Sedir Ağacı ve Kuzgun: Nitelikli bir fantastik roman… | Serkan Parlak

Temmuz 24, 2019

Sedir Ağacı ve Kuzgun: Nitelikli bir fantastik roman… | Serkan Parlak

Fulya Kılınçarslan’ın ilk romanı Sedir Ağacı ve Kuzgun geçtiğimiz günlerde Paris Yayınları etiketiyle yayımlandı. Kılınçarslan, öyküleri dışında son dönemde edebi metinlerde anlatıcı konumlarının farklı görünümleri üzerine yazdığı eleştirel denemeleriyle dikkat çekiyordu. Önümüzdeki dönemde bir öykü kitabı da yayımlanacak olan Kılınçarslan okuyucularında edebiyat teorisi üzerine yazdıklarından hareketle bir eleştiri kitabı beklentisi de yaratıyor.

Roman, teoloji ve tarih profesörü Asgar Khalendi’nin Herat’ı ziyaretiyle açılıyor. Khalendi dilenci kılığındadır ancak görünüşe aldanmamak onun ardındaki gerçeğe ulaşmak gerekir. Khalendi’nin ölümsüzlük üzerine yazdığı on yedi ciltlik kitabı Herat üç kez okumuş, onunla rüyalarında sohbet etmiştir. Özellikle ölümsüzlerin yaşadığı Farfardin’i merak etmektedir. Herat, sırlara çok meraklıdır, gizli topluluklarla iletişim kurmaya çalışmıştır. Ancak bu kurumlara bağışlayacak malı, mülkü ve fonu olmadığından kabul edilmemiş,yalnızca bu gizemli kastların çevresinde dolanmakla yetinmiştir. Khalendi Herat’a geleceğini, hayatının dönüm noktalarında neler olup biteceğini açık biçimde söyler. Kehanette bulunur. Ölümsüzlük arayışı ve geleceği bilmek gibi en derin insani arzulara karşılık gelen bu bölümler bütün nitelikli fantastik metinler gibi derin yapısında hakikate gönderme yaparak okuru aktif kılmayı başarıyor. Toplumsal gerçeklikten kopuk, kaçış metni değil okuduğumuz, tam tersine gerçeğin ta kendisi, edebiyat gerçekliğin farklı görünümlerini dile getirmede farklı bir araç sadece.  Khalendi, ölümsüzlük ve zamana ait bütün sırları barındıran “Khan’ın Kitabı”nı, Üçüncü Dünya Savaşı sırasında imha edilen eksik bölümleriyle birlikte Herat’a verir. El yazmalarını korumasını ve sekiz gün sonra Mavi Manastır’a gidip Merdan’a teslim etmesini ister. Herat evrenin bütün sırlarını bildiği iddia edilen Khan’ın Kitabı’nı Merdan’a verir. Fulya Kılınçarslan’ın Oggito’da yayımlanan söyleşisinde belirttiği gibi “Okült ilimlere meraklı olan Herat, yıllarca çabalamış olmasına rağmen gizli ilimlerle adı birlikte anılan topluluklara giremiyor ama herkesin peşine düştüğü, evrenin bütün sırlarını içinde barındırdığı rivayet edilen el yazması bir kitap hiç beklemediği bir anda kucağına bırakılıveriyor. Yine bir çelişki. Ve çelişkiler, onlara tek taraftan değil de bütün açılardan bakmayı becerebildiğiniz ölçüde eğlenceliler. Romanı var eden sır düşüncesi de yine bir çelişkiden, aslında bir sırrın olmadığı ve bunun da en büyük sır olduğu fikrinden doğdu.”

Khalendi’nin Herat’ın geleceği, eşi, oğlu hakkında söylediği bütün kehanetleri gerçekleşir, Herat intihar etmeden önce geriye bir mektup bırakır. Khan’ın Kitabı henüz gerçekleşmemiş bir gelecekte yazılmış ve 144 kopya çoğaltılarak Mihmandarlara verilmiştir. Görünürde hiçbir ortak noktası olmayan Mihmandarlar bir gece ansızın ortadan kaybolur. Polis teşkilatı yaptığı araştırmalar sonucunda bu kişilerin öldüğü bilgisine ulaşır. Dosya kapanmak üzereyken basın devreye girer ve dosyanın ismini “Kayıplar” olarak değiştirir. Kimdir bu insanlar? Önce ölmek sonra kaybolmak mümkün müdür? Bu durum Kayıplar’ın ölümsüzler kenti Farvardin’den geldiğinin kanıtıdır. Peki dosya alelacele neden kapanır? Sonunda yönetim bu kişileri düşman ve işgalci ilan eder. Saklandıkları yer bütün aktif sinyalleri kara delik misali yutan Lam Dağı’dır. “ …Kayıplar her yerde. Her yerdesiniz. Hem birbirinize hem kendinize düşman, milyarlarca insansınız. Uyanın ve Kayıplar’ın kim olduğunu sormak yerine aynaya bakın. Uyanın ve sistemi suçlamak yerine bu sistemi kurgulayanları arayın. Kim onlar? Savaşların yegâne sebebinin para veya toprak olduğuna inanmış, barışın diyetinin kanla ödenmesine alışmışsınız. Sorun kendinize, hepi topu yetmiş seksen yıl ömrü olan hangi insan evladı, niçin uğraşsın bunca?… Sır Farvardin’in ötesinde saklı. ” der Herat mektubunun son bölümde.

Dil, kurgu ve anlattığı hikâyeyle yoğun emek ürünü bir metin olduğunu hissettiren Sedir Ağacı ve Kuzgun oylumlu bir metin, özellikle fantastik roman okuruna hitap ediyor. Yadırgatma efekti ve gerçeklik düzlemine yaptığı göndermeler sayesinde özellikle modern roman okurunda ideojisini sorgulama gereksinimi yaratıyor ve romanın en başarılı yönünü de bu niteliği oluşturuyor.

Serkan Parlak – edebiyathaber.net (24 Temmuz 2019)

Yorum yapın