Ömür Kurt’tan Köy Enstitüleri’ne saygı duruşu

Ocak 21, 2020

Ömür Kurt’tan Köy Enstitüleri’ne saygı duruşu

Türkiye’de aile ve çocuk çalışmaları dendiğinde akla ilk gelen isimlerden olan Ömür Kurt’un Doğan Egmont’tan yayınlanan Karaca serisinin üçüncü ve son kitabı Karaca ve Mucizeler Köyü geçtiğimiz haftalarda raflardaki yerini aldı. Başkahramanı Karaca ve arkadaşlarının eğlenceli olduğu kadar keşif dolu maceralarına odaklanan serinin son kitabı aynı zamanda Cumhuriyet Dönemi Köy Enstitüleri’ne de bir saygı duruşu niteliğinde.

Kurt’un bir Cumhuriyet üçlemesi olarak tasarladığı serinin son kitabına başlamadan evvel, önceki iki kitabının konusunu hatırlatmakta fayda var. İlk kitap Karaca ve Sihirli Orman’da esinini Kurtuluş Savaşı’nın milli mücadele motivasyonundan alıyordu. Hikâyede bilge çınarı korumak için tür ayrımı yapmadan bir araya gelen tüm ağaçların mücadelesi anlatılıyordu. İkinci kitap Karaca ve Yürüyen Köşk ise Cumhuriyet felsefesinin ve Atatürk’ün hem doğa hem de çocuk sevgisi temelinden besleniyordu. Atatürk’ün Yalova’daki bir çınar ağacının kesilmemesi için köşkünün kaydırılmasını emir verdiği meşhur hikayesinden hareketle yazılmış kitabın bir diğer önemli yanı ise Atatürk’ün manevi çocuklarından Sığırtmaç Mustafa’nın da hikâyede yer bulmasıydı.

Yakın Türkiye tarihimizin kıymetli değerlerini çocuklar için sıkıcı olmadan onlara tanıtıp öğretmeyi amaçlayan bu serinin son kitabı Karaca ve Mucizeler Köyü ise sadece Türkiye için değil, tüm dünya için benzersiz bir eğitim modeli örneği teşkil eden Köy Enstitüleri’nin hikayesini anlatıyor. Kitap Karaca’nın bir hafta sonu dedesiyle ninesinin evine gitmesiyle başlıyor. Karaca buradayken daha önce hiç konuşmadıkları bir konunun gündeme gelmesi ile tarihe doğru sımsıcak bir yolculuğa çıkıyor. Binlerce öğretmen, yazar, şair, mühendis, bilim insanı yetiştiren bu enstitüler, sadece Karaca’ya değil bu yolculuğa birlikte çıktığı arkadaşlarına da ilham veriyor.

Söz bu yolculuğa gelmişken, kitabın resimlerine de değinmekte fayda var. Ümit Atalay’ın resimlediği kitapta Karaca’nın dede ve ninesinin o yıllara ait siyah beyaz fotoğraflarının da resmedildiğini görüyoruz. O dönemin koşullarını anlamada daha da gerçekçi bir etki yaratan bu resim-fotoğraflar, tarım yapan, bina inşa eden, müzik aleti çalan, iyi derecede okuyup yazan, piyesler oynayan, hasta bakımı bilen, demircilikten müzeciliğe kadar her alanda çalışan yoksul köylü çocuklarının nasıl mucizeler yarattığını gözler önüne seriyor. Bu haliyle Ömür Kurt’un etkileyici anlatımı ile birbirini destekler bir bütünlük yakalamayı da başarıyor.

Şimdinin çocuklarına iyiliği, dayanışma duygusunu, paylaşmanın güzelliğini ve vatan sevgisini incelikli bir dille anlatan Karaca serisi, aynı zamanda okuruna da ilham oluyor. Büyük zorluklar ve fedakarlıklar ile kurtarılmış ülke toprağının kıymetini ve bu mücadelenin beraberinde taşıdığı değerleri serüven dolu bir anlatıya dönüştürüyor.

edebiyathaber.net (21 Ocak 2020)

Yorum yapın