Romanın cinsiyeti | Özlem Narin Yılmaz

Edith Warton’ın Ethan Frome’unu okumaya başladığımda her zamanki gibi önsözü ve özgeçmişi okumayı sona bırakmıştım. Yazarın, okuduğum ilk eseri olduğu için ve eserin adı da bir erkek adından ve soyadından oluştuğu için, dikkat eksikliği sonucunda kitabı bir erkeğin yazdığı duygusuyla okumaya başladım. Hatta kitabın son bölümlerine kadar bu böyle devam etti. Ama bir sorun vardı … Read more

Özlem Narin Yılmaz’dan yeni roman: “Kapıyı içeriden Kilitledim”

Özlem Narin Yılmaz’ın yeni romanı “Kapıyı içeriden Kilitledim” Ayrıntı Yayınları etiketiyle yayımlandı. Tanıtım bülteninden Renan’a âşık olabilmeyi, onunla güzel, dolu dolu bir hayat yaşayabilmeyi hayal ettim. Uzanıp masada boş duran elini tutmak, ağlama ben varım, diyebilmek istedim ama elimi kolumu bağlayan güçlü, hayali başka bir el vardı. Bir esirdim. Kapıyı içeriden kilitleyip, kalbimin odasında tek başıma … Read more

Jean Rhys: Yurtsuz ve mutsuz kadınların yazarı | Özlem Narin Yılmaz

Jean Rhys’ın hayatı da en az romanları kadar incelemeye değer. Bir yazar düşünün. Dört roman yayımlamış, bazı eleştirmenler tarafından övgüler alsa da kitapları geniş kitlelere ulaşamamış, piyasa ölçülerine göre ‘başarısız’ olmuş. Bu  küskün yazar, İkinci Dünya Savaşı yıllarında  her şeyi arkasında bırakıp kayıplara karışır ve bu süreçte tamamen unutulur.  Yıllar sonra, 1958 de Günaydın Geceyarısı … Read more

Katherine Mansfield: Çiçeklerin ve Rüzgarın Kırılgan Anlatıcısı | Özlem Narin Yılmaz

Katherine Mansfield ismi bana hep çiçekleri ve rüzgarı hatırlatır. Belki Ah Bu Rüzgar  öyküsünden dolayıdır.  Krizantem toplamaya giden Marıe Sawainson’un rüzgarda uçuşan etekleri capcanlı bir görüntü olarak durur zihnimde. Sanki o rüzgar, metinden bana doğru esip saçlarımı havalandırır. Mansfıeld öykülerinde çiçekler hiç eksik olmaz. Zambaklar, çuhaçiçekleri, menekşeler, güller, krizantemler. Aslında bir bütün olarak öyküleri, okuyucunun … Read more

Edgar Allan Poe; delilik mi deha mı? | Özlem Narin Yılmaz

Korku edebiyatı oldum olası ilgimi çekmemişti, ta ki Poe öykülerini okuyana kadar. Okudukları insanın ensesine soğuk bir nefes gibi çarpıyorsa, cümleler dile gelip esrarengiz bir fısıltıya dönüşüyorsa, girdaba kapılmış gibi karşı konulmaz bir güçle çekiyorsa içine, edebiyat ‘korkunç’ cazibesini kullanıyor demektir. Öykülerini okurken, Poe’nin hayatını merak ettim. Böyle öyküler yazan birisi nasıl bir hayat yaşamıştı? … Read more

Kısa öykünün uzun soluğu: Jorge Luis Borges | Özlem Narin Yılmaz

Borges, büyükannesi Guillermo’nun hikâyeleriyle büyümüş. Büyükannesinin hikâye anlatırken başvurduğu kuru İngiliz nüktedanlığının, kendi özlü yazım tarzının temellerini oluşturduğunu söylüyor. Borges’in öyküleri, okuyucuyu ilk cümleden itibaren samimi bir anlatıcılıkla karşılıyor. Sanki yetmişli yaşlardaki sevimli bir ihtiyar hemen karşınızda oturuyor ve duyduğu ya da duyduğunu sandığı şeyleri anlatıyor. Bir kitabı okuduğunuz duygusuna kapıldığınızda sıkılırsınız, ama dinlediğinizi düşünmek … Read more

Bilincin zaman ötesine yolculuğu | Özlem Narin Yılmaz

Virginia Woolf, Kendine Ait Bir Oda’da, kadınların yazabilmeleri için iki şeye ihtiyaçları olduğunu söyler; yaşamlarını sürdürebilecek kadar para ve kendilerine ait bir oda. Bu iki şey 17. yüzyıl İngiltere’si için bir düş gibi görünüyordu. Bırakın kendilerine ait para ve odayı, kadınlar tek başlarına seyahat etme ve üniversiteye gitme özgürlüğünden bile yoksundular. Üniversite kütüphanelerine, bir erkeğin … Read more

Özlem İçer’e 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz?  Yaz aylarında okuyucu ile buluşacak olan Mektup Arkadaşım isimli kitabımda okullarına bir kütüphane açan köy öğretmeni öğrencilerine şöyle der. “Kitaplar büyülü bir dünyanın kapısını açacak size. Merak edeceksiniz, hayal kuracaksınız, düşüneceksiniz, umut dolacaksınız okudukça.” Hem okur hem de yazar olarak benim odak noktam bu. Çocuklar, gençler ya da yetişkinler için … Read more

Aşk, özlem, kader ve umutla donanmış zengin bir ağ: “Aşk ve Ölüm Oyunu”

Martha Brockenbrough’un “Aşk ve Ölüm Oyunu” adlı romanı Yabancı Yayınları etiketiyle yayımlandı. Tanıtım bülteninden Troyalı Helen ve Paris. Romeo ve Juliet.  Leyla ile Mecnun. Ve şimdi de… Henry ve Flora. Yüzyıllardır kimin kazanacağı belli bir Oyun’u sürdüren Aşk ve Ölüm, 1920’lerin yağmurlu Seattle semalarında yeni oyuncuları seçtiklerinde zarların bir kez daha atılma zamanı gelip çattı. Ölüm, … Read more

Deniz Kenarında Geyikler ve on iki öykü üzerine kısa notlar | Gülay Pamuk

   “Bazen insanın her şeyi anlaması bir işe yaramaz…” Ralf Rothmann ile yolumun kesiştiği ilk öykü “Deniz Kenarında Geyikler.” Bu öyküyü okuduktan sonra kitabını almaya karar verdim. Kitabı okumaya başladığımda bu öykünün neden bu kadar aklımda yer ettiğini kendi kendime sordum. Ralf Rothmann büyük bir hikâye anlatmıyor, hayatın içinden sıradan bir kesit anlatıyor. Herkesin yaşayabileceği … Read more

Yüzüm özleminle solacak (I): Sudan ömrüm | Feridun Andaç

Açıp, “Düşünmek Acı Verir” bölümünü bir kez daha okudun romanın. Julien’in öyküsünde dünle bugünün “acı”sı vardı. Yaşanıp hatırlananla, yitirilip kavuşulan… Zamandan zamana geçişlerde dönüşülen durumların insanı nasıl değiştirdiğinin öyküsünü anlatırdı hep Stendhal. Kendinden çıkıp giden insanın öyküsünde başka ne bulabilirsiniz ki… Roman, biraz da bunları anlatmaz mı bizlere? Hele hele iyi romanlar, romancıların söyledikleri bu … Read more

Kenarın Kitabı: Damgalı mekȃn çocuklarından, pencere kenarı kadınlarına | Emek Erez

Son dönemlerde derinlemesine mülakat ve katılımcı gözlem tekniğine dayalı, içeriden bakış sunan yayınlarla oldukça sık karşılaşıyoruz. Sosyal bilimler açısından oldukça sevindirici olan bu metinlerden bir tanesi de Funda Şenol Cantek tarafından derlenen ve İletişim Yayınlarının Memleket Kitapları dizisinden çıkan; Kenarın Kitabı, “Ara”da Kalmak, Çeperde Yaşamak. “Kenar nedir?” diye düşündüğümüzde merkeze göre tanımlanan, merkezin etrafında konumlanmış … Read more