Öykü: Paradoks | Hasan Kılıç

Kasım 30, 2023

Öykü: Paradoks | Hasan Kılıç

Seni görüyorum. Soluğun hızlanmış. Yüzündeki hafif gerginlik ve heyecanla atan kalbinle, güneşin altın rengi ışıklarıyla aydınlanan iş yerine adımını atarsın. Siyah bir etek, beyaz bir bluz giymişsin. Etek, incelikle vücudunu sarmış, bluz ise duruşunu daha da zarif hâle getirmiş. Karnında beni taşırsın.

Minik bir kalp, sevgiyle ve umutla titrerken, henüz kimse fark etmemiştir beni. Kıvrılan koridorların ardından patronunun cam duvarlı odasına girdiğinde, yüksek tavanlı, modern tasarımlı bir ofis karşılar seni. Sarı, turuncu çiçeklerle dolu beyaz seramik saksılar, yemyeşil bitkiler ve cam duvarlar üzerine asılı yağlıboya tablolar… Gözlerin bir tabloya takılır. Kaşların hafifçe kalkar, göz bebeklerin daha da büyür. Gri ve siyah tonlarla çizilmiş kasvetli bir orman manzarası… Dalların arasında kaybolmuş, güneş ışığının ulaşamadığı ağaçların siluetleri ruhunun derinliklerine kadar işler. Rengârenk çiçeklerin yer almadığı bu ormanda, yalnızlık, umutsuzluk ve karanlık hüküm sürer. O an, sevgiyle dolu yüreğin bir anlığına burkulur, renkler soluklaşır.

Patronunun üzerinde gri takım elbise, yüzünde sert bir ifade ile daralmış dudaklar… Soğuk bakışları arasında, bir zamanlar güven ve samimiyetle dolu bir ilişkiniz olduğunu hatırlarsın. Onunla olan eski günleri düşündükçe kalbin hüzünle dolarken, içten içe onun anlayışına ve desteğine tekrar kavuşma umuduyla yanıp tutuşursun.

Seni duyuyorum.

“Son üç yılda yaptığım başarılı satışlarla iki defa terfi aldım. Biliyorsunuz siz de kolay kolay izin kullanmam. Çocuğumun tedavisi için bir haftalığına Amerika’ya gitmemiz gerekiyor. Siz de uygun görürseniz eğer?” dersin sesinde bir titreme ile.

Masasının arkasında oturan patronunun gözleri, şişmiş karnına kayar. O an, soğuk bir rüzgâr yüzünü okşar gibi geçer kalbinin üzerinden. Elleri masanın üzerinde, parmakları hafifçe birbirine dolanmışken birden ağzından acımasızlık dökülür. “Bu iş yerine çocuklu kadın mı alınır? Hem de hasta çocukla verimliliğini nasıl sağlayabilir ki?” diye mırıldanır. Kaşlarının arasında hafif bir çizgi belirir ve dudakların aniden sıkılır.

İçindeki minik yürek, ben, cılız bir hıçkırıkla cevap veririm. Küçücük ellerimle nazikçe karın duvarını okşar, seni teselli etmeye çalışırım. “Annemin emeği, azmi, daha da artacak patron bey. Küçücük kalbimle ona yardım edeceğim,” dercesine tekme atarım. Ancak kırgınımdır. Henüz anlaşılmamış, fark edilmemişimdir.

Seni tanıyorum. Nezaketli ve dayanıklısın. Bir savaş var meydanda, görüyorum. Herkes oyuncu olmuş, oyun büyük, mecburiyetten oynuyorsun sen de. Değilse… Hayatın zorluklarıyla mücadele edecek kadar donanımlısın. Başarılı, üst üste terfi almış bir iş kadınısın. Kolay kolay ezdirmezsin kendini, alırsın herkesten hakkını. Ama mevzubahis abim olunca akan sular durur. Sen durulursun.

Patronunun acımasızlığı karşısında dimdik ayakta durursun. Uzaktan bir melodinin sesi, kalp atışlarıma eşlik edercesine duyulur. Ancak zamanla yorgun düşmeye başlarsın. Yüreğine içten içe sızan acıyla, kendini yalnız hissetmeye başlarsın.

Karanlıktasın! Ta ki o gün gelene kadar… Gözlerin dolu dolu bakarsın ve şefkatle okşarsın beni. Yüzüne tebessüm yerleşir. “Seninle güçlüyüm, birlikte ilerleyeceğiz geleceğe,” dercesine yumuşak bir dokunuşla beni seversin. Yüreğinde yeni bir şarkı başlar.

Seni hissediyorum. Korkularını alt etmeye çalışıyorsun.

Patronun acımasızlığı, senin için önemini yitirir. Kendini korursun. Artık yalnız değilsindir, seninle birlikte yürümekteyimdir. Kendini bulmuşsundur. İş yerindeki soğuk rüzgârlar benim koruyucu kanatlarım altında savrulur gider. İç dünyan, masalsı bir bahçeye dönerken, seninle birlikte rengârenk bir geleceğe doğru yol almaktayızdır.

Her adımda seninle birlikteyim. Kıvranışlarını, mücadeleni hissediyorum. Kendi içinde bir paradoks yaşamaktasın ama benimle cesurca ilerlemektesin.

Ancak patronun, sana olan önyargılarından arınamamıştır. Patronun yüzünde ciddi bir ifadeyle karşılaşırsın. Kalbin hızlı bir şekilde atarken, içinde bir tedirginlik hissedersin. Patron sessizce dosyaları karıştırırken, gözleri bir ara seninle buluşur. “Kendini işte yeterince kanıtladığına inanıyorsan otur,” der. Kısa bir an için gözlerin titrer.

Heyecan ve endişe arasında gidip gelen duygularını görürüm. Birbirimizin korkularına sığınırız. Kendine güvenli bir şekilde patronunun karşısına oturursun. Omuzların dikleşir, dudakların hafifçe gülümser.

Patronun kaşları çatılır ve bir anlık yalandan şaşkınlık belirir yüzünde. “Hamile misin yine? Çocuklu kadınlar için burada çalışmak çok zor,” der soğuk bir tonla.

“Evet, hamileyim,” dersin, içindeki sevgi ve güçle dolu sesinle. Abimin iyi olabilmesi için bana ihtiyacın vardır.

Patronun düşünceli bir şekilde gözlerini kaçırır ve sessizlik koridorları sarar. Sonunda, sakin bir şekilde konuşmaya devam eder. “Tamam, sana bir şans daha veriyorum. Ancak beklentiler yüksek olacak. Performansını düşürdüğünü gördüğüm anda, ne olursa olsun işten çıkarılacaksın,” diyerek kararlılıkla şartları belirtir.

Seni izliyorum. Aldırma! Aldırmazlığa bırak kendini! Biliyorum, umutla beklemektesin beni.

Patronun odasının ağırlığından sıyrıldığın anda, adımların seni o soğuk sığınağa, tuvalete sürükler. Stres, damarlarında kudretli bir tayfun olup kükreyerek ayaklarını yerden keser. Seni bilinçsizliğin koyu gölgesine atar. Gözlerini açtığında, karnında yeşeren hayatın filizleri kurumuş, çoraklaşmıştır. Çalışma masan seni beklemektedir ama artık oturduğunda eğreti hissedersin. İstifa mektubunu yazmak için kalemini kavramadan önce, bir not kâğıdı arayışında çekmeceni açarsın. Ve tam orada, beklenmedik bir anda, bulursun çekmecenin derinliklerinde saklanan beni.

***

edebiyathaber.net (30 Kasım 2023)

Yorum yapın