Öğretilemeyen Şeyler: İyi Karşılaşmalar | Pelin Özer

Mart 7, 2025

Öğretilemeyen Şeyler: İyi Karşılaşmalar | Pelin Özer

I.

İyi karşılaşmalar bir süredir hayatımın hikâyesini yazıyor. Kaldığı yerden devam ederek mi, emin değilim. Sanki tek yönü yok. Zikzaklar çizdiği yetmezmiş gibi tüm anıları, yazmaları- okumaları, kalpteki-zihindeki dalgalanmaları evvelinden alıp geleceğe yansıtarak ya da tam tersi; beklenmedik yönlerde öngörülmez hamlelerle bildiğini okuyarak keyifle hedef şaşırtıyor.

Hikâyenin binbir anahtarı elinde. Üstelik kronolojiye kafa tutan sıradışı bir kurgu anlayışı var. İleri geri çapraz verev. Müphem dolgular. Kendini kolayca elevermediği de oluyor, sereserpe yayıldığı da; hemen deşifre edilemediği gibi benliğini açıklıkla, canayakın tonlarda sunduğu da görülmüş şey. Herkesi aynı hevesle ziyaret eden de alışılmış döngülere tersköşe yaptıran da o. İyi karşılaşmalar. Ta kendisi.

Sağolsun, bu aralar kapılarımı öyle sık çalıyor ki, içime dışıma cemreler yağdırmaktan vazgeçmeyeceğini anladığımdan olsa gerek: Heves Dağı’nda kıpırtı. Dalımdan mütemadiyen sözcük düşürmeye başlıyorum. Ataklık. İştah. Merak. Daha neler. Neler……….

II.

İyi karşılaşmalarla çalkalanıp durulmaya başladığımdan bu yana gerçekçi ve tekboyutlu dünya düzleminin çok geçmeden bilincime parazit yaptığını fark ettim. Kaçınılmaz uyumsuzluk. O sırada göklere apansız gerilen beyazperdede sıkı ve elbette asık suratlı bir uyarı peyda olur. Neyse ki uzağı göremediğimden okuyamam.

Böyle durumlarda ne güzelleme ne beddua diye haykırarak uyarı fişekleri uçurmayı alışkanlık haline getirdim. Evet, sözcükler uyarı fişeği. Onları kendimiz üretiyoruz. Her seferinde silbaştan. Uzundur onlarla içiçeyim. Zararımız yok birbirimize. Elimde patladıkları olmadı. İhtiyaç halinde salıveriyorum. Özneyi-yüklemi-nesneyi-sıfatı yüklenip er geç geri dönerek tersyüz ediveriyorlar ruhsallığımı. Elbette apansız. İyi karşılaşmaları bizzat üretmekten geri durmadıkları gibi enerjileri de inanılmaz boyutlarda. Ölüyü diriltecek kudreti kuşanmışlar. Böylece karşıtlıklara dair farklı bir sözlük tutuşturuyorlar elime. İçte sürüp giden karmaşayı da böylece düzene sokan onlar olmasın. Karşıtlık ile karmaşa usulca kostüm değiştiriyor. Çaresizlik makyajını siliyor. Karamsarlık maskesini çıkartıyor. Neredeyse birazdan ölü hücre canlanacak, soluk sonsuza açılacak.

Karşılaşmaların makbulü kimleri-neleri kapsıyor diye soruyor meraklı ses: Kimbilir’in dışındaki herşeyi diyorum: Sarı yasemin, yosunlu meşe, sekmeyen taş, oklu kirpi, ispinoz……….

Heves Dağı’nı arşınlayan karıncasın. Yürüyorsun pıtır pıtır ağzındaki yemle minüskül. Az sonra sözcüklerin ipini koparacaksın. Ve şimdi son iyi karşılaşmalarından birini dostlarına sakince anlatıyorsun:

III.

Sevdiğin kitapçıya girip; seni yıllardır onunla; severek-kapılarak-duyumsayarak-beslenerek okuduğun onun biricik kitaplarıyla buluşturmuş uzak rafa doğru uyurgezer misali yürüdüğünde başlangıç ve sonu aynı anda tadacağından henüz habersizdin. (Kapılma hemen. Duygu baştançıkarır. Duyumsayış sonsuza……. Başasona değil döngüselliğe yönelimini hatırla.)

Önce bir mutluluk nidası “Ah”: Yeni kitabı çıkmış! Başlıkta takıntılı olduğun konulardan biri: “Dostluk Üzerine”. Sonra biyografisine eklenmiş o tek satırda ikinci şaşkınlık: “Vefat etti”. 4 Aralık 2024. Çok değil, birkaç ay önce. Dolaysızca sana yönelen bu dostluk vurgusu boşuna olamaz.

Doksan dört yaşında. Sanki adsız tanrılar tek soluk daha üflese sonsuzun kuyruğuna şöyle bir dokunup gelecek ve oradan havadisler taşıyacak. Belki taşımıştır. Edebiyatı, şiiri psikiyatriden, felsefeden ayrı rafa-sayfaya koymayan yazısını-hayatını bu kavrayışla yeniden tarayacaksın; başladın bile. Sessizliğe komşu nezaketinde o kudreti hep duyumsayan da sen değil miydin. Hem biricik okurusun hem binlerce hücresinden biri. Biraraya geldiğinizde, tamamdır, iyi karşılaşmalar halkını oluşturuyorsunuz. Ne güzel kalabalık. Coşkulu kucaklaşmalar. Sürüsüne bereket. Doğum mu düğün mü cenaze mi belli değil. Kaldı ki yazarının sana bir son mektup yazıp çoktan şöyle demediğini kim kanıtlayacak: “Dostluğumla yanıbaşındayım; daha da ötesi, deruni mekândayım.”

Ölüm. Mümkünmüş gibi. Onun sınır koymadığını bilecek kadar yaşadığını sandığından klasik kayıp hissinden uzaksın. Sana refleks kılığında iç çektiren daha ziyade dünyalı alışkanlıklar. Umarsız değilsen de artık farklı bir form algısıyla yaklaşıyorsun ölüme. Çekincen yok. Tedirginlik, endişe, hüzün…… Öyle olsa yol, kitapların da cansız olduğunu iddia etmeye varırdı. Ne ürperme ne korku ne dehşet. Temsil, kılıf, kapak, şömiz, parşömen. Dağılıp giden nesnenin ardında izleri var kanın. Karınca onların peşinde. Besini orada, kalbi orada çarpıyor.

IV.

Eugenio Borgna ile ilk tanışmanız muhtemelen 2015’te, “Ruhun Yalnızlığı” duyurusu kitap formatına bürünüp kalabalıklar içinde sana zarafetle, sessiz-sevecen göz kırptığında gerçekleşti. Kim nasıl kayıtsız kalabilir ki böyle nadir çağrıya. Azıcık geciktiğini düşünmüş olmalısın hemen. Ama yok, hayır, o sulara hiç dalma. İyi karşılaşmalar zamansız. Artık biliyorsun. Bu bir yandan şu anlama geliyor: O isabetli ânı çoktan hesaplamıştır; bunu karşısındaki öznenin tasarılarını aşacak denli iyi bilir. Kalbin coğrafyası deyiverecek neredeyse. Dilinin ucunda. Ama susmayı tercih eder. Gerek duymaz. Sessizlik bazen en iyi seçenek.

O ilk göz göze gelişimizde “Ruhun Yalnızlığı”ndan daha iyi parola olabilir mi diye düşünmüştüm. Bir kapı açacağına emindim. Öyle de oldu. Birikti sözcüklerinden yansıyan ruhsallık haznelerimde. Tükenmeyecek kaynaktan doğallıkla fışkırdıklarını hemen kanıtladılar. Nazik psikiyatri, sessizlik, anlam ufku, lirik sezi, susan söz, yaratıcı imgelem, içsel ışık, üretken kırılganlık, gizin ışıltılı imgeleri ve daha niceleri…….

O halde aşağıda tek tek karıncanın rastgele topladığı yemler misali serpiştirelim kitap adlarını ve hep birlikte bakalım derin dikkatle. Çocukluğumuzdaki oyunlar misali nokta nokta birleşsin kitaplar, adlar. Son yıllarında ellerinden daha küçük beliren güleryüzün(ün) suretine varmadık mı noktalar çizgi marifetiyle birbirine kavuştuğunda. İşte oradayız: Doğru adreste. “Ruhun Yalnızlığı” / “Bekleyiş ve Umut” / “Şu Bizim Kırılganlığımız” / “Melankoli” / “Dostluk Üzerine”………

Eugenio Borgna

Yapı Kredi Yayınları

Çeviren: Meryem Mine Çilingiroğlu

edebiyathaber.net (7 Mart 2025)

Yorum yapın