Öğretilemeyen Şeyler: DOĞUM 1 Mayıs | Pelin Özer

Mayıs 2, 2025

Öğretilemeyen Şeyler: DOĞUM 1 Mayıs | Pelin Özer

Ah canım insanlık. Kim ağlayacak sana. Âcizliğin daha aşikâr kelebekten. Diyecekken tam duraksıyorum. Soluk sürdükçe YENİ çareler…… Hatırla damar boyunca akan kanın gümbürdeyişini. Daha dündü. Deprem mi yürüyüş mü; yoksa titreyişi mi içte kaynaşıp tutuşanların. 1 diyorsun; daha sen adımını atmadan 1 bakmışsın 1000. 1leri yuvarladığımızda zuhur edeceklerse şaşırtacak, biliyorum şaşkınlığı. Sonrası katlanarak artışı söze 100 vermeyenlerin.

O halde aczi atalım uçurumlardan. Yuvarlayalım yuvarlakları. Çevirelim çemberleri. Genişletelim. Genişleyelim. Açılalım. Yayılalım. Saf tutalım. Sonra…….. Sonra tutuşsun ateş.

Bazı sözcükler kabına sığmaz. Alıp başını giden o sözcüklerin avcısı olmadığı gibi yazarı da bulunamıyor. Anonim onlar. Kimseye, hiçbir olguya mal edilemiyorlar. Sahipsiz. Temsilsiz. Saf. Anlatılamayan, aktarılamayan, ifadeye gelmeyen, ayrıksı 1 hal var üstlerinde. Sırra göz diktiklerinden, başka varoluşlara yöneldiklerinden, fesada meylettiklerinden değil. Doğaları gereği hep YENİden okunmaya, YENİlenmeye, baştan almaya, sıfırlanmaya ayarlı olduklarından. Tazelik kanlarında.

***

Okumak denince akla hemen kitap gelmesin. Bu ezber. Akıl bazen kafeste. Şöyle 1 fısıltı belki….. Belli belirsiz. Kulaklara meltem misali üflenen. Tekrarlanan. Bezdirmeden. Elbette gaiplerden: Hemen YENİ yollar bulmak gerek.

Pankarta eklenecek YENİ sözler devşirilecek hızla. Öyle bir hız ki şaşıracak alıcı kuşlar. En kadim sözler dizilecek sırayla. Apansız hatırlanacaklar. Onlar değil miydi: Devri döndürenler, devranı yürütenler.

Kapsayıcı olanı hatırla diyecek 1i. Zaman ipini sal. İlkeli geleceğe ekle; boşluğu çarp 1 dakikayla; belirsizliği neşeyle kesiştir; böl kaygıyı esrimeye. YENİden uyandığında patikadasın. Doruktaki mağaraya kestirme. Koş. Ardına bakma. Koşulsuz kucaklayan sevgi orada. Ki aslında oydu ezelden beri hepimizin arzusu. Hafıza boşluklarından çıkıp geldik eşiğe. Arzumuz 1: Eşitlendiğimiz vadide açan sevgi çiçeğine dönüşmek.

Kırda bahar hep YENİ. Nadir değil. Göz alabildiğine. Ona dönüşmek için basit 1 hamleyle doğrulmak yetecek. Sorgu sual nafile. Hıdırellez’de meydana var. Ateşe odun taşı. Ateşi harla. Ateşin üstünden atla. Sonra….. Atlayan bedenlerin gölgeli alaz anısını yürek mahzeninde damıt.

***

DOĞUM desem……… Evet. Nasıl kalabalık 1 sözcük ama. DOĞUMun gücü hafife alınamaz. Alınmayacak da. Hiçbir çağda. Ölçülü biçili algıda. Değil mi ki o her an her yerde. 1 anda tüm ölçekteki hayat parçalarının orta yerine sökün eden de ta kendisi olacaktır. Hızır misali yetişen. YENİ hayatın şifresini ulak, elçi beklemeden ileten.

Okunmayı talep etmeden akıyor işte oralarda. Nüfuz edilemez ücralarında havsalanın. Apaçık, berrak. Zaman zaman gümbürdese de; dinginliğe varışına borçlu şeffaf kanatlarını. Gücün çeliğinden billur derlemiş. Karanlığın, bilinmezliğin bilgisi onda. Geçişlerin sırrına ererek gidecek.  

Kabuğunu çatlatan, kabına sığmayan, durmadan patlayan 1 haller var DOĞUMda. Müjdecisi kendinin. Telaffuzundan başlıyor eylem. Hareket doğasında. Pıtrak açışı çiçeklerin. Kıssak gözlerimizi, şöyle 1 baksak. Büyüdükleri anları milimetrik boyutta, doğal yavaşlığında, sükût ahenginde izleyecek merceği kim üretecek diye yanıt beklemeden sorsak. Muhatap nerede, şekil şemal, kaç devir ötede; ileri-geri-gölgede……

Ah canım. Zamanı kovalayan kelebek. Gelip konsan omuz başlarıma. Anlatsan tane tane kimsesiz, zamansız sözcüklerle. Çiçekler sakin ya; merak ediyorum çok; o tek anda nasıl oluyor da sereserpe kaplıyorlar kırları telaşsız? DOĞUM simya mı? Hücrelerimizde duyumsadığımız sonucu mu 1den milyona DOĞUMun hep YENİ? Her an nasıl sürüyor o serpiliş? Ya rüzgârın, bulutların oyunu? Nasıl durmadan değiştiriyorlar düzeni? Süregiden, sonu gelmez sanılan nasıl tek hamlede yerle1 oluyor YENİden? Belletsen bana bunları usulca.

***

Hayat kitabını okuduğu her an değişimi süren, YENİlenmenin bilincine varmış özneyi düşünüp, düşüncenin saçaklarında hesapların karıştığından dem vursak…… İşin içine hesap girdiğinde ne zaman görülmüş ortalığın karışmadığı. Ama ne gam. Varsın uğraştırsın bizi hayat. YENİlik böyle üreyip yürümüyor muydu zaten yolunda. Şifanın, çarenin beklenmedik anda çalışı kapıları. Duyulur duyulmaz kımıldanışı; süzülüp yerleşmesi iplik iplik sezginin kılcal damarlarına. Ayrı bir mevsimi var desek bizi en iyi çobanlar anlardı. 1 de gezgin şairler.

Değişimin toprağında boyveriyoruz. Her şey ortada. Algın, kalbin meydanlarında. Hayır hayır. Asla. 100 çevirmedik YENİlikten. Uzağa gitmeye gerek yok. Bunu gayet iyi biliriz. Beden kitabı tazeleyip duruyor kendini. Okuyoruz her dem. Tenimizden, cildimizden. Artı eksi kutuplardan haberdarız. İskeletin kuma dönüşüne dek YENİ. Ölüme yaşlılıkta varışı bile taze. Hep diri. YİNE. Kendinden, kendiliğinden hiç durmadan DOĞUMuna varan can 1liği. Başka nasıl açıklanacaktı ha1’e çoğalması.

Hücre telaşı. Ele avuca sığmazlar. Uslu durmazlar. Tekrar edildikleri görülmemiş. Demek ki: Deneyime yüz vermeyecekler, hazırdan yemeyecekler. Unutalım. Sil. Baştan. Bitti. Temcit pilavı tarihe karıştı. (Oh. Nihayet.) Katılaşmak, anıtlaşmak, sıkışıp kalmak, baskı kurmak, atalet, kemikleşmek, köhneleşmek, yaşlanmak, solmak vb. yok canda. Her seferinde ilk gibi. Ferah, açık, atılgan, başınabuyruk, ihtimal yüklü, benzersiz. 1 olmayı iyi bilirler. En kritik açmazda 1leşmeyi ihmal etmedikleri gibi. Geri dönüşü yok artı hanelere yönelişin. Değişimi kim dizginleyebilmiş.

***

YENİnin DOĞUMU. 1 sözcükte beliriverdi. Bütünledi tekillikleri. İşte. Az evvel atladığın ateş günDOĞUMundan çok evvel söndü. İnsanlık uykusuna uyanırken yıldızlar kaydı, sendeledi, düştü; ekilip biçildi gök tarlasında. Kaç hayat hücresine yerleşti çoktan külleri yakılanın. Ki yine hatırlarız: Kaç ömür sürdü ölümün hayatla sevişmesi. Ölümün hayatla 1leşmesini kimler kimler es geçti. Düşünmeden düştü YİNE yolcu insanlık kendi yoluna heyhat mecalsiz.

Önce boşluk, sessizlik. Şekil şemal almamış, vücut bulmamış geçmiş. Sonra ÇIĞLIK gelmez mi diye soracak es yok. Atılım kaçınılmaz. O tazyikli hali hatırla. Solukla havalandığında. Kaç DOĞUMla parlıyoruz ateşlere benzeyip. Kaç DOĞUMla soluyoruz ateşle bezenerek. Taklide gelmez özü oluşun o kaç DOĞUMda. Atılımını yazıyor boşluğa içten dizginsiz taşanın.

Ah bilmeden bildiğimiz ne çok şey: Zihin kalp beden acz içinde kalacaktı 1liğe 100 ver(il)mese. Yediverene meylet(dil)mese. Uzanamayacaktı tekil kendi meçhulüne. Eksi hanesi silik. Artı hanesi üryan. Kalakalacaktı orta yerde.

Dünya sürgünü kâinatın. 1likten 100 çevirdiğinde DOĞUMunu gerçekleştiremeyen.

Yorum yapın