Türkiye’nin 50 yıllık sanat hafızası | Metin Celâl

Ekim 5, 2022

Türkiye’nin 50 yıllık sanat hafızası | Metin Celâl

Samsun’da gerçekleştirilen 7. Karadeniz Fuarı’nda geçen cumartesi günü dostu Ferhan Şensoy hakkında tadına doyulmaz bir konuşma yapan Turgut Çeviker’le toplantı sonrası çay içip sohbet ettik. Söz nereden geldiyse Turgut ağabey Türkiye’nin sanatta canlılık kazanması, festivaller, büyük sergiler, tiyatrolar ve konserler gerçekleştirilmesi için 70’li yıllara kadar neden beklendiği sorusunu sordu.

Turgut Çeviker’e göre 60’larda müthiş bir siyasi dönüşüm yaşanmasına rağmen sanat etkinlikleri o kadar belirgin değildir. Gerçekten de 70’li yılların öncesi belki tek tek sayılabilecek, esas olarak Devlet Tiyatrosu, Operası gibi kurumların gerçekleştirdiği önemli sanatsal olaylara rastlanıyordu ama esas yoğunluk 70’ler sonrasında yaşanıyor.

O sohbette sanat hayatında bu gelişmenin nihayet burjuvazinin oluşması ve onların sanata gerektiği gibi ilgi göstermesinin bu etkiyi yarattığını konuştuk. Kültür Bakanlığı’nın kurulması, Atatürk Kültür Merkezi AKM’nin inşa edilmesi. TRT Kültür Sanat Ödülleri, Cumhuriyetin 50 yılı kutlamaları kapsamında yapılan kültür etkinlikleri, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı İKSV’nin kurulması, İstanbul Sanat Festivali’nin başlaması 70’li yılların sanatsal hareketliliğinin en önemli tetikleyicileri olarak görülüyor. 

Sanat alanındaki bu hareketlenme ve dönüşümün medyaya yansımaması beklenemezdi. Milliyet Sanat Dergisi, 29 Eylül 1972’de Milliyet gazetesinin haftalık eklerinden biri olarak yayınlanmaya başlamış ve gazeteyle birlikte ücretsiz olarak verilmiş. İlk sayıdaki sunuş yazısında Milliyet Sanat  “Milliyet, Türkiye’de ilk kez bir “Sanat Dergisi” sunuyor” diye duyurulmuş. Gerçekten ilk miydi, daha öncesinde yayınlanmış “sanat” dergileri yok muydu, araştırmak gerek ama ilk defa sanat konulu bir ekin yüz binlerce kişiye ulaştığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Üstelik o yıllara kadar gazetelerin içeriklerinde sanatın yeri çok küçük olmuş. Abdi İpekçi yönetimindeki Milliyet’in özel bir ekle sanat haberciliğine büyük bir ivme kazandırdığını, sanata ilgiyi artırıcı etkisi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 

Milliyet Sanat Dergisi’nin farkı yalnızca edebiyata ya da belirli bir sanat dalına değil tüm sanat dallarına, sinema, tiyatro, müzik, resim, heykel, mimari, çizgi roman, fotoğrafçılık, grafik sanatlar, folklor ve arkeolojiye  yer vermeyi hedefleyen bir dergi olması. Tabii ki kendinden önceki diğer sanat dergilerinden önemli bir farkı da “sanat gazeteciliği” yapmak. Güncel yazılar, uzun yazılar yerine haberler, resimler ve eleştiriler öncelikli olacak deniyor ilk sayının önsözünde. Yani sanatta yaşanan canlanmayı okura iletecek bir basın organı tasarlanmış.

(Soldan sağa) Alpay Kabacalı, Zeynep Oral, Melih Cevdet Anday, Oktay Akbal, Cemal Süreya, Selahattin Hilav ve Akal Atilla bir arada.

Büyük bir gazetenin eki olarak yayına başlamak diğer sanat dergilerinde olmayan önemli bir ayrıcalık daha katmış Milliyet Sanat’a; profesyonel bir kadrosu olmuş. İlk sayısının künyesine bakarsak sahibi Ercüment Karacan, genel yayın müdürü Abdi İpekçi ve yazı işleri müdürü  Akal Atilla’dır. Akal Atilla ile birlikte Zeynep Oral, Zekâi Muratçay ve Oğuz Akkan sürekli kadrodadır. Zeynep Oral “Meslek Yarası” adlı anılar kitabında dergiye Şakir Eczacıbaşı’nın da önemli katkılarda bulunduğunu belirtir. Eczabaşı ailesinin İKSV’nin kurucusu olduğunu anımsarsak Şakir Bey’in Milliyet Sanat’a katkısı ayrı önem kazanıyor. Oğuz Akkan da o yılların en önemli yayınevlerinden Cem Yayınları’nın sahibidir.

Gazete eki olarak gördüğü ilgi üzerine Milliyet Sanat’ın gazeteden bağımsız bir dergi olarak yayınlanmasına karar verilmiş. 8 Mart 1974 tarihli Milliyet Sanat gazeteden ayrı olarak satışa sunulmuş. O zaman fiyatı 200 kuruş. Ekin dergi halini alması için kağıt kapak kuşe kağıda dönmüş, sayfa sayısı 16’dan 28’e çıkmış. Yeni bölümler eklenmiş.

Milliyet Sanat cuma günleri çıkıyordu. Gazete bayilerinden satın alınabilmesi kolay ulaşırlığını sağlıyordu. Haberi önemseyen dinamik yapısı ile de diğer sanat ve edebiyat dergilerinden ayrılıyordu. Benim gibi edebiyatseverler için de hoş sürprizler barındırıyordu. Her sayıda kitap tanıtımları, haftanın sanat olayları ve takvimi, sinema, resim ve müzik eleştirileri vardı. Özdemir Nutku, Mete Tuncay, Faruk Yener, Hilmi Yavuz, Mehmet H. Doğan, Ahmet Köksal, Atilla Sav, Mahmut Tali Öngören, Onat Kutlar, Cavit Orhan Tütengil, Emre Kongar, Atilla Özkırımlı gibi bir çok yazar ve düşünce insanının çalışmalarını dergi sayfalarında görmek mümkündü.

Abdi İpekçi’nin bir cinayete kurban gitmesi ile Milliyet cephesinde önemli değişikleri yaşandı. Ercüment Karacan gazeteyi Aydın Doğan’a sattı ve çalışanlarına Milliyet Sanat’ı da kapatacağını açıklamış. Zeynep Oral’ın anılarından öğrendiğimize göre bu kapatma haberinden sonra ilginç bir gelişme yaşanmış. Milliyet Sanat Dergisi gazeteyi satmasına rağmen Ercüment Karacan’ın yönetiminde kalan Milliyet Yayınları ve Karacan Yayınları tarafından yayınlanmaya devam etmiş. Milliyet Sanat Dergisi Şubat 1980’den itibaren Ülkü Tamer’in yönetiminde aylık dergi olarak yayın hayatına devam etti. Oldukça oylumlu, 128 sayfa, edebiyata daha çok ağırlık veren ama diğer sanatları da ihmal etmeyen bir içerikteydi.

Bu yeni dönem sadece sekiz sayı sürdü. 1 Ekim 1980 tarihinden itibaren Milliyet Sanat bir kez daha Akal Atilla ve Zeynep Oral’ın yönetimine geçti ve bu kez 15 günlük olarak yayın hayatına devam etti. İki haftada bir yayınlanmasının okur için izleme güçlüğü yaratmasına rağmen sanıyorum Milliyet Sanat’ın en çok gündemde olduğu zamanlar Eylül 2001’e dek süren bu dönemdi. Dergi sanat çevreleri ile daha sıkı ilişki kurdu, sadece verdiği haberlerle değil, yayınladığı eleştiri ve yorumlarla da gündemde kaldı. 

2001 Eylül ayında Milliyet Sanat bir değişim daha yaşadı ve popüler olanla olmayanı bir araya getirme iddiasıyla tamamen kuşe kağıda, renkli, aylık bir dergi halini aldı. O günlerde Eryılmaz’la birlikte çalışan ve Eylül 2008’den beri derginin yayın yönetmenliğini sürdüren Filiz Aygündüz o değişimi şöyle anlatmış; “’Popüler olanla olmayan arasında ayrım yapmayan kültür ve sanat dergisi.’ Hatta bu sloganla da kalmadı, çıkardığı ilk sayının kapağına Tarkan’ı koydu, kıyamet koptu. Bir yandan okurlardan çok büyük tepkiler geldi, öte yandan Milliyet Sanat okurunu üç dört katına çıkardı.”

Milliyet Sanat, Ekim 2022 tarihli sayısı ile 50. yılını bir özel sayı ile kutluyor. Bu özel sayı için Evrim Altuğ Milliyet Sanat’ın 50 yıllık arşivini taramış ve derginin geçtiğimiz yarım asırda Türkiye’nin kültür ve sanatta geçirdiği dönüşümleri örneklemiş. Kültür sanat dünyasının önemli isimleri ve yolu dergiden geçenler, Milliyet Sanat’ın ilk 50 yılına dair anılarını ve görüşlerini anlatmış. Seray Şahinlerde hazırladığı derlemeyle Milliyet Sanat’ın sayfalarından geçen yazar, çizer ve şairleri anarak Türk edebiyatının elli yıllık hikâyesine kapsamlı bir bakış sunmuş.

Milliyet Sanat, okurun basılı yayınlardan hızla uzaklaştığı bir ortamda derginin okurla buluşmasını kolaylaştırmak için çeşitli yenilikler yaparak genç kalmaya çalışıyor. Kitabevi ve marketlerde dergi satışa sunulmaya devam ederken hem yeni satış kanallarından derginin kağıda basılı sayılarını okura ulaştırmaya çalışıyor hem de dijital uygulamalarda yer alıyor. Sanat dünyasını yakından izlemek isteyenler için şu anda tek ve en güvenilir kaynak Milliyet Sanat. Uzun ömürler diliyorum. 

edebiyathaber.net (5 Ekim 2022)

Yorum yapın