Öykü: Yer altı | Enes Dündar

Mart 11, 2021

Öykü: Yer altı | Enes Dündar

Yerin altındayım. Etrafım dört duvarla kaplı. Alışveriş temalı üç katlı kumarhanede müşteriler uyanmasın diye zaman saklanmış. En üst katta alışveriş merkezleri, kumarhanenin en alt zemininde de saygın isimler için kumar masaları mevcut. Ben saygınların oynadığı katın garsonuyum. İşim biter bitmez aynı kattaki odamda yuvarlak yazı masama geçiyorum. Odama dolan içki kokularıyla romanımın üzerinde çalışıyorum. Hem para kazanıp hem de saatlerce yazmak için buradayım.

Yer altı dünyasında konuştuğum tek isim, Maria. Ama o benim bulunduğum katta değil kumarhanenin ikinci katında olan Gıdıklama Servisi’nde çalışıyor. Ayakları ve kolları bağlı olan Maria’yı beş jeton karşılığında üç dakika boyunca gıdıklayabiliyorsunuz. Her iş çıkışı yüzü asık yanıma gelir.

Maria odamda yüksek sesle satırlarımı okur. Okudukça içim kaynar, kendim olurum.  Kulağına eğilir fısıldarım, “Sadece aşk yazdırır,” diye. İnci gibi dişleriyle gülünce, kiraz dudaklarından öperim. Maria yazdığım karakterleri düşleyip, el örgüsünden bana kuklalar yapar. Onun için odada yalnız değil, karakterlerimle nefes alırım.

Kumarhanede ülkenin en önemli yayınevi Epiks’in sahibi Bay Shape de bulunur. Yerin altına indiğinde eşini üst katta alışveriş yapması için bırakır. Kendisi de en dibe esmer purosuyla birlikte iner. İlham için oturduğu masadan genelde kazanarak çıkar. Onunla oynayan bürokratlara içkiler ısmarlar. Bürokratlar, içkinin yakıcılığıyla erirler. İçleri gözükür. Sanki dikdörtgen gözlük çerçevesinin üzerinde gizli bir kamera bulunduran Shape her şeyi kaydeder.

Bay Shape bir tek beni görmez. Servis yapmaya gelişimde gözlerinin içine bakarım, gülümserim, hoş geldiniz derim. Hiç buralı olmaz. O küçük adamların hikayesiyle değil, büyük adamların cazibesiyle ilgilenir. Satırlarına da bu insanları ilmek ilmek işler. Bay Shape ile bir temas kurabilsem yakında bitirecek olduğum roman dosyasını bizzat birinci elden verebileceğim. Belki böylelikle onun tarafından değerlendirilebilirim.

Maria yayımlanmak istememi anlamıyor. Odadaki kuklaları gösterip, “Onları görünür yapan sensin,” dese de karakterlerimin sadece bir odada kalması gücüme gidiyor. Oysaki onlar her odaya girebilirler.

***

  Yazmayı bıraktığım an uyanıyorum.

Soğuk, kasabaya öpücükler kondurmuş. İnsanlar evlerinde, suskun. Oturma odasına giriyorum, eşim akşamki dizisini izlerken el işi örüyor. -İçeride yazmış olduğum pasajı okusan Müjgan.- Oda sıcak, bir ayağı yerde kışlık terlikte. Öbür ayağı kanepenin üzerinde. Açık olan ayağına dokunuyorum. Ayağını çekiyor. Yüzü buruşuk. Üç katlı binanın orta katında sıkışıp kalmışız. Başlıyor Müjgan, yazıyorsun ama ne faydası var demelerine. Ayağına bir kez daha dokunuyorum. İçliği yukarı çekilince, beyaz tenini kaplamış tüyler görüyorum. Eteğiyle örtüyor çıplak ayağını. Kiracıların parayı yatırmasına güvenip de fabrikadaki gül gibi yazıcılık işimi aksatmamamı sıkı sıkı tembihliyor.

  “Hasta değilsin ki. Doktora ne dedin de rapor yazdı.”

“Üşütmüşüm,” deyip, gözlerimi kaçırıyorum. Romanın ilk halinin bitmesi için birkaç güne ihtiyacım var. Gerisini fabrikada çalışırken her akşam yavaş yavaş düzenlerim. Gözlerinde gördüğüm korkularla, el işine dönüyor. “Sen beni sevmiyorsun. Seven adam işine sarılır, dalmaz öyle yalanlara,” diyor. Kasaba gibi soğuyorum. İçimdeki insanlar evlerine kaçıyor. Sessizleşiyorum. Eşim bile dolaşmıyor yüreğimde. Maria’nın sesini duyuyorum, “Acı çektiğim halde müşterilere gülmek zorundayım. Ellerim, kollarım bağlı kaçamıyorum.” Ardından eşikte güneş gibi ısıtan saçlarıyla beliriyor. Kumarbazlar evlerinden ayrılıyor. Hareketlilik bütün vücuduma yayılıyor. Peşlerine takılıyorum. Oyunlar buluyorum kendim için. Beni yaşatan, yarınlara ulaştıran, masumane oyunlar. Hepsini de tek başıma oynuyorum, kimseler yokken.

Yeniden uyuyorum yazmaya başladığım an.

edebiyathaber.net (11 Mart 2021)

Yorum yapın