Nalan Güven: “Ruhumuzu ve aklımızı nelerle beslediğimiz geleceğimizin mimarıdır.”

Mart 21, 2023

Nalan Güven: “Ruhumuzu ve aklımızı nelerle beslediğimiz geleceğimizin mimarıdır.”

Söyleşi: Damla Karakuş 

Nalan Güven’le Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs’ün devam romanı da olan son kitabı Emanet üzerine keyifli ve düşündüren bir söyleşi gerçekleştirdik.

Nalan Hanım’la buluşmamız sanaldı ama biliyorum, biz gerçek bir buluşmanın iki tarafı olduk. İkimiz de bunu hissettik. Nalan Güven, Dr. Aslı’nın Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs’te başlattığı yolculuğunu, yeni kitabı Emanet’te sonlandırıyor. “Dr. Aslı’nın hikâyesi, insanlığın yüklendiği en büyük emaneti hatırlatacak,” diyor. Her insanın bir hikâyesi olduğunu ve bu hikâyelerin varoluşumuzda nasıl bir yeri olduğunu düşündüreceğini söylüyor. Hayat gerçekten ilginç bir yer ve hepimiz kendimize ait hikâyemizi yaşarken hangi yollardan geçmeyi tercih ettik, belki de bundan ibaretiz, bilemiyorum. Şimdi sizi Nalan Hanım’la gerçekleştirdiğimiz sohbetle baş başa bırakacağım ancak, bunu siz de bir düşünün isterim. 

Keyifli okumalar… 

“YAZMA SÜREÇLERİM EPEY SANCILI GEÇİYOR”

Nalan Hanım, merhaba. Bu soruyu sormaktan hep keyif alırım. Bir şekilde size ulaşmak mümkün elbet ama ben kaleminizle ve duygularınızla kendinizi nasıl tanımladığınızı bilmek, sizden dinlemek istiyorum. Çok heyecanlı bir soru bu aslında. Eminim siz de yanıtlarken kendinize yeni pencereler aralayacaksınız.

Merhabalar, evet aynen dediğiniz gibi keyifli ve cevaplaması da heyecanlı bir ilk soru olacak benim için. ☺ Kalem ve kâğıt ikilisi çocukluğumdan beri en yakın dostlarım oldu. Kendimi en özgür ve yalın hissettiğim an, yazarken duygularımın döküldüğü anlar. Şimdiye kadar her yazdığım romanımda, roman karakterlerinin ruhuna bürünebilmek, onlarla kendi içsel yolculuğumu tamamlamak ve yüreğime dokunan hikâyeleri kurguyla örerken yazma sürecinde aldığım haz, benim dünya yerinde edindiğim en büyük mutluluk hali diyebilirim. Kendimi tanımlayabildiğim ve aynı zamanda da tanıdığım zaman, yine masa başında geçirdiğim o yazma süreçlerim. Kısacası diyebilirim ki; yazmak yaşama nedenim. 

Kimya Mühendisliği mezunusunuz ve daha sonra Türk Dili ve Edebiyatı eğitimi de almışsınız. Yazma yolculuğunuz ne zaman ve nasıl başladı? 

Ortaokul yıllarımdan beri sürekli yazıyorum. Yatılı okulda okuduğum için ailemden hep ayrıydım ve önce mektuplarla başlayan yazma eylemim, düzenli tuttuğum günlüklerim ve sonrasında duygularımı döktüğüm şiirlerle devam etti. Bir süre sonra da yazmak benim için tutkuya dönüştü. Edebiyat okumak arzusundaydım ancak ailemin isteği üzerine mühendislik eğitimi aldım. Fakat hayatımın hiçbir döneminde yazmayı bırakmadım. 

İlk kitabınız sanıyorum 2011’de çıktı. Ardından 2012’de iki kitap. Böyle böyle şimdi üzerine konuşacağımız Emanet sekizinci kitabınız. Bir yandan hızlı üretiyorsunuz da diyebilir miyiz? 

Altı roman, iki şiir kitabı toplam sekiz kitap oldu ve bir de şiir albümü var. Hızlı mı üretiyorum yoksa geç kaldığım zamanın telâfisi için çok mu çalışıyorum bilemiyorum.  Yazmak istediğim, anlatmak isteğim öyle çok şey var ki.  

Bilgisayar başına geçince yazarken nasıl bir Nalan var?

Yazma süreçlerim epey sancılı geçiyor, yeni bir romana başladığımda günde en az sekiz-on saat aralıksız çalışıyorum. Aylarca evden dışarıya çıkmadan, âdeta çalışma odamda kendimi hayattan soyutluyorum. Bir de yazma süreçlerimin öncesi var tabii; yazacağım konuyla ilgili araştırmalarım, okumalarım veya seyahatlerim oluyor. Çok severek yapıyorum işimi ve her roman bitimlerinde kısa süreli boşluk yaşıyorum, sonra yeni bir yazma süreci başlıyor. Her roman, yeni bir serüven benim için. Keyifli bir yolculuk. 

“ASLI’NIN HİKÂYESİ SADECE ŞEHİRLİ KADININ İÇSEL YOLCULUĞU DEĞİL”

Gelelim Emanet’e; yolculuğu aslında Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs ile başlıyor. Ve kahramanımız Aslı’nın hikâyesi Emanet ile sonlanıyor. Kapakta da yazdığı gibi bu “Kudüs’ten Urfa’ya bir hakikat yolculuğu…” Öncelikle hemen şunu sorayım, Emanet’i okuyacakların, önce Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs’ü okumaları elzem mi, yoksa birbirinden bağımsız iki roman olarak da okunabilir mi? 

Her ne kadar devam kitabı olsalar da her iki roman birbirinden bağımsız olarak okunabilir. Birlikte okunması gerekmiyor ama birbirlerinin lezzetlerini arttırıyorlar. Ana karakter Dr. Aslı her iki kitapta da farklı olaylar ve mekânlarda ve de farklı zaman diliminde okuyucusuyla buluşuyor. 

Bu yolculuğun en başına dönelim istiyorum. Her şey nasıl başladı? Aslı’yla nerede tanıştınız?

Yazdığım bütün romanlarımda gerçek ile kurguyu birlikte örgülemeyi seviyorum. Aslı aslında hem kendim yaşayarak deneyimlediğim hem de çevremde gözlemlediğim yaşanmışlıkların sonucu ortaya çıkan bir karakter. 

Peki, Aslı’nın hikayesini yazmaya nasıl karar verdiniz? 

Kariye Müzesi’ne gittiğimde karar verdim. Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs‘ü yazmak için Kudüs seyahatim oldu ve daha sonra da Urfa’ya gittim Emanet‘i yazmak için.  

Sizce Aslı’nın hikayesi kimlere iyi gelecek, kime ne düşündürecek? 

Dr. Aslı’nın hikâyesi sadece şehirli bir kadının içsel yolculuğu, sorgulaması ve hakikat arayışı değil; insanlığın yüklendiği en büyük emaneti okuruna hatırlatacak! Unuttuğumuz veya zamanın hızlı akışı içinde farkında olamadığımız birçok değeri bir kez daha sorgulatacak! Herkesin bir hikâyesi olduğunu ve bu hikâyelerin varoluşumuzdaki yerini düşündürecek. 

“KADER GAYRETE ÂŞIKTIR”

Her bölüme başlarken yer verdiğiniz İslam aleminin peygamberi Hz. Muhammed’in (sav) sözlerine de değinelim istiyorum. Bağlamlar doğrultusunda bu sözlerin romandaki yerini ve romanınızı bu şekilde ilerletme kararınızı da dinleyelim mi sizden? 

Peygamber Efendimizin (sav) sözleri Hadis-i Şerif’lerin hayatımızın her anında bize nasıl rehber olacağını önce kendime ve sonrasında okuruna hatırlatabilmek istedim. 

Evliliği üzerinden “başörtüsüne” ve dolayısıyla Aslı’nın inancını yaşarken karşılaştığı sorunlara değinirken “değişim” denen şeyi de köklü bir şekilde sorgulatıyorsunuz Nalan Hanım. Sizce değişimin temelinde ne var ya da ne olmalı? 

Aşk olmalı, tutku olmalı. Aşkla, tutkuyla inanmalı. Zaten böyle güçlü duygular olmasa değişim sadece yüzeysel olur ve en ufak bir zorlanmada eski hâlini alır. İnsanın alışkanlıklarından vazgeçmesi, ezberini bozması zordur ama aşk ile tutku ile yapılan her şey bilakis kolay gelir ya da engellemelere kolay göğüs gerilir, sorunlar bir şekilde çözülür.  

Romanda özellikle “Kader” ve “Karar” başlıklı bölümler çok güzel akıyor ya da benim çok ilgimi çekti. Bu bölümler üzerinden de düşünerek kaderimiz ve kararlarımız arasında sizce nasıl bir bağlam söz konusu? 

Çok bildik bir söz ama yinelemekte fayda var, “Kader gayrete aşıktır,” demiş Yunus Emre. Eğer kul doğru yol üzerinde gitmeye kararlıysa ve bir o kadar Allah’a niyazında da ısrarcıysa, kaderin sahibi varılacak en güzel sona eriştirir kulunu, diye inanıyorum. İnanç, dua ve tevekkül kader yolunun yapı taşları. Kader dediğimiz şey, seçimlerimizle bizi olması gerektiği yere götürüyor ve sonunda her şey olması gerektiği gibi oluyor; yani yazıldığı gibi.

Kahramanına uzaktan bakan bir yazar olsanız Aslı’nın Urfa’ya yolculuğunu ve burada yaşadıklarını nasıl değerlendirirsiniz? 

Aslı’yı Urfa’ya getiren, içsel dönüşümünün başladığı yer Kudüs topraklarındaki manevi iklimde yaşadıklarıdır. Aslında ilk tohum, Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs romanında Kudüs yolculuğuna çıkmadan bir gün evvel ziyaretine gittiği Eyüp Sultan Hazretleri’nin makamında atılmıştır yüreğine. 

Yani uzaktan bakacak olsam kısaca şunu söyleyebilirim; bizi bugüne taşıyan dünümüzdür. Nerede ve kimlerle olduğumuz, ruhumuzu ve aklımızı nelerle beslediğimiz geleceğimizin mimarıdır. Bize sunulan yaşamı sorgulayarak, farkında olarak ve de ne yapmak istediğimizi bilerek geçirmeliyiz. Dr. Aslı bu anlamda güçlü bir karakter, aldığı kararların arkasında duran, sorgulayan, araştıran ve meraklı biri. Gönül gözüyle hayata bakmayı öğrenmenin peşine düşecek kadar ilim öğrenme sevdalısı üstelik. 

“BU ROMANI YAZMAK İSTEMEMDEKİ SEBEPLERDEN BİRİDİR MERHAMET”

157. sayfadan Aslı’nın annesine söylettiğiniz bir sözü alıntılamak istiyorum: “Merhamet doğuştan bahşedilmiştir bize, hatırlarsak çoğalır, unutursak yok olur.” Bu, beni romanda içine çeken, düşündüren cümlelerden biri oldu. Sizinle konuşmak istedim. Merhamet bize doğuştan bahşediliyorsa insan bu yönünü sizce en çok nerede yitiriyor? Neler söylersiniz?  

Çok uzun uzun konuşulması ve anlatılması gereken bir konu aslında, böyle birkaç satıra nasıl sığdırabilirim, bilmiyorum. Şu kadarını söyleyebilirim ki, bu romanı yazmak istememdeki sebeplerden biridir merhamet. Maalesef gün geçtikçe daha az hatırlanan ve konuşulan merhamet duygusu… Her insana doğuştan Allah tarafından bahşedilmiş bu değeri kullana kullana çoğaltabiliriz ancak. Kullanılmadığı vakit ise yitirilmeye başladığı andır. Şöyle bir örnek vereyim: Bir kişi başka insanlara yardım ettikçe her bir eylemi sonrası mutluluk hisseder ve önüne gelen ilk fırsatta tekrar başka bir ihtiyaç sahibine yardım eder ve bu duygu onda yer eder artık; öyle ki yardım etmediği zaman mutsuzluk duymaya başlar. Bunun tam tersini düşünün, o zaman da zamanla yardım etme isteği içinden gelmez ve sonunda tamamen bu duygu yok olur. 

Merhamet insan olmanın getirisi ve ayrıca bir Müslüman’ın olmazsa olmazıdır. Komşumuz açsa bizim tok uyumamızı söyleyen bir Peygamberin ümmetiyiz biz. “Müslüman kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir!” der Peygamber Efendimiz. Yani İslam’ın olduğu yerde merhamet vardır. “Ben Müslüman’ım,” diyen biri baştan aşağı merhamet olmalıdır, merhametli olmalıdır.  

Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs’ten Emanet’e gelene dek yazdıklarınız sizin yaşamınızda nerelere dokundu? Hikâyesi, yazarını nasıl etkiledi? 

Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs kitabımın bendeki yeri çok farklı. Çok samimi olarak söyleyebilirim ki, bu romanı yazarken hissettiğim şey; sanki bundan önceki tüm kitaplarımı bu romanı yazmak için yazmıştım. Kudüs’te gördüklerim, yaşadıklarım ve hissettiklerim hayatımda önemli izler bıraktı. Devamında ise Urfa’nın manevi atmosferi, Hz. Eyyûb (as) ve Hz. İbrahim (as) makamları ve inançları yüzünden sorgulanan, zulüm gören insanların yaşantıları başlıca etkilendiklerimden.

Peki, şimdi sırada ne var? Yeni bir kitap üzerine çalışıyor musunuz? 

Evet, çalışmaya başladım bile. Genelde hep öyle olur, bir romanı yazarken aklımın diğer yarısında hemen bir başkası belirir. Henüz okuma, araştırma evresindeyim. Yoğun yazma dönemine yakında geçerim umuyorum. 

Çok sevgiler…

Birbirinden güzel sorularınız için çok teşekkür ederim. Çokça sevgiler benden de…

edebiyathaber.net (7 Şubat 2023)

Yorum yapın