Yazarın Odası: Banu Yıldıran Genç | Meltem Dağcı

Aralık 22, 2022

Yazarın Odası: Banu Yıldıran Genç | Meltem Dağcı

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık.Yazar Banu Yıldıran Genç’i, yakın arkadaşı Bürkem Cevher ile konuştuk.

Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Banuların evleri eski Kurtuluş evlerinden. O nedenle küçük bir mutfakları ve mutfaklarının hemen önünde de bir yaşam alanı var; bu alana nasıl bir ad verilir, bilemiyorum. Banu yazılarını bu alanda yazıyor. Köşeye yerleştirilmiş rahat divanı, divanın hemen önündeki masası ve açıkçası Banu’nun hep imrendiğim tertemiz evi yazı yazmaya çok uygun; insanın gözünü yormuyor, dikkatini dağıtmıyor.

Oğlu Kerem üniversite için evden ayrıldıktan sonra Kerem’in odasını çalışma/yazma odasına çevirme hayali vardı. Bu hayali gerçekleştirmek için kendisine oldukça havalı ve oturanı yazmaya davet eden bir yazı masası aldı. Ne var ki, yılların alışkanlığını ve yaşam alanının sıcacık atmosferini terk edemedi ve eski masasında yazmaya devam etti, ediyor.

Banu yazarken hiç denk gelmedik. Plansız, programsız evine gitmem Banu’nun. Banu yazıya başlarken ya Twitter’da ya da Instagram’da yazacağına dair bir gönderi yayınlıyor çoğu zaman ya da yazıdan önce o yazı hakkında mutlaka konuşuyoruz. Böylece çoğunlukla ne zaman yazacağını biliyorum. O nedenle de yazı yazacağı zaman onu arayıp rahatsız etmem.

Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?

Neredeyse her okuduğumuzu, yazdığımızı paylaşıyoruz Banu’yla. Okuma zevklerimiz büyük oranda örtüştüğü için çok beğendiğim bir kitabı hemen onunla paylaşmak istiyorum. Ya mesaj atıyorum ya da sosyal medyadan özelden yazıyorum ama hemen söylüyorum, çünkü sevdiğim bir kitabı paylaşmadan duramıyorum. Banu ise çok çalışkan olduğu için büyük bir görev bilinciyle okuduğu kitaplar hakkında hemen Goodreads ve Instagram’da genel bir değerlendirme yazıyor. Açıkçası Banu gibi ayrıntılı yazan, kitaplar hakkında artısıyla eksisiyle açıklama yapan ‘bookstagrammer’ çok az olduğu için ilk fırsatta okuyorum yazdıklarını. İlgimi çeken kitapları da hemen alınacak kitap listeme ekliyorum. Yani tam bir ‘bütçe dostu’dur kendisi!

Birbirimize yazdıklarımızı da hep gösteriyoruz; bazen yayınlanmadan önce bazen de yayınlanır yayınlanmaz. Mesela, en son yayınlanan yazısının son cümlesi hakkında özellikle çok uzun bir muhabbet geçti aramızda. O cümleyi ben çok sevdim, başka biri ise o cümlenin çok gereksiz olduğunu söylemiş. Oysa o son cümle o yazının kalbiydi. Kısacası edebi zevklerimiz ve yazı anlayışımız çok benzediği için birbirimizi iyi anlıyor, o nedenle de ortak bir noktada buluşuyoruz.

Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?

Burada gururla söylemeliyim ki ‘Geri Döndüğüm Yerler’ yayınlanmadan önce taslağın ilk okumasını yapanlardan biriyim. Gerçi o sırada hayatımın çok zor bir dönemindeydim, annemin hastalığı çok ilerlemişti ve kafamı yaptığım hiçbir işe tam olarak veremiyordum. Banu bana güvenip benden taslağı okumamı istediğinde hem gurur duydum hem de endişelendim. Ona anca yüzde elli, yüzde altmış performans gösterebileceğimi söylediğimde bunu kabul etti. Genellikle yazının akışına, konusuna ve duygularına karışmayı sevmem. Bunlar yazarın kendi seçimleridir, yazın stilini belirler. Ben genel olarak cümlelerin tam anlaşılır olup olmadığını, arada yazım veya anlatım hataları olup olmadığına baktım. Gerçi edebiyat öğretmeni olduğu için böyle hatalar yok denecek kadar azdı, olanlar da gözden kaçanlardı sadece. Anlamadığım yerleri, biraz daha açması gereken yerleri belirttim. O da tüm önerilerimi dikkatle değerlendirdi. Bu işbirliğinin ikimize de çok şey kattığını düşünüyorum ve bunun için kendisine minnettarım.

Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?

Banu tam bir görev insanı olduğundan yazı yazmadan önce bütün hazırlıklarını yapar. Yazıyı yazmaya karar verdikten sonra kafasında hep yazı vardır. Mutfağı temizlerken, yürürken yazıyı düşünür, planlar. Yazı yazmaya başlarken yazma alanı derli topludur, klasik müzik açılır ve mum yakılır. Masasına yerleştirdiği bilgisayarı ve bilgisayarına bağladığı harici klavyesi hemen dikkat çeker çünkü mutlaka F-klavye kullanır. Yazı yazarken, çay olmazsa olmazıdır. Yazı yazacağı zaman kitap okuyamaz. Akşam 9’dan sonra üç dört saat yazabilir. Yazıya başladıktan sonra o yazının bitmesi onun için en büyük derttir. Yazı bittikten sonra diğer işlerine bakabilir ancak. Kedisi Mıstık ise yazı yazmasını kıskanır. Banu’nun hep kendisiyle ilgilenmesini, mama vermesini ister; Banu’nun aşil tendonunu dişler. Mıstık’a rağmen (bence Mıstık sayesinde) yazısını olabilecek en kısa zamanda yazar Banu.

Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?

Ben soruları cevaplamaya başladığımda André Aciman’ın ‘Mısır’dan Çıkış’ kitabı üzerine yazıyordu, o nedenle dönüp dönüp o kitaptan bölümler okuyordu. Tabii o yazıyı hemen yazdı ve Ian Rankin’in ‘Hanging Garden’ romanını okumaya başladı. Ben bu soruları cevaplayana kadar da Banu, Rankin’i bitirip, yeni kitaba başladı bile. Şu anda Kelly Link’in ‘Belaya Bulaş’ isimli kitabını okuyor.  

edebiyathaber.net (22 Aralık 2022)

Yorum yapın