Yahya Kemal’in ilk şiirini henüz on iki yaşındayken ilk ve platonik aşkı için yazdığı söylenir. 15 yaşında da yine aynı sevgiliye aruzla şiir yazmış. O zamanlar henüz Ahmet Âgah olarak tanınmaktadır. Yahya Kemal, bu dönemde okudukları arasında kendisini en yakın hissettiği şairin Muallim Naci olduğunu söylermiş. O dönemin en ünlü şairleri Tevfik Fikret ve Cenab Şahâbeddin’in şiirlerini pek sevmezmiş. Tevfik Fikret’i ancak Rübâb-ı Şikeste’sini okuduğunda sevecektir.
“Hâtıra” isimli ilk şiiri Musavver Terakki dergisinin 10 Ekim 1901 tarihli sayısında “Üsküp’ten A. Âgah” adıyla basılmış. Musavver Malûmat, İrtikâ, Musavver Terakki, Musavver Fen ve Edeb dergilerinde de şiirleri çıkmış. Bu şiirleri “Bitmemiş Şiirler” kitabında yayımlanmış. Bitmiş, basılmış şiirlerin böyle bir ismi olan bir kitaba alınmasının nedeni ise Yahya Kemal’in bu şiirleri aslında hiçbir kitabına almak istemediğinin bilinmesi olsa gerek. Yahya Kemal bir sohbetinde bu şiirler için: “O şiirler o kadar eski ve sanatımla alâkasız ki artık benim sayılmazlar. 1908’den sonra yazdığım şiirler bana aittir…” demiş.
‘Ahmet Âgah’ adı, ‘ Âgah Kemal’ nihayet ‘Yahya Kemal’ olurken şiir anlayışı da değişmiş, gelişmiş. Beşir Ayvazoğlu’nun aktardığına göre. Kardeşi Reşat Beyatlı’ya göre ise şair, Paris’e kaçarken, kimliğini saklamak üzere bu ismi kullanmıştır. Yine Ayvazoğlu’na göre ‘Yahya Kemal’ adını basılı bir yayında ilk kez, 25 Temmuz 1914’de Peyam gazetesinde yayınlanan “Bir Fikir” başlıklı yazısında kullanmış. (Beşir Ayvazoğlu, Yahya Kemal Eve Dönen Adam. İstanbul: Kapı Yayınları, 2008).
1903’te, hiç Fransızca bilmediği halde, Paris’e gitmesinin şiir anlayışının değişiminde önemli etkisi olduğunu anlıyoruz. 19 yaşındaymış. Fransızca öğrenmiş, klasikleri okumuş. Verlaine ve Baudelaire’i keşfetmiş. Paris’te tarihi köklerden beslenilerek çağdaş olanın kurulması fikrini benimsenmiş ve ilk defa kendisine “Yeni Türkçeyle kendi duygularımızın ifadesi, hâlis ve samîmî bir şiir nasıl olabilir?” sorusunu sormuş. Batıya gidip Doğu’yu bulmuş. Arapça ve Farsçasını ilerletip Divan şiirini okuyup anlamanın yollarını araştırmış. Kısa bir süre savunduğu Nev-yunânîlik anlayışının kaynağı da Paris ve hayranı olduğu şair Heredia. Saf, temiz bir Türkçeyle yazmak gerektiği kanısına varmasında Heredia’nın ve Nev-yunânîlik anlayışının etkili olduğunu anlıyoruz. Yahya Kemal’in moderni klasik içinden kavramak anlayışının temeli de burada ve bence Çağdaş Türk Şiiri’nin kurucu şairlerinden biri olmasının nedeni de gelenekten kopmadan, ondan yararlanarak yeni ve büyük bir şiiri yazabilmesidir.
Yahya Kemal 1918 ve 1919 yıllarında çoğu Yeni Mecmua’da yayınlanan ve kendisini üne kavuşturan şiirlerinden sonra 1938 yılına kadar bazı yıllar bir ya da iki şiiri yayınlanırken bazı yıllar hiç şiir yayınlatmamış. 1939 ve 40 yıllarında en çok Akşam gazetesinde olmak üzere Cumhuriyet ve Foto-Magazin’de yayımlanan şiirlerinin ardından İstanbul Mecmuası, Akademi Mecmuası, Salon Mecmuası ve Resimli Hayat’ta da şiirlerini yayınlatmış. Şiir yayınlatmadığı yıllarda dergi ve gazetelerde yazılar ve konferanslarla, derslerle dolu çok yoğun bir kültürel yaşamı olduğunu biliyoruz. O yıllar aynı zamanda büyük bir imparatorluğun bitip yerine cumhuriyetin kurulduğu yıllardır ve bu değişim sırasında Yahya Kemal’i çok etkin olarak görüyoruz. Uzun süreli milletvekilliği de şiire çok zaman ayıramamasına neden olmuş olabilir.
Kolay beğenmediğini, şiirlerini çok uzun sürelerde bitirebildiğini, çoğunu ancak ömrünün sonunda yayınlatmaya karar verdiğini biliyoruz. 1950’li yıllarda başta Hürriyet, Akşam ve Cumhuriyet gibi günlük gazeteler, Hayat dergisi, Foto Magazin, Aile, İstanbul gibi popüler ya da edebi dergiler olmak üzere yoğun olarak şiirlerini yayınlamasının nedeni hastalığının ölümcül olduğunu bilmesi olsa gerek. Yahya Kemal’in en yoğun biçimde şiir yayınladığı yıllar 1956 ve 1957 olmuş. Yaşarken kitap fikrine hiç sıcak bakmayan Yahya Kemal’in artık şiirlerini kitaplaştırmak istemesinin nedeni de bu hastalığı sanırım.
Muzaffer Akalın, 11.11.1958 tarihli Vatan gazetesinde Yahya Kemal’i ölümünden iki hafta kadar önce hastanede ziyaret ettiğini, şairin ona şiirlerini iki kitap halinde bastırmak istediğini söylediğini ve isimlerini de Eski Şiirin Rüzgârı İle ve Kendi Gök Kubbemiz Altında olarak belirlemiş olduğunu yazmış. (Emine Gözde Özgürel, “Yahya Kemal: Hayatı, sanatı, eserleri”, Ankara Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021).
Yahya Kemal bu kitapların içeriğini belirlemekle, hangi şiirlerin yer alacağını tespit etmekle, o şiirleri tekrar tekrar düzeltmekle kalmamış İzmit Kağıt Fabrikasına kitaplar için özel kağıt da sipariş etmiş. Yani kitap çıkarmak konusunda çok ciddi ve istekliymiş. Yazık ki şiirlerin kitaplaştığını görmeye ömrü yetmemiş.
Yahya Kemal’in şiirlerinin kitaplaşmasında ölümünden sonra kurulan Yahya Kemal Enstitüsü’nün ve Nihat Sami Banarlı’nın önemli bir rolü var. Banarlı Yahya Kemal’le birlikte çalışmalarını ve şairin bizzat yaptığı seçimleri gözönüne alarak kitapları yayımlamaya başlamışlar. İlk iki kitap Kendi Gök Kubbemiz ve Eski Şiirin Rüzgârıyle’nin İstanbul Fetih Cemiyeti Yahya Kemal Enstitüsü Neşriyatı olarak yayınlanma yılı 1962. Rubâîler ve Hayyam Rubâîlerini Türkçe Söyleyiş 1963’de, Bitmemiş Şiirler 1976’da yayınlanmış.
Yahya Kemal’in bütün şiirlerinin tek bir ciltte toplanması içinse daha çok beklemek gerekti. 2009’da Yahya Kemal Enstitüsü, üç şiir kitabını “Bütün Şiirleri” adıyla, 1000 adet ve numaralı olarak bastı. Kitabın çok hızlı bir şekilde tükendiği biliniyor. Nedense bu kitabın yeni baskıları yapılmadı.
Edisyon kritik, yazma eserler dışında bizde pek yapılan bir yayın türü değil. Birçok önemli divan, mesnevi, tezkire ve tarih kitabının tahkikli neşri yapılmış ama basılı eserlerle ilgili olarak böyle çalışmalara pek rastlanmıyor. Şiirlerini uzun yıllarda yazan ve sürekli değiştiren bir şair olarak Yahya Kemal kuşkusuz bu tür çalışma yapılması gereken ilk şairlerdendir. Bu eksiklik, Yahya Kemal’in doğumunun 140. yılı vesile edilerek vefatından 67, şiir kitaplarının ilk baskılarının yapılmasından 63 yıl sonra, Vakıf Bank Kültür Yayınları ve İstanbul Fetih Cemiyeti’nin ortak çalışmasıyla giderilmiş oldu.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi ve Yahya Kemal Enstitüsü Müdürü, Yahya Kemal konusunda yaptığı değerli çalışmalarla tanıdığımız Mehmet Samsakçı bu eleştirel basımı yayına hazırlamış. Ciltli ve karton kapaklı olarak yayınlanan kitapta şiirlerin kitaplaşmış hallerini esas almış. Nihat Sami Banarlı’nın Yahya Kemal hayattayken son halini verdiği şiirlerle kitapları hazırladığı biliniyor. O nedenle bu doğru bir karar. Tabii ki bir edisyon kritiğin gerektirdiği şekilde şiirlerin dergi ve gazetelerdeki basımlarını ve varsa Yahya Kemal’in kendi el yazısıyla yazdığı hallerini de kullanmış, aralarındaki farkları tespit etmiş. Onların görsellerini ve gazete ve dergi kupürleri de şiirlerin yanında yer alıyor. Böylelikle Yahya Kemal’in şiirlerinin kitaplaşana kadar geçirdiği değişimi de izleyebiliyoruz.
Mehmet Samsakçı bununla yetinmemiş Yahya Kemal’in şiirlerini ne zaman, nasıl ya da neden yazdığına ilişkin açıklamalarını, yakın dost çevresine şiirleriyle ilgili anlattıklarını da notlamış. Bu anlatımlar iyi bir grafik tasarımla görsellerle de desteklenmiş. Başlıkta “Türk şiirinin büyük ustasından meraklısı için notlar” dememin nedeni de bu.
Bu büyük ve kıymetli çalışmada daha başka ne olmalıydı derseniz, bir Yahya Kemal bibliyografyası eklense iyi olurdu derim. Yahya Kemal’in şiirleri dergi ve gazetelerde birden çok kez yayınlanmış ve Samsakçı’nın bu yayınlardan neredeyse tamamına ulaştığı anlaşılıyor. Tabii bestelenen şiirlerin listesi olsa iyi olurdu.
Tam adıyla “Yahya Kemal, Bütün Şiirleri Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgârlarıyle, Rubâîler ve Hayyam Rubâîlerini Türkçe Söyleyiş” büyük ustaya yakışır bir çalışma olmuş. 680 sayfalık ve büyük emek verildiği anlaşılan kitabın editörlüğünü Hazal Bozyer yapmış ve oldukça başarılı bir çalışma ortaya çıkmış. Bu tip çalışmalar her baskıda hata ve eksikleri giderilerek daha da mükemmelleştirilir. Okurken birkaç küçük hataya rastladım. Sayfa 78, 80, 82 ve 84’deki kupürler Cumhuriyet’ten diye notlanmış ama kullanılan kupürlerin grafik düzeni ve hurufatı nedeniyle bana Hürriyet’ten olduğunu düşündürüyor. Zaten şiirlerin ilk baskılarının Hürriyet’te çıktığı da belirtilmiş. Sayfa 329’da yer alan şiir “Nurullah Ataç’a Gazel” olması gerekirken “Gazel” başlığı ile basılmış. Oysa yan sayfada (328) şiirin ilk yayınlandığı Foto Magazin’in kupüründe doğru yazım var. Dediğim gibi bunlar gelecek baskılarda giderilecek küçük hatalar. Yeter ki Yahya Kemal Enstitüsü bu değerli çalışmayı bir baskıda bırakmasın ve yeni baskılar çıkmaya devam etsin.
* “Yahya Kemal, Bütün Şiirleri Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgârlarıyle, Rubâîler ve Hayyam Rubâîlerini Türkçe Söyleyiş”, Yayına haz. Mehmet Samsakçı, Vakıf Bank Kültür yay. Ağustos 2025.


















