Vesvese: İç seslerin gayya kuyusu | Didem Görkay

Aralık 21, 2020

Vesvese: İç seslerin gayya kuyusu | Didem Görkay

“Varoşlarda, köylerde, kasabaların kenar mahallelerinde nefes almaya çalışan, kendilerinden beklenen rollere sığamadıkları için deli, cinli diye yaftalanan, farklılıkları nedeniyle toplumun kenarına itilen kadınlar. İçleri vesvese, içleri ölüm ve yaşam dolu, tıpkı doğa gibi…”

Ülkü Oktay’ın Sel Yayıncılık aracılığıyla okurla buluşan öykülerinde merkez karakterler çoklukla kadınlar. Kadınlık halleri, kadınlık durumlarının toplumsal algılanışı, kadın üzerindeki cinsiyetçi baskıların anlatıldığı bu metinler, kimi kez kurmaca düzlemden çıkıp günlük hayatta sık sık duyduğumuz ya da tanık olduğumuz gerilimli anları yaşanır kılıyor ve kurgu-yaşam arasındaki çizgi zamanla belirginliğini yitiriyor. Kadınların dipten yüzeye çıkma umutları, düş kırıkları, horlanmaları, terk edilmeleri ve aralarındaki güç ve cinsel üstünlük kurma edimlerini başarıyla işleyen Oktay, kitap farklı öykülerden oluşmasına rağmen hepsini aynı tema bağlamında birleştirerek adeta tek bir metin yaratıyor. Düş-gerçek gerilimini her öyküde değiştirerek, anlatıcıları öykünün özgünlüğüne göre belirliyor. Ana karakterlerin duygusal ve düşünsel derinliği okuma hazzını artırıyor.

Satı öyküsünde bir anneyle kızı arasındaki duygusal ve iletişimsel bağ işleniyor. Öykünün derin yapısında bebeklik-annelik bağının psikolojik ve duyuşsal yönü var, okura insan doğasına ait farklı bir durum gösteriliyor. Çocuğun küçük yaşına rağmen aile içindeki tutumları bize insana ait karmaşık davranışların kökenleri hakkında ipuçları veriyor. Kızın hiç umulmadık andaki hayati tavrı ise bize bu derinliğin her zaman yeni yaşantılara uyum sağlayabilecek değişken bir şema olabileceğini gösteriyor. Cinsel sapmaların, travmaların, sapmaların ve kadının kadın üzerindeki üstünlük kurma çabası olarak algılayabileceğimiz Small öyküsünün kurgusu, insanın sosyal yaşamda en çok neye gereksinimi duyduğuna işaret ediyor. Zihnin süreç sonuçta ulaşmak istediği durum her ne kadar başta değişken bir ruh hali yaratsa da sonrasında gelen arayış ve ifadeler bu fikri değiştiriyor. Öyküden algıladığımızı düşündüğümüz bir başka şey de insan davranışlarının farklı gibi görünse de temelde benzer yönler taşıdığı gerçeği. Kitaba ismini veren Vesvese öyküsü, toplumsal bilinçaltımızı binlerce yıldır belirleyen batıllar, inançlar ve psikolojik sorunların temele alınıp olay örgüsü ile biçimlendiği başka bir psikoloji temalı kurmaca örneği. Sosyolojik verilerin de olay örgüsüne katılması, öykünün katmanlı bir yapıya bürünmesini sağlıyor. Toplumdan bireye-bireyden topluma gelişen çift akışlı olaylar, karakterlere biçilen roller aracılığıyla somutlaştırılıyor.

Umut ve düşün iç içe geçtiği Dua öyküsünde anne-kız-eş-aşk döngüsünde bir akış görüyoruz. İnsan halleri, duygular ve aidiyetsizlik ya da bir bedende var olma isteği arayışındaki kadın karakterin derinlemesine işlendiği bir öykü bu. İnsanın kendini başka bir insanla ilişkilendirip onun üzerinden yaşamına anlam katma isteği, dualar, iç geçirmeler ve düş kurmalarla duygusal bir atmosfer yaratılıyor. Saklambaç öyküsünde yine bir kadın karakter üzerinden kurgulanan bir aşk-bağlanma-kopamama durumu günlük yaşam bağlamında işleniyor. Öykünün altyapısını felsefi bir önermenin oluşturmuş olması bu öykünün daha katmanlı bir yapıya bürünmesini sağlıyor. Kısa bir öykü olan Kalpler’de düş ve gerçek iç içe geçiyor ve bu iki alan arasındaki çizgilerin gitgide silikleştiği bir döngü oluşuyor. Okur, öykü sonunda kafasında soru işaretleri baş başa kalabilir. Taş öyküsü, ergen bakış açısıyla anlatılıyor. Okul yaşamı, ergenlikte bireyin benlik algısı, akran psikolojisi ve benmerkezci ergen davranışlarının işlenmesi, öyküyü psikolojik açıdan zenginleştiriyor.

Kapının Önünde öyküsünün en etkileyici yönü karakterin haykırışları diyebiliriz. Yüzüne açılmayan kapı onu karamsarlığa ve umutsuzluğa sürüklüyor. Bu durum, okur için duygusal sarsıntı uyandıracak güçte. Annemin Hikâyesi ilkin masal efsane arasında bir anlatımla başlarken öykü zamanla anneliğe, iç sızılarına ve derin psikolojik kaçışlara evriliyor. İnsanın maddeyi bir sığınak olarak algılaması ve orada kendine bir kaçış alanı yaratması bu öyküyü de felsefi alt yapısı üzerinden daha katmanlı bir yapıya büründürüyor. Son öykü olan Orfoz’da; yoksulluk, yoksunluk ve umut üçlüsünün örüldüğü bir bağlamda çırpınan küçük bir ailenin hüznüne tanık oluyoruz.

Tuhaf olarak nitelendirebileceğimiz kadın karakterlerin öykülerinin anlatıldığı Vesvese, yeniden okunmayı ve üzerine çokça düşünmeyi hak eden nitelikli bir ilk öykü kitabı. “Her öykü bir kadının ağzından bambaşka bir kadının yazgısını dillendirirken, hiçbiri birbirine benzemeyen karakterler, yazarın sinemacı yönünün de katkısıyla, capcanlı karşımızda beliriyor. Tekinsizlik ve kasvet satırlara sinerken ince bir mizah damarlara yürüyor. Kenarda bir çiçek açıyor, karanlık sularda balıklar yüzüyor.”

Kaynak: Vesvese, Ülkü Oktay, Sel Yayıncılık, Birinci Baskı: Eylül 2020, 68s.

Didem Görkay – edebiyathaber.net (21 Aralık 2020)

Yorum yapın