Orijinallik ve kimliğin kurmacası: Biraz Evhamlı İshak Hoca’nın Karda Gece Yürüyüşü ile Copie Conforme arasında tematik ve Metaforik bir karşılaştırma | Nilay Erik

Haziran 27, 2025

Orijinallik ve kimliğin kurmacası: Biraz Evhamlı İshak Hoca’nın Karda Gece Yürüyüşü ile Copie Conforme arasında tematik ve Metaforik bir karşılaştırma | Nilay Erik

“Orijinalin değeri neye göre ölçülür? Bir yürüyüş sadece adımları değil zamanla yürüdüğün kişiyi de değiştirir mi? Gerçek ve orijinal nedir ve onu kopyasından ayıran yalnızca bizim ona inancımız mıdır?”

Bülent Ayyıldız’ın mutsuz azınlığa ithaf ettiği Biraz Evhamlı İshak Hoca’nın Karda Gece Yürüyüşü adlı romanı ile  Abbas Kiarostami’nin Copie Conforme( Aslı Gibidir) adlı filmi ilk bakışta apayrı coğrafyaların türlerin ve bağlamların sanat ürünleri gibi görünse de kullanılan metaforlar, tematik yapı, anlatı stratejileri yönüyle incelendiğinde aralarında paralel bir ilişki olduğundan söz edilebilir ve benzer  soruların etrafında tıpkı dünya gibi sessizce ve yavaşça dönerler.

İki eserde de yürüyüş sadece mekansal boyutta değildir. Metaforik olarak kullanılmıştır. Bir nevi Walter Benjamin’in Pasajlar’ındaki “ flaneur” kavramı gibi düşünülebilir. Tam olarak kent içinde değilse bile zihin içinde gezinmeyi simgeler. Karakterleri bilinçaltlarına ve  tramvalarına, anılarına götürür. Benliğe doğru atılan adımlar ifşa edici bir metafora dönüşür. Hafıza adımlanırken kar ve gece  düşünülenin aksine saklı olanı görünür kılar. Adımlar ise diyalog dışında zaman kavramıyla ilişkilendirilebilir ve belirleyici bir araç olur.  Ayyıldız’ın Karakterleri ile Kiarostami’nin karakterleri postmodern anlatıların genelinde gördüğümüz kimlik çözülmeleri, bireyin gerçeğe ulaşma çabası ve yalnızlığı, anlaşılma isteği, varoluşsal sorgulamaları gibi bağlamlarda benzeşen figürlerdir.  İshak karakteri, kafasında kurduğu metinlerarası referanslarla edebiyatın, kimliğin inancın çıkmaz sokaklarında bir labirente girmiş gibi yol alır. Her adımı  daha önce yazılmış bir cümlenin ışığını yakar. Her düşünce daha önce birileri tarafından düşünülmüştür. Zihni tıpkı Kiarostami’nin karakterlerini andırır. Onlar gibi orijinal olanla alıntılanmış olan arasındaki sınırdadır. Gerek filmde gerek romanda  karakterlerin yürüdüğü mekanlar geçmişin izlerni  taşıyan yerler olarak metaforlaşır.

 Ayyıldız, anlatısının daha ilk cümlelerinde “Hepimiz bir intihalden ibaretiz,”diyerek bize özgünlüğün imkansızlığına değil özgünlüğün yeniden düzenlenmiş bir yankı olduğuna inandığını itiraf eder:

 İshak Hoca’nın karla kapanmış geçmişini okurken metnin arka planda birçok yazarın gölgesini görür, sesini duyarız. Eski metinlerin kurgularının, karakterlerinin izlerini toplarız. Aslında bir nevi müzeleşen bu kitapların içinde İshak Hoca’yla birlikte Filmdeki kadın  baş kadın karakter Elle’in kendini kopyaladığı gibi bizler de var olur, birilerini var ederiz. Ayyıldız’ın kahramanları İshak, Murat ve Asya, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur isimli romanındaki karakterleri Mümtaz, Suat ve Nuran’ın mutasyona uğrayan kopyaları ya da Dag Solstad’ın Mahcubiyet ve Haysiyet romanındaki Elias Rukla, aslında İshak’ın orijinali midir dersiniz? Belki de İshak, Sherwood Anderson’un Eller hikâyesinin ana karakteri eski öğretmen Wing Biddlebaum’dur.  Kitaplar da tıpkı içinde yaşadığımız evren gibi periodik olarak tekrarlanan bir döngü ve kendinden önce yazılanların toplamı biraz da. Ayyıldız, karda gece yürüyüşüne çıkardığı karakteri İshak Hoca’yı romanın sonunda başlangıç noktasına döndürerek bile bize bu döngüyü hatırlatmış olabilir.

 İshak Hoca gece karda yürürken Kiarostami’nin karakterleri James Miller ve Elle de gün boyu Toskana sokaklarında yürürler. Elle’nin zihninde dış gerçeklik ile hayal birbirine girmiştir. Ayyıldız’ın anlatısındaki gibi şimdi, geçmiş ve geleceğin sınırları silikleşir. Aslı olmayan bir gerçeğin peşinde yürüyen bu iki kişi geçekten evli mi, şimdi mi tanışıyorlar yoksa oynadıkları rollerin içine mi girdiler gibi soruların bir anlamı olmaz bir süre sonra. Çünkü aynı sahnede hem yabancı hem eş olmayı başarmışlardır. Zihnimizde bir hesaplaşma başlar bu andan itibaren. Bir ilişkininn orijinali olur mu? İlişki dediğimiz şey sürekli yeniden oynanan bir kopya mı? Soruların cevaplarını net olarak alacağınızı düşünmeyin iki eserde de.

Kiarostami sinemasındaki sessizlik Ayyıldız’ın romanında da vardır çünkü. Metinlerarasılığın gölgesinde kurgulanan anlatıda İshak Hoca kurduğu her cümlede başkalarının kurduğu cümleleri geçirir içinden.  Hiçbir karakter İshak Hoca’nın zihninde olduğu şekliyle değildir. Gerçeklikleri birer gölge gibidir. Bu, filmdeki ana kadın karakter Elle’nin belirsiz kimliğine denk düşer. Evham ve kopya metoforik bir ortaklıktır esasında.

 Birinde kar vardır diğerinde Toscana’nın taş sokakları. Birinde cami avluları  diğerinde İtalyan katedralleri… İki eser de “ayna” metaforu vardır. İshak Hoca da Elle ve Miller da aynı soruyu sorar kendilerine “Ben kendim miyim, yoksa beni ben yapan sadece aynaya bakışım mı?” En güçlü diyaloglar karakterlerin kendi içlerinde kendileriyle kurduğu diyaloglardır. Dış dünya bu diyaloglara hizmet eder.

Tıpkı İshak Hoca’nın zihninde kendi geçmişiyle edebi metinlerle inançlarıyla, ilişkileriyle  hesaplaştığı gibi  ben de zihnimde dönüp duran şu soruyu paylaşmak için yazıyorumdur bu yazıyı kim bilir:

“Kim olduğumuzu kendimiz mi belirleriz yoksa başkalarının yansımalarında gördüğümüz kopyamız mıyız?”

Belki de kitaplarda kendi hasta kopyamızı  ve iyileşme umudumuzu arıyoruz. Hepimiz bir intihalden ibaretiz. Atalarımızın kopyasından başka bir şey değiliz belki de.  Bana öyle geliyor ki gönlümüzle inandığımız kopyamızı bulana kadar rahat etmeyeceğiz. İşte o zaman orijinal olmadığımızı kim iddia edebilir ki?

edebiyathaber.net (27 Haziran 2025)

Yorum yapın