Son Siyah: Zaferler ve bedellerin romanı… | Serkan Parlak

Nisan 16, 2020

Son Siyah: Zaferler ve bedellerin romanı… | Serkan Parlak

Evrim Duyal’ın ilk romanı Son Siyah, Kerasus Kitap etiketiyle yılın ilk günlerinde okurla buluştu. Roman, hayata değil kendine ait seçimlerle yaşayanlara ve bu seçimlerinin sorumluluklarını alabilenlere ithaf edilmiş.

Roman, başkahramanlardan Tamer’in New York yolculuğu sırasında yazdığı mektupla açılıyor. Romanın sonuna kadar kime yazıldığı anlaşılmayan bu gizemli mektup yeni bir başlangıcı simgeliyor, elimizde tuttuğumuz sayfalar gibi. Finans ve yatırım danışmanı, karizmatik bir karakter olan Tamer, beden diliyle her şey benim kontrolüm altında mesajı veren, soğuk ve mesafeli biridir. Başkalarının paralarını yönetmek gibi hem zekâ hem de cesaret isteyen en zor işlerden birini üstlenmiştir. Değerleriyle yaşar. Hayattaki en büyük başarısı eşine olan aşkı ve ona sonuna kadar sadık kalmasıdır. Eşi Sez, ünlü bir moda tasarımcısıdır, Tamer’in New York’tan dönme nedenidir aynı zamanda. Sade, gizemli ve güçlü bir kadındır. Tamer’le tek eksikleri vardır, çocukları olmaz ancak tedavileri sürmektedir.

Tamer, ortağı Korhan’la birlikte çalışmaktadır. Korhan sanata ve güzelliğe düşkün bir finans dâhisidir. Mükemmele ulaşma hedefinde olan, varlığını kimi zaman Bach ve Chopin’in notalarında, kimi zaman bir Van Gogh veya Munch tablosunda duyumsayan bir entelektüeldir aynı zamanda. Tamer ve Korhan şirketlerinde ürün değil fikir satar, riskleri azaltma yöntemleri sunarlar. Artık şirketleri dönüm noktasına gelmiştir, yenilenme ihtiyacı hissederler ve bu noktada Sez’in yakın arkadaşı moda dergisi editörü Enya’nın önerisiyle Yelda’nın halkla ilişkiler ve reklam şirketiyle çalışmaya başlarlar. İş görüşmeleri ve verilen davet sonrasında Korhan Yelda’ya âşık olur.

Profesyonel iletişim danışmanı Yelda; çekici, zeki, asil bir kadındır. Güzelliğini avantaj olarak kullanmaktan çekinmez. Kırmızıdan nefret eder. Geçmişini öldürmeye çalışan Yelda’nın tek bir amacı vardır hayatta; affetmek… Romanın başkarakteri Yelda’nın annesinden ayrılmak zorunda bırakılması gerçeğine gönderme amaçlı seçilmiş şiirsel bir söz bütünüdür başlığı: Son Siyah.  Yelda’nın, Tamer ve eşi Sez’in hayatına girmesiyle su yüzüne çıkan çatışmaları, varoluş sıkıntıları, psikolojik problemlerle birlikte romanın temel meselesi de yavaş yavaş açığa çıkmaya başlar. Yelda hırsla harekete geçer.

Lüks tüketen üst sınıflar, mükemmel görünen kadın ve erkekler ancak bir de göründüğü gibi olmayan gerçekler…  İşte bu noktada “Görünüşe aldanmayın,” diyor yazar adeta. Hedonik Adaptasyon kavramına dikkat çekiyor ve kendine en güvenen bireyin bile bu kavramın tuzağına düşmekten kurtulamayacağının altını çiziyor. Tattığı zevklere alışan, gerçek mutluluğun ne olduğu üzerine düşünmeyen ve gelip geçici anlık tatminleri gerçek mutluluk ile karıştıran insanlardan olmayın, diyor. Göstermiyor, anlatıyor yazar. Biz okurlar, kahramanların geçmiş, şimdi ve geleceğine, hâkim anlatıcı aracılığıyla bakıyor, anlatıcıyla birlikte akışa kapılıp gidiyoruz. “Hayat mı daha güçlü, ben mi?” sorusunun cevabını aramaya girişiyor, seçimlerimizin bizi nerelere götürebileceğini sorguluyoruz.

Romanda kimi zaman Barselona’da Gaudi’nin muhteşem yapılarını keşfederken buluyoruz kendimizi, kimi zaman Paris’te eski bir kitapçının nostalji kokan raflarında… Son Siyah, pek çok yan karakterle de tanıştırıyor bizleri. Ressam Oya’nın iç dünyası ile tanışıyor, sanat galerisi yöneticisi Bora’nın sanata dair fikirlerini öğreniyor, beden işçisi Dilara’nın ve topluma rağmen benliğini koruma çabasındaki eşcinsel Andre’nin acılarına tanıklık ediyoruz.

Özetle; “Olmak istemediği birine dönüşmeme mücadelesi veren bir adamın içsel savaşı, affetmek için yaşayan bir kadının geçmişini yok etme çabası, bir finans dahisinin mükemmele ulaşmaya çalışırken yaşadığı doyum, çoğalırken tükenişe doğru adım adım ilerleyişi ve öteki karakterlerin siyahlarından arınma, ayakta kalma mücadelesi, sanat ve bilgi ile harmanlanarak sunuluyor Son Siyah’ta”.

Kaynak: Son Siyah, Evrim Duyal, Kerasus Kitap, Birinci Basım, Ocak 2020, 531 s.

Serkan Parlak – edebiyathaber.net (16 Nisan 2020)

Yorum yapın