“Sen bir hayalet olmamalısın!” | Mehmet Özçataloğlu

Kasım 13, 2017

“Sen bir hayalet olmamalısın!” | Mehmet Özçataloğlu

Ülkemiz çocuk ve gençlik edebiyatının önüne geçebilmek olanaklı değil artık. En yüksek barajlar inşa edilse de bu gelişimi durduramaz. Günümüz çocukları için sevindirici bir durum tabii ki. Hemen her gün pırıl pırıl, rengârenk yeni kitaplar onlar için üretiliyor. Zaman zaman olumsuz örnekler içeren, yetersiz kitaplarla karşılaşsak da genel anlamda üretilen kitapların niteliğinin yeterli olduğunu söyleyebilirim. Bununla birlikte bazı kitaplar da var ki iyinin de ötesine geçiyor. Okurken çok değişik duygular yaşatıyor bana. Açıkçası son günlerde sosyal medyada gördüğümüz sapkın ve vahşet içeren kitaplardan sonra çok iyi geldi bu kitap. O kötü örnekler de her zaman var olacaktır mutlaka. Önemli olan bu dünyanın içerisinde ne kadar yer bulabildiğidir. Olumlu örnekler çoğaldıkça ve öne çıktıkça çocuğa uygun olmayan örnekler de bir kenarda kalacaktır.

Bugün sözünü etmek istediğim kitap Güzin Öztürk’ün yazmış olduğu “Ben Bir Hayaletim.” Kitap Tudem Yayınları tarafından yayımlandı. Yazarın ilk kitabı “Kuş Olsam Evime Uçsam”ı okuduğumda Suriyeli Beşir’in hikâyesi uzun süre etkisi altında bırakmıştı beni. Yazarın anlatımının etkisi de vardı mutlaka ama Beşir’i ve Beşirleri tanıyor olmama bağlamıştım bu durumu. “Ben Bir Hayaletim”den sonra anladım ki yazarın etkisi düşündüğümden daha çokmuş.

“Ben Bir Hayaletim” otizmli Mila’nın hikâyesi. Mila’nın görünür olma çabasını anlatıyor Güzin Öztürk. Bu yüzden kitabını “Hayalet olduğunu düşünenlere/ Hayaletleri fark edenlere…” ithaf etmiş. Kitabın hemen başındaki şu satırlar da tutup içeri çekiyor okurunu: “Benim gibileri görmek zordur. ‘Ruhunla göreceksin!’ Öyle demişti annem. Bunu başarabilen pek az doğrusu. Zaten görseler ne olacak ki? Fark etmez. Her yerdeyiz. Çoğuz, hem de pek çok… Bazen saydam olduğumu düşünürüm. Bana bakarlar, bakışları içimi delip geçer. Mesela, arkamda ağaç varsa o görünür, duvar varsa o görünür. Ben görünmem ama. Çünkü ben onlara göre yokum, yokmuşum yani. Su gibiyim. Hayır hayır, aslında ben bir hayaletim! Yani öyle olmalıyım. Yoksa niye ben yokmuşum gibi davransınlar ki?”

Hani bazı kitaplar vardır okurken göğüs kafesinizin üzerine biri gelip oturmuş gibi hissedersiniz ya. Ben Bir Hayaletim’de bunu hissetmeniz olası. Tabi otizmli çocuklara bakış açısı da önemli. Otizm hakkında hemen hepimiz bir şeyler biliriz. Fakat derinlemesine bir bilgi değildir bu. Televizyondan izlenen, radyodan dinlenen, gazeteden okunan, kulaktan duyulan kadar bir bilgidir. Ve belki de sadece mekanik bir bilgidir bu. İçine duygular karışmamıştır. Okuruz, izleriz, duyarız ve geçer gideriz. Duygu dolu anları da bu kitapla yaşıyoruz. Olağan gibi gördüğümüz davranışlarımızı Mila’nın gözünden görüyoruz ve sorgulayabiliyoruz.

Son dönemde otizmli çocukların konu edildiği kitapların sayısı da çoğalıyor. Bir farkındalık yaratmak adına sevindirici tabi. Fakat önemli olan konunun nasıl aktarıldığıdır. Ajitasyona girerek, tamamen duygulara hitap etmek amacıyla yazılmamalı bu kitaplar. Aksi takdirde otizmli bireyleri olduğundan daha farklı da gösterebilir.

Güzin Öztürk etkili ve dengeli bir şekilde anlatmayı başarmış. Duyguları anlamakta ve sosyalleşmekte güçlük çeken Mila’yla tanıştırıyor bizi. Bunu yaparken zaman zaman hüzünlendirse de zaman zaman da gülümsetiyor.  Mila’yla tanışın mutlaka, seversiniz.

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (13 Kasım 2017)

Yorum yapın