Giwi Margwelaschwili: Yazın kuramını romanlaştıran düşünür | Onur Bilge Kula

Aralık 18, 2019

Giwi Margwelaschwili: Yazın kuramını romanlaştıran düşünür | Onur Bilge Kula

Almanya Humboldt Vakfı ve Tiflis Devlet Üniversitesi tarafından düzenlenen 31 Ekim- 6 Kasım 2019 arasında Tiflis’te ‘Öğelerin Ölçülemez Çeşitliliği; Doğanın, Dillerin ve Kültürlerin Araştırılmasında Humboldt’a Özgü Yollar’ adıyla düzenlenen, 15 ülkeden 60’a yakın bilimcinin katıldığı bilimsel etkinliğe katıldım. Çağrılı konuşmacı olarak tüm katılımcıların bulunduğu toplantıda ‘dil- düşünce ilişkisi ve Türk Dil Devrimi’ konulu bir bildiri sundum. Bu etkinlikten sonra bilimci, yazar ve yayıncılarla birlikte, Gürcistan kökenli Alman düşünür ve yazar ‘Giwi Margwelaschwili Çalıştayı’na konuşmacı tartışmacı olarak katıldım.

Anılan düşünürün felsefi yapıtları arasında ‘Varlıksal Metinde Yaşamak’ (Almanca: ‘Leben im Ontotext’, Neubrandenburg 1993) yazın kuramı ve edimi bakımından öne çıkmaktadır. Kitabın adını oluşturan ‘Ontotext’ kavramını ‘varlık-metin’ olarak Türkçeleştirdim. Varlık metin, insanın düşünme davranışını biçimlendiren metin anlamında kullanılmaktadır. Söz konusu kitap, ‘insanın varlık metinsel yapısı’, ‘tarihte varlık-metinsellik’, ‘Bilincin öz-düzeltiminin varlık-metinselliği’, ‘Varlık-metinsel sorun olarak yaşam dünyasının ekolojik bunalımı’, ‘çağdaş sanatta varlık-metinsellik’, ‘yorum bilim ve metin-bilim’, ‘sözcüğün varlık-metinsel gücü’, ‘Alman yazınında varlık-metinsellik’ ve ‘Alman olmayan yazarların varlık-metinsel yazım tarzı’ bölümlerinden oluşmaktadır.

İnsan, ‘metin dünyası insanı’ olarak varlığını sürdürür

Margvelaschvili’nin savlaması uyarınca, insanın bilinci ve davranışı dinsel ve ideolojik temel metinlerce belirlendiği için, insan, ‘metin dünyası insanı’ olarak varlığını sürdürür. Bu nedenle, insanlık tarihinin alt-üst oluşları, tarihin varlık-metinsel yapısından kaynaklanmaktadır. Tarihin ve kültürün varlık-metinlerce belirlenmesi, birçok anlatım tarzının yanı sıra, insan bilincinin varlık-metin yapısını da biçimlemektedir. Söz konusu varlık-metinlerin dışlaştırım biçimleri, sanatın ve yazının anlatım tarzlarını da belirler.

Anılan kitabın ‘dünya görüşü dünyası ve yaşam dünyası’ bölümündeki anlatıma göre, Doğu Avrupa’da “belli ölçütlere göre ideolojileştirilmiş devlet yapısının çöküşü, dünya görüşünün, yaşam dünyası görüşü” olmadığını, salt dünya görüşü dünyasının, yaşama yeteneği taşımadığını kanıtlamıştır. Öte yandan varlık-metinsel bir güç olan bilinç, yaşam dünyasının parçalanmasından kaynaklanan ve kendine yüklenen hatalardan kurtularak, özünü düzeltebilir; bilincin temel özelliği, öz-düzeltim eğilimidir; çünkü bilincin varlık programı “açık bir metindir.” Açık metin, çok-yönlü ve çok konuludur. Bilincin öz-düzeltiminin göstergesiyse, vicdandır. Yıkımların başlıca nedeni, çok-yönlülüğün ve başka türlü olanın yadsınmasıdır. Bu, ayrıca çoğulculuğun ve toleransın gelişmesini, yaşam dünyalarında başatlaşmasını önleyen başlıca etmendir.

Demokrasi, varlık-metinselliğe ve öz-düzeltimlere dayanır

Bir ‘dünya görüşü dünyası’nın varlığını sürdürmesi, bilincin, yaşam dünyasının sorunlarıyla baş etmesine bağlıdır. Her şeyin karşıtına dönüşme olasılığı, bilinç dünyası için de geçerlidir. Bilincin varlık-metinselliği, her türlü felsefe yapmanın başlıca konusudur. Örneğin, sofistlerin Antik Yunan’da kentlerin demokratikleşmesiyle ortaya çıkması rastlantı değildir. Demokrasi, hangi tarihsel biçimde olursa olsun, bilincin tematik varlık metinselliğine, uzlaşmalara, öz-düzeltimlere dayanır. Descartes ile birlikte bilgi öznesine yönelim, varlık-metinselliği bilince çıkarmıştır. Kant’ın aşkınlık öğretisi, bilincin düşünebileceği ve yaşayabileceği kendi deneyim dünyasını tasarımlamasına ortam hazırlamıştır. Nietzsche’nin felsefesi, bilincin varlık-metinselliğine “kör bir yakınlık” olarak nitelendirilebilir. Heidegger temsil ettiği varlık bilgisiyle, bilincin varlık-metinselliğini daha açık dile getirmiştir.

Her yazınsal yapıt, metin içinde metindir

Sanatta, özellikle de yazında “varlık-metinsel bir sorun olarak” insan, odak noktasındadır. Bu bağlamda her yazınsal yapıt, “metin içinde metindir.” Roman dünyası, kitabın yaşam dünyasının taşıyıcısı olan metnin dünyasıdır.

Kültürün ekolojisi, demokrasi ve insan haklarının geliştirilmesi, geçmişle yüzleşme, güncel zaman bilincinin varlık-metinsel sorunsalının bazı yönleridir.

Meta metin, “yaşamla okunur ve anlaşılır”. Bir başka deyişle, bilincin çoğul varlık-metinsel yaşama tarzıyla anlaşılır. Örneğin, Derrida’nın araştırmaları, “ontolojik ve felsefi bakımdan önemli” olan yazınsal metinlere ilişkindir. Yazınsal bakımdan felsefe yapma yönteminin özgün yönü, varlık-metinsellikteki meta metinsel öğelerdir; burada olgusal metinler önem kazanır. Bu metinler, salt yorum olanaklarıyla, bunları yorumlayan bilincin güncel yaşam için taşıdığı anlam ile ilgilenirler.

Sözcük hem muhteşem ufuklar açar, hem de…

Sözcüğün varlık-metinsel gücü, yazınsal yapıtların bilincinin varlık metinselliğindeki meta-metinsel öğelerin nasıl yansıtıldığında, bu yansıtımın özgün sanatsal türünün nasıl ortaya çıktığında somutlaşır. Felsefe ile yazının gelişimi, koşut olmuştur. Bir başka deyişle, bu iki üretim alanında bilincin varlık-metinsel temel yapısı görülürleşir; özellikle yazın, bu bilinç yapısını en keskin biçimde anlatır. Bu nedenle, yazıncılar giderek artan ölçüde sözcüğün tarihsel gücünün ayrımına varmakta ve metinlerin, insanın yaşam dünyasına bağımlılığına daha fazla vurgu yapmaktadırlar. Örneğin, Vaclav Havel bu kapsamda şunları söylemiştir: Sözcük bazen “muhteşem ufuklar açar; bazen de toplama kamplarının takımadalarına götüren rayları döşer. Aynı sözcük bazen barışın yapı taşı olabilir, bazen de sözcüğün her tekil sesi makinalı tüfek gibi etrafı inletir.” Bu sözler, tarihsel sürecin varlık-metinsel gerçekliğini, bilincin yaşam dünyasını belirleyen ve dünyayı yazgısal güç etmenleri gibi etkileyen, onu ya uçuruma sürükleyen ya da onlarla uzlaşmayı öğütleyen metinler olduğunu anlatır.

“Yazın tarihi, bilincin varlık-metinsel hakikatinin tarihini sanatsal tarzda yansıtan tarihtir” diyen bu filozofun anlatımıyla, anlatı malzemesinin asıl boyutunu oluşturan çoğul ve tekil konulu ya da içerikli metinler iç içe geçer. Kitap kişileri, diyesi, yazınsal yapıtlara içkinleştirilen kurgusal figürler, tekil ve çoğul metin dünyası gerçekliğinin etkileşiminin ürünleridir.

Goethe Faust’ta farklı metin dünyalarını bütünleştirmiştir

Goethe’nin ‘Faust’ adlı yapıtı bu tür koşutlukları içerir. Bu yapıtta Ortaçağ metin dünyası gerçekliğiyle, Homer destanının metin dünyası gerçekliği ilişkinlendirilmiştir. Bu yapıttaki Helena bölümü, bugün çağdaş ve estetik diye nitelendirilen yazınsal yazım ve yaratım tarzının açık anlatımıdır; çünkü burada insanın varlık-metinsel yapısı konulaştırılır. Robert Musil’in ‘Niteliksiz Adam’ romanı da varlık-metinsel olarak tasarımlanan, eylemli kişilerinin “varlık programını” irdeleyen ve bunu bütün görgül çeşitliliği içinde betimleyen bir yapıttır. Varlık-metinsellik, Italo Calvino ve Umberte Eco’nun yapıtlarının da başlıca niteliğidir. Bu yazarların yapıtlarında bizzat kitap konuşur; kitap “bilincin üzerinde belirleyici güce” dönüşür. Calvino bunu oyun oynarcasına, okuyucuyu varlık-metinsel bağıntılara sokarak fantezi dolu bir biçimde yapar. Eco ise, varlık-metinsel düşüncelerini, tarihsel olgulara bağlı kalarak, bunları bütünleştiren bir anlatı biçemiyle betimler. “Varlık-metinsel bir şiddet devleti olan Sovyetler Birliği’ni” yaşamları boyunca yaşantılayan yazarlar için, varlık-metinsellik, yazma eylemlerinin doğal öğeleridir.

Onur Bilge Kula – edebiyathaber.net (18 Aralık 2019)

Yorum yapın