Öykü: Süleyman Bey’in zor günü | Nejat Tamzok

Ağustos 29, 2023

Öykü: Süleyman Bey’in zor günü | Nejat Tamzok

Odasına girdiğinden beri gözlerini bilgisayar ekranından ayırmamıştı. Önce haberleri dikkatlice okumuş, ardından köşe yazılarına geçmişti. Sırtında hafif bir ağrı hissettiğinde elindeki fareyi ancak bırakabildi. Düşüncelere daldı, önündeki not defterine rastgele bir şeyler karaladı. Sonra koltuğuna iyice yaslanıp uzun uzun gerindi, “Bir cacık olmaz bu muhalefetten,” dedi kısık sesle. O anda Çaycı Beşir odaya dalıp masadaki bardakları toplamaya başlayınca gerinmeyi bırakıp doğruldu.

– Hamdi Beyler bekliyor Süleyman Abi, kahveleri söylediler.

– Bu sabah mevzu çok Beşir, bir bardak kahveyle kurtaramazlar.

Sigarasını söndürüp ayağa kalktı, oda duman içindeydi, pencereyi açtı, sonra kapıya yürüdü, tam çıkıyordu ki telefon çaldı, arayan sekreterdi.

– Başkan çağırıyor, acilmiş.

Yüzü asılmıştı, “Hay başkanına,” dedi içinden,  “bu adam da bana sardırdı, başka kimse yok mu bu dairede?” Dolaptan kravatını aldı, aceleyle boynuna takıp söylene söylene odadan çıktı.

Masasındaki yazılardan kafasını kaldırmadan, “Gel bakalım Süleyman,” dedi başkan, “ne içersin, bir şey söyleyeyim mi sana?”

– Sağ olun efendim, almayayım.

– Biraz önce genel müdürün yanındaydım, son beş yılın pamuk ithalatını istedi, öğlene kadar çıkarıp getirirsin sen bana.

– Tamam efendim, hallederim.

– Bir çay içseydin.

– Yok, gideyim, başlayayım ben.

Çıkar çıkmaz Hamdi Beylerin odasına gitti.

– Kahvem soğumamıştır inşallah.

Köşe yazılarından anlatacağı çok şey vardı ama bu defa kısa kesti memleket meselelerini, odasına döndü, bilgisayarının başına geçti, yarım saat sonra liste hazırdı.

Başkanı, elinde dosyalar odasından çıkmış asansöre giderken buldu.

– Getirdim efendim.

– Eline sağlık.

Listeyi verdi, odasına döndü. Yemek saatine doğru sekreter tekrar aradı.

– Başkan çağırıyor, acilmiş.

“Yine ne var?” diye mızmızlandı ama sekreter duymasın diye avucuyla ahizenin mikrofonunu kapattı.

Başkan, bu defa kapıda bekliyordu.

– Genel müdür listeyi beğendi ama son iki yılın yerini değiştirmeni istiyor.

– Nasıl yani? Anlamadım.

– Evvelki yılın ithalatını bu yıla, bu yılın ithalatını evvelki yıla yazacaksın, çok basit, bir dakikanı almaz.

– İstatistik Kurumu’ndan aldım efendim bu bilgileri, nasıl değiştiririm?

– Biliyorum, biliyorum ama talimat böyle, son iki yılın yeri değişecek.

– Aman başkanım, ben bunu yapamam, herkes ne der sonra?

– Genel müdür listeyi bekliyor, şimdi çıkmam lazım, toplantım var, döndüğümde hazır olsun.

Arkasından öylece bakakaldı, sonra anlaşılmaz bir şeyler mırıldanarak önüne gelen ilk odaya girdi.

– Nasıl yaparım bunu arkadaşlar, benim bir onurum var, haysiyetim, kariyerim var, resmî bilgileri nasıl değiştiririm?

Acıyarak baktılar Süleyman Bey’e ama bir şey de diyemediler.

Süklüm püklüm odasına döndü, kapıyı kapadı, masasına oturdu, rakamların yerini bir değiştirdi bir vazgeçti, öğle tatili bitmek üzereyken telefon çaldı, başkanın sesi bu defa soğuktu: “Liste tamam mı?”

İyice paniklemişti.

– Tamam değil efendim, ben bunu yapamam kusura bakmayın.

– Sen bilirsin, benden günah gitti o zaman.

Vücudundaki bütün dengeler bozulmuştu, tikleri azmış, odasında bir aşağı bir yukarı volta atıyordu, kapı açıldı, gelen şube müdürüydü.

– Süleymancığım bu ne hal? Yüzün sapsarı olmuş, gel otur şöyle.

Kolundan yakalayıp koltuğuna sürükledi Süleyman’ı, sonra telefonu kaldırdı.

– Beşirciğim bize iki sade kahve getir, acele olsun.

Süleyman’ın bakışları sabitlenmiş, oturduğu yerde iyice kaykılmıştı, her an düşecek gibi görünüyordu.

– Niye kafaya takıyorsun anlamıyorum, altı üstü iki tane rakam, ha biri üstte olmuş ha öteki, salla gitsin.

– Olur mu müdürüm? Bunca yıllık memuriyetim var benim, nasıl yaparım?

– Bak Süleymancığım, genel müdür bey bakan yardımcısına rakamları hatalı söylemiş, bakan yardımcısı da yazılı isteyince şimdi farklı rakamlar verip mahcup olmak istemiyormuş. Durum bu, mecbur o rakamları değiştirip listeyi öyle vereceğiz.

– Ama…

– Aması maması yok sevgili kardeşim, önemli olan devletimiz, yeter ki devletimiz ayakta olsun, biz neyiz ki? Bak, sana şimdi izin veriyorum, erkenden evine git, biraz dinlen, çoluğunla çocuğunla vakit geçir bu akşam, yarın da erkenden gel, listeyi hazırla, sen de kurtul biz de kurtulalım.

Eve gittiğinde eşi kapıda karşıladı: “Bir sorun olmuş dairede.”

– Haber çabuk yayılmış.

– Sen mi kurtaracaksın bu memleketi? Koskoca genel müdür, adamın elbet bir bildiği var.

Oğlan lafa girer.

– Hayat değişti baba, yapay zekâ, otonom arabalar, senin zamanın geçti artık, değiştir şu rakamları.

Bunalmıştır, yatak odasına gider ama uyuyamaz, emeklilik dilekçesi mi verse? Maaş hesabı yapar uzun uzun, ter içinde kalmıştır, köşeye sıkıştırılmış hisseder kendisini bir fare gibi. Ama gece yarısına doğru kararını verir, rahatlar sonunda. Gözleri kapanmak üzereyken telefonu çalar, arayan Hamdi Bey’dir.

– Resmi Gazeteyi gördün mü?

– Yok, bakmadım bu gece, ne olmuş?

– Gözün aydın, senin bakan yardımcısını görevden almışlar, listeye falan gerek kalmadı.

Süleyman Bey boş gözlerle bakar çevresine bir süre, sonra yatağına uzanır, bebekler gibi uyur o gece.

edebiyathaber.net (29 Ağustos 2023)

Yorum yapın