duyduğu, gördüğü, ilgisini çeken ne varsa not eder. Akşam olup el ayak çekildikten sonra da açar sayfalarını, aldığı notların arasında kurar onların kendisine çağrıştırdığı dünyayı. Hatta bazen el ayak çekilmesine bile ihtiyacı yoktur, sohbet ederken bile zihninde yazmaya başladığını hissederim. Aniden durur ve şöyle der; bak aklımda bir öykü oluştu. Öyküleri de çiçek böcek olmadığı için o kurgusunu anlatıp bitirdiğinde sizin içinize yerleşir anlattıkları, eve gidip o anlattıklarını kaleme alırken huzurlu, siz de dinlediklerinizin etkisiyle uykusuz bir geceye yolculuk yaparsınız. Bu her zaman mı olur derseniz sınırı yok üretmesinin, yazmasının. Parkta otururken, kafede kahve içerken. Yemek tarifi verirken…. Yemek tarifini, seri katile bağlayan tanıdığım ender düşünce yapısına sahip insanlardan biridir. O nedenle Müge ile olmak, onunla vakit geçirmek demek; öykülerin içerisinde seyahat etmek gibidir. Bu seyahatte size eşlik edenler; kesik bir bacak, kopmuş bir parmak, kusan bir adam olabilir. Uyarmadı demeyin. Ayrıca Müge’nin yazma hızı, konuşma hızımdan daha yüksek olduğu için siz düşünün zihninizde dönenleri.

Ebru Akkaya yazı/ okuma üzerine neler paylaşırsınız?

Okuduğumuz eserlerin içeriğini birbirimize anlatır. O konuda bir panel düzenlemişçesine canhıraş tartışmaya gireriz, yorumlarız. Acımasızca hem kendi yazdıklarımızı, hem de okuduklarımızı eleştiririz. Panel bitiminde de kitaplarımızı kolumuzun altına sıkıştırır yolumuza gideriz.

Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?

Farklı bir bakışı vardır Müge’nin, hayatı algılaması, olayları yorumlaması, şüpheci yaklaşımı. Genelde çok naif, insancıl, yardımsever bir insandır ancak kurgularında acaba bu Müge mi dersiniz? O nedenle çoğunlukla anlamaya çalışırsınız. Kurduğu kurmacanın içerdiği anlamı üzerine konuşur, anlaşılmış mı kısmını irdeleriz ve içimizi nasıl ürperttiğini.

Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?

Kemal Sunal filmindeki dolmuş sahnesi gibidir biraz. Yanı başında kedisi vardır hatta bazen kucağında bazen başının üzerinde. Elinde kahve kupası, pencere kenarında bazen. Ya da sadece sokakta yürürken aklına öykü kurgusu gelip oturduğu bankta önünden geçen insanların konuşmaları arasında. Arkadan yükselen pazarcı seslerine inat.

Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?

Okuduğu kitapları paylaşmayı çok sever, önerir, yenilikleri takip eder. Farklı türleri okur. Aynı anda birden fazla kitabı okur. Her nasılsa kafasında karışmaz. En son okuduğunu gördüğüm kitaplar; İtaat Etmemek / Frederic Gros – Mavi Tarlalardan Yürü / Claire Keegan – Ebru Ojen / Lojman

edebiyathaber.net (28 Ocak 2021)

Yorum yapın