Sıradışı bir distopya: “Otomatik Portakal” | Samet Balta

Haziran 3, 2016

Sıradışı bir distopya: “Otomatik Portakal” | Samet Balta

otomatik-portakal-kitapBir yıldan daha az bir ömrünüzün kaldığını öğrenseniz ne yaparsınız? Sevdiklerinizle zaman geçirirsiniz, gezersiniz, yapmaya fırsat bulamadığınız şeyleri yaparsınız. Ya da hayata küser, karamsar bir biçimde yaşamınızın sona ermesini bekler, belki de intihar edersiniz.

Anthony Burgess, tümör nedeniyle bir yıldan daha az ömrü kaldığını öğrenince eşinin geçimini sağlaması için kitaplar yazmaya başlamış. Aradan zaman geçince yanlış tanı konulduğu öğrenilse de Burgess artık dünyaca tanınan bir yazar olmuştur.

Ne kadar yanlış tanı da olsa ömrünün bir yıldan az kaldığını bilmesi, yazarın bu süreçte yazdığı kitaplara yansımıştır. Bunun en büyük örneğini Burgess’in en önemli eseri (kendisi ne kadar kabul etmese de), ‘Otomatik Portakal’da görürüz. Bu kitabın merkezine oturttuğu Alex karakteri, yazarın hastalık sürecindeki psikolojisini ortaya koyar. Alex, kin ve nefret dolu bir karakter olarak karşımıza çıkıyor.

Otomatik Portakal, on beş yaşındaki Alex’in çalkantılı gelişimini konu almaktadır. Alex ve çetesi olarak adlandırabileceğimiz dört karakteri konu alan bir hikayedir. Hikayenin merkezi konumunda olan Alex’e Dim, Georgie ve Pete eşlik etmektedir. Yaşananlar, Alex adlı gencin ağzından anlatılmaktadır. Bu nedenle Alex’in gençlerle, şiddetle, toplumsal yapıyla ilgili yaptığı yorumlar kitap için büyük önem taşımaktadır. Günümüz toplum yapısını şiddet yanlı bir karakterle, sert bir dille eleştiren Otomatik Portakal, ilgisiz aile yapısını ustalıkla incelemeyi başarıyor.

Çetenin, kütüphaneden çıkan bir adama hemen “Öğretmen’’ benzetmesi yapıp dövmeleri ile eğitim sistemini eleştirmekte, “Tükeniş Sokağı, Umutsuzluk Caddesi’’ gibi isimlerle sokaktaki insan yapısını, gece vakti sokakların çetelere açık olmasını özetliyor bize Burgess. Ayrıca çetenin kendine ait bir dil kullanması da iletişimsizliğin büyük bir sembolü olarak karşımıza çıkıyor. Son kısımda Alex’in genç insanlara karşı yaptığı “kurmalı oyuncak’’ benzetmesi, klasik müzik dinleyen Alex’in yeni dönem müziğine ve gençlerine yaptığı sert eleştiriyse günümüzdeki toplum yapısını özetler nitelikte.

Anthony Burgess sadece bir roman yazarı değil, aynı zamanda şair, besteci, eleştirmen, dil bilimci ve çevirmendir. Romanlarında diğer sıfatlarını da ustalıkla kullanmayı başarmış ve farklı bir bakış açısı getirmiştir.

Otomatik Portakal bir distopya olsa da, kitapta yaratılan dünyada gerçek üstü olaylar yer almamaktadır. Yazar, gerçek üstü bir dünya yaratmak yerine abartı kullanmıştır. Bu da, kitabı diğer distopya örneği kitaplardan farklı kılar. Kendine has atmosfere, kin ve nefret dolu anlatıma sahiptir. Bu özellikleri ile Otomatik Portakal, distopya dünyasının en önemli eserlerinden biridir.

Samet Balta – edebiyathaber.net (3 Haziran 2016)

Yorum yapın