
Söyleşi: Yeliz Altuntaş
N.G. Kabal’ın Canavarlar da Hüzünlüdür adlı kitabı Dex Yayınları tarafından yayımlandı. Yazarlarla Canavarlarla da Hüzünlüdür kitabı üzerine konuşacağız.
İlk kitabınızı 16 yaşındayken yazmışsınız. Yazma serüveniniz nasıl başladı?
Hassas bir çocuktum, etrafımda şahit olduğum dezavantajlı hayatlara iyi hikayeler yazmak gibi bir alışkanlığım oluştu. Kafamda hayatları şöyle olsaydı diye düşünürdüm. “Yeni ayakkabıları olsa, şu geziye gelebilse, annesi ona böyle davranmasa…”
O zamanlar ne yaptığımı bilmiyordum ama ihtimaller doğuruyordum ve zamanla bunlardan dönüştürülmüş hikayeler çıkardım.
Pek çok türde yazsanız da, sizi daha çok fantastik kurgularınızla tanıyoruz. Bu türe yönelmenizin en temel nedeni ne? Bu türde sizi en çok etkileyen yazarlar kimler?
Bu da aslında yine “başka bir ihtimal” ihtiyacı ya da açlığı. Var olan dünyadan farklı dünyalar merakı içimde hala çok taze. Hayatım boyunca gökyüzüne hayrandım ve yıldızlara bakıp hayaller kuran biriydim. Hala orada bambaşka yaşamlar olduğuna inanıyor ya da inanmak istiyorum. Baktığım her manzaranın arkasında başka bir şey görmek benim için zamanla normalleşti ve bu türe yönelmem kaçınılmazdı.
İlk fantastik serim Harry Potter ve bu yüzden de yeri daima ayrı olacak. George R. R. Martin ve Ursula K. Le Guin evrenlerine hayranım.
“Hepimiz Gökyüzü Olmak İstedik” serisinde kurduğunuz evren çok detaylı, yüzlerce karakter var. Bu dünyaları yaratma süreciniz nasıl işliyor?
Aslında her kurgu benim için takip ettiğim beyaz bir tavşan. En başından bütün evreni oluşturmaktansa adım adım ilerleyerek tanımayı tercih ediyorum. Bu hem daha keyifli hem benim için de merak uyandırıcı oluyor. Başladıktan sonra tamamıyla hikâyenin içine giriyorum, orada attığım her adımla evren genişliyor ve karşıma yeni karakterler çıkıyor. Benim için en kolay ve keyifli yanı bu, her yeni kurgu evreni yeni bir keşif ve oraya ilk ayak basan kişi olmaya bayılıyorum.
Kitaplarınızda güçlü kadın karakterler hep ön planda. Özellikle Canavarın da Kalbi Varmış serisinde feminist bir alt okuma yapılabilir. Bu karakterler nasıl oluşuyor?
Tarih boyunca yapılan haksızlıkların beni tetiklediğini söyleyebilirim. Onlarca yıl önceye bakıp hala birçok kadın için yaşam şartlarının adil olmadığını görmek kalemimi dürten bir şey. Kasıtlı yapıp yapmadığımdan emin değilim çünkü her şey doğal gelişiyor. Bana kalırsa normali bu ve bence başkaları kadınları güçsüz göstermeye çalışıyor; ben oldukları gibi yazıyorum… Elbette şanslı kadınlardan olduğumu biliyorum ve yapabiliyorken başka kadınların hikayelerini de yayabilmeyi istiyorum. Örneğin çok başarılı bir kadın yazarın toplumda var olabilmek için kendine erkek ismi seçmek zorunda kalması ya da tanıdıkları birilerinin onlara ait olan yazıları kendi isimleri ile yayımlaması gibi hikayeler okuyarak büyüdüm. Bu farkındalıkla oluşan kişiliğimin sonuçları olduğunu düşünüyorum ama karakter yaratım sürecinde “şöyle olsun” gibi ekstra bir çabam olmuyor. Ben bildiğim gibi yazıyorum.
Karakterlerinizin yaşadığı dönüşümler sizin kişisel yolculuğunuzla ne kadar örtüşüyor?
Neredeyse paralel diyebilirim… Evren oluşturmayı severim ama karakterlere verdiğim ruhun gerçek hayattan olmasına özen gösteririm. Yakaladığım bir duygu, örneğin “dışlanma” başıma geldiyse bunu bir karakter üzerinden işlemeyi severim, durumu daha açık görmemi ve baş etmemi kolaylaştırıyor. Ya da doğrudan şahit olduğum olaylar ve bu olayların kişiler üzerinde yarattığı duygu durumlarını gözlemlemek sürecin parçası. Bu sayede de okura bağ kurabileceği gerçek bir his verebildiğime inanıyorum.
Yazma alışkanlıklarınız neler, zaman içinde değişime uğradı mı?
Rutinim ya da belirli alışkanlıklarım olduğunu söyleyemem, her an her yerde ve her şekilde yazabilmeyi seviyorum. Yazmak benim için sürekli yanımda taşıdığım yaşamsal bir ihtiyaç, küçük bir şişe su gibi. Her an ihtiyacım var ve her an bir kalem bir kâğıt ya da bilgisayarımı çıkarıp bir şeyler yazabiliyor olmalıyım. Diğer türlü kendimi hem eksik hem de gerçekten bir şey unutmuş gibi hissediyorum. Yazmaya başladığım an zaten o evrende hissediyorum ve bulunduğum yer görünmez oluyor bu yüzden nerede olduğumun pek önemi yok. Kendimi bildim bileli bu şekildeydi.
Okurlarla kurduğunuz bağ oldukça güçlü. Okur yorumları yazma sürecinizi hiç etkiledi mi?
Onlardan ilham alıyorum. Fikirlerini duymayı önemsiyorum ve bazen birlikte sahneler oluşturmaktan keyif alıyoruz. Günün sonunda onlarla buluşacak kitaplarda izlerinin olmasını çok seviyorum. Zamanla benim için okurdan öte satır arası arkadaşları oldular. Yazma sürecime etkileri genellikle tatlı bir yerden oluyor, yazarken hangi sahneleri çok seveceklerini ya da üzüleceklerini bilmek benim için eğlenceli ama bazen onlar da bana ters köşe yapabiliyorlar… Bunun haricinde doğrudan sürecimin etkilenmesi pek mümkün değil, ben yazarların hikâyeye başladığını ama devam ettirenin karakterler olduğuna inanıyorum. Bazen kendi planladığım kurgu çok farklı ilerliyor ve inanın bana bunu yapan karakterler oluyor…
Sosyal medyada güçlü bir figürsünüz, sizce bu yazarlığınızı dönüştürüyor mu? Hatta daha da genel bir yorum rica etsek, yazarları dönüştürüyor mu?
Sosyal medyanın hayatımda bir etki alanı olmasına pek müsade etmiyorum. Olumlu ve olumsuz yorumlar eşit derecede tehlikeli geliyor bana. İnsan olarak yeterince çok okuduğumuz zaman her şeye inanabileceğimizi düşünüyorum ve kendimle ilgili böyle bir bilinmeze düşmek istemem. Ne iyi yorumların gafletine kapılmak ne de negatif yorumların buhranına sürüklenmek isterim… Sosyal medya doğru kullanıldığında çok faydalı ama özellikle şimdiki zamanda gerçekliğini iyiden iyiye yitirdi ve gerçekten doğru yorumlara ulaşmak zor diye düşünüyorum. Geldiğimiz noktada benim çok ciddiye aldığım bir yorum aslında bana yazılmamış bile olabilir… Elbette hızlı dönüşler ve açık yorumlar doğru şekilde ele alındığında geliştirici olurlar ama tüm bu sınırları koruyabilmek zor ve önemli.
Yazmayı çok istediğiniz bir tür var mı?
Bir gün otobiyografi yazmayı istiyorum. Her şeyin nasıl başladığını ve yolların nasıl ilerlediğini anlatmayı istiyorum. Bu bence yaptığım hem en çılgınca hem de en cesurca şey olur. Küçük yaşta yayın dünyasına girmiş ve kitabını yayımlamış biri olarak anlatacak çok şeyim var ama hepsinden öte gerçekten odasında kulaklığını takıp tek başına hayaller kuran bir kızın ülkenin en çok okunan fantastik yazarına dönüşümünü de anlatabilmeyi istiyorum. Hayalperest yanım için tüm dünyada çok okunan bir yazar olacağına inanmak kolaydı ama daha gerçekçi yerden baktığımda bu çok zordu ama başardık…
Kitaplarınızın başka dillere mi çevrilmesini daha çok isterdiniz, film ya da dizilere dönüştürülmesini mi?
Kesinlikle başka dillere çevrilmesini isterim. Farklı kültürlerde farklı dillerde yer almak ve dünyanın her yanından insanlara ulaşmak harika olur. Yazdığım cümlelerin yüz binlerce insana ulaştığını gördüm ve hala bunu hayret verici buluyorum, bir de kıtaları aşarak bunu farklı dillerde yapmak ve aynı dili konuşmadığım insanlara dokunabilme düşüncesi gerçekten heyecan verici.
Hayal gücünüzü ve yaratıcılığınızı beslemek için gizli bir formülünüz var mı?
Bakış açısının her şey olduğuna inanıyorum. Bu basit bir nesneye karşı bile böyle, eğer boş bir bardağa baktığımız zaman içini dolduramıyorsak bir hayalperest için yeterince uzun bakmamışızdır. Çok yönlü düşünmeye çalışırım ve bunu sadece yazarken değil hayatımın her alanında yapmaya çalışırım.
Yazar tıkanması yaşadığınızda bunu nasıl aşarsınız?
Zorlandığım anlar oluyor ve süreci duruma göre yönetiyorum. Kendimi zorlamayı sevmem ama bazen sileceğime emin olduğum sayfaları yazmak için diretirim çünkü disiplin sürecin olmazsa olmaz parçasıdır. Bunun çok kişisel olduğuna eminim, insan neye ihtiyacı olduğunu sadece kendisi bilir. Bazen başka bir hikâyeyi anlatman gerekir ya da bazen yazacak hikâyeyi sokak sokak araman gerekir, bazen de durup sadece dinlemen ve hikâyenin oluşmasına izin vermen gerekir. Zorlanırsam ya da bunalırsam durup kendimi dinlerim ve gerçekten neye ihtiyacım olduğuna karar vererek hareket ederim, hepsi sürecin ve insan olmanın parçası. Bazen başka hikayeleri anlatırken kendi hayatımızı askıya alıyoruz ve asıl o zaman hikâye tıkanıyor, bu yüzden bazen durmakta sakınca görmüyorum çünkü ben de kendi yaşamımın ana karakteriyim ve benim hikayemin de ilerlemesi gerekiyor.


















