Eleştirel okumalar | Feridun Andaç

Bugünün yazılan romanı Benim “edebî hoppalık” diye nitelendirdiğim örnekler günbegün çoğalıyor edebiyat ortamımızda. Yazılan bir kitap hemen bir gösteriye dönüştürülüyor. Kitabı yazan ön plana çıkıp bu gösterinin âdeta şovmeni olarak kitabını sunuyor, anlatıyor, pozlar veriyor. Edebî olmayanları anlarım da, edebiyat yaptığını söyleyenlerin böylesi bir gösterinin parçasına dönüşmelerini ancak “edebî hoppalık” olarak nitelendirebilirim. Sanırım akıllardan geçen … Read more

Feridun Andaç ile roman yazma atölyesi

Atölye Ceres ve Edebiyat Haber yazarlarından Feridun Andaç işbirliğiyle Roman Yazma Atölyesi düzenleniyor. Bu atölyeye roman yazmak isteyen, öyküsü olan ya da olmayan herkes katılabilir. Kısacası küçük bir fikriniz olması yeterli.  Atölyede oluşacak projeler Feridun Andaç tarafından değerlendirilecek. Sunum dosyaları hazırlanacak. Dileyen yazarlar Ceres Yayınlarından kitabını yayınlatabilecek. Feridun Andaç’ın onayından geçmiş projeler yazarının isteği doğrultusunda … Read more

Eleştirel okumalar | Feridun Andaç

Günümüzün romancısı ve “edebî hoppalık”! Romancıda toplumu tanıma bilgisinin yanı sıra gözlem esastır. Toplum neyse/neredeyse siz oraya bakarak anlatırsınız. Yani toplumun/insanın gerçekliğidir size konu(yu) veren. 19. yüzyıl romancılarının (Balzac’ın, Stendhal’in, Dickens’ın, Tolstoy’un ve ardılları D. H. Lawrence’ın) bize gösterip öğrettikleri budur. Romancı toplumun aynasıdır. İnsana insanı anlatırken en karanlık yanlarını aydınlatır. Gösterdikleri kadar öğretir, hatta … Read more

Yazarın hastalığı, hastalığın edebiyatı

Bronte Kardeşler veremden öldü. Dostoyevski saralıydı. Virginia Woolf ruhsal bunalımlardan çok çekti. Nurullah Ataç’sa romatizma olduğunu söylemeye utanırdı… Yazarlar da herkes gibi hastalanır ve ıstırap çeker.19. asırdan günümüze, hastalıklar nasıl değişti ve çeşitlendi? Kimler hangi hastalıkla pençeleşti ve bu, eserlerine nasıl yansıdı? Okurun gözünde yazar, bir vekil ruhtur. Kendisinin ayak basmaya cesaret edemeyeceği yerlere gitmeli, … Read more

Yazar ve coğrafya

Sanat felsefesi üzerine ilk kez düşünce üreten yazarlardan Hyppolite Taine’e göre, sanat olaylarıyla doğa olayları aynı niteliktedir. Yani, nedensellik ilişkisi taşımayan ne doğa olayı ne de sanat olayı vardır. Taine bununla da kalmaz, her sanatçının siyasal toplumsal koşulların yanısıra, ülkenin ikliminden ve doğasından etkilendiğini öne sürer. Güneşsiz, yağmurlu, sisli kuzey iklimi melankolik bir sanatın, güneşli … Read more

Romana eleştirel yaklaşım biçimleri üstüne notlar

Aşağıdaki notlar, bir romana (kuşkusuz büyük tüketim romanına değil de yazınsal nitelikli romana) hangi açılardan, hangi yöntemlerle yaklaşıldığını, bu tür romanların hangi düzlemlerde yorumlandığını, romanın kurgulanması ve düzenlenmesiyle ilgili olarak ortaya atılmış kavramların ne tür işlevler üstlendiğini ve de romana yönelik eleştirel bakış ile romana ilişkin kuramsal aygıtın nasıl eklemlendiğini, yaptığımız araştırmalara, yayımladığımız eleştirilere dayanarak … Read more

Fantastik edebiyat bitti mi?

Fantastik edebiyat temelde tekinsiz bir olay karşısında okuyucuda uyanan kararsızlık duygusuna dayanır, baş kişisi ile özdeşleşen okuyucudur bu. Bu kararsızlık iki yoldan çözülebilir; ya olayın gerçekliğe ait olduğu kabul edilir ya da hayal ürünü olduğu sonucuna varılır. Öte yandan fantastik belli bir okuma türü gerektirir ve edebiyat yapıtının üç yönüne (sözel, dizimsel ve anlamsal ya … Read more

Yeme-İçme ve Edebiyat

Edebiyatı yaşamın en geniş anlamda bir temsili olarak gördüğümüzde, yaşamın en temel kurucu öğelerinden olan yeme-içme ediminin bu temsiliyet içinde yer alması bize son derece doğal ve neredeyse kaçınılmaz görünür. O kadar ki, yeme-içme ediminin zihinlerde uyandırdığı imge, sadece edebiyatta değil felsefi ya da dinsel hakikat kavramının ortaya konduğu kimi yapıtlarda da kendine bir yer … Read more

Roland Barthes anlatıyor: “Yazarlar ve Yazmanlar”

Konuşan kimdir? Yazan kim? Henüz bir söz toplumbiliminden yoksunuz. Bildiğimiz, sözün bir güç olduğu ve meslek derneğiyle toplumsal sınıf arasında bir insan topluluğunun, değişik derecelerde, ulusun dilini elinde tutmasıyla tanımlanması. Fransa’da, çok uzun bir süre, büyük bir olasılıkla bütün klasik kapitalizm çağı boyunca, yani XVI. yüzyıldan XIX. yüzyıla, dilin tartışılmaz sahipleri yazarlar ve yalnızca yazarlardı; … Read more

William Faulkner: “İyi romancı ahlâk dışı biridir”

  W. Faulkner, yazarlığı, romanları, eleştiri, edebiyat-sinema ilişkisi üstüne birbirinden ilginç saptamalar yapıyor. Bir yazarın kendine ve hayata hangi doruklardan bakması gerektiğini gösteriyor.  Yıl 1956, yer New York… Bay Faulkner, bir süre önce söyleşilerden hoşlanmadığınızı söylemiştiniz.Söyleşilerden hoşlanmama sebebim bazan kişisel sorulara karşı öfkeli tepkiler veriyor gibi görünmemdir. Sorular kitaplarım hakkındaysa, onları yanıtlamaya çalışırım. Ama sorular … Read more

Klasikleri neden okumalı?

Italo Calvino tam yirmi yıl önce kaleme aldığı yazıda ‘klasik nedir?’ sorusuna on dört ayrı tanım getiriyor. İşe, ortaya bazı tanımlar koyarak başlayalım.  1. Klasikler, insanların, hiçbir zaman “Okuyorum” demedikleri, genellikle “Yeniden okuyorum” dedikleri kitaplardır.  Bu durum, hiç değilse “mürekkep yalamış” denen insanlar için geçerliyse de, gençler için geçerli değildir; çünkü gençler, dünyayla ve dünyanın … Read more

Pelin Temur, David Harvey’in “Paris, Modernitenin Başkenti” adlı kitabı üzerine yazdı: Anlatılan senin hikayendir!

Yer: Paris Tarih: 1830-1871 arası Kahramanlar: Çamaşırcı kadınlar, pansiyon sahipleri, kiracılar, zanaatkarlar, işçiler, öğrenciler, fahişeler, öğretmenler, arsa sahipleri, spekülatörler, barikatlarda savaşanlar, flaneur, Balzac, Baudelaire, Flaubert, Zola, George Sand, Daumier, Thiers, Haussmann, Saint Simon, Varlin, Proudhon, Marks ve diğerleri… “Moderniteye dair mitlerden biri de onun geçmişle kökten bir kopuş oluşturduğudur.” David Harvey’in, “Paris, Modernitenin Başkenti” kitabında, … Read more