“Mükemmeliyetçi bir ertelemeci”den Mor Kart cinayetleri | Metin Celâl

Şubat 9, 2025

“Mükemmeliyetçi bir ertelemeci”den Mor Kart cinayetleri | Metin Celâl

İbrahim Yıldırım’ın yeni romanı “Bir Cinayet Antolojisi – Çelenk Tanzim ve Tertip Sanatı” (İthaki yay.) “Bir başka polisiye roman mümkündü… ve yazıldı!” diye tanıtlıyor. Arka kapağın ilk cümlesindeki iddia devamında pekiştiriliyor. “Orhan Kemal Roman Armağanı (2016) sahibi İbrahim Yıldırım, bu kez ülkemizdeki polisiye roman anlayışını değiştirecek bir eserle çıkıyor okurlarının karşısına”.

İbrahim Yıldırım’ın polisiyeye ilgisi yeni değil. 1987’de yayınlanan ilk kitabının adı “Bir Cinayetin Ekonomisi”ydi. Dergilerde yayınlanan eserlerinden başlayarak hesap edersek 50 yıla varan yazarlık hayatında yayınlattığı romanların hemen hepsinde polisiye ögeler bulmak mümkündür. Anlatılarında suç ve gizem esastır. Genellikle bir cinayet ya da kayıbın izini sürer. Ama ilerleyen sayfalarda İbrahim Yıldırım’ın anlatıları bambaşka yerlere varır. Ben onun romanlarını okurken çoğunlukla anlatıcı olan kahramanının aslında kendini ararken kaybolduğunu ve yeniden bulmaya çalıştığını düşünürüm.

İbrahim Yıldırım klasik roman anlayışıyla yetinmeyen yeni arayışlarla, denemelerle yazarlığını geliştiren öncü yazarlardan. Romanın klasik tanımı içinde kalmayı sevmiyor. O tanımı geliştirecek, değiştirecek, hatta kırıp bozacak denemeler yapmaktan geri durmuyor. Postmodern yöntemlere de uzak değil, hatta benimsediğini de söyleyebiliriz. Romanlarının yapısı da bu anlayışa yakındır, içiçe geçmiş metinler, ileri ve geri atlayışlarla sarmallar oluşturarak geliştirir anlatılarını.

Postmodern romanlarda görülen metinlerarasılık İbrahim Yıldırım’ın eserlerinde de görülür ama bağ kurulan metinler ne kadar gerçektir, ne kadar kurmacadır araştırmaya, tartışmaya değer bir konu. Bunu araştırmacılara bırakıp İbrahim Yıldırım’ın “oyunbaz” bir yazar olduğunu söylemekle yetineyim. Kendi eserleri arasında yaptığı metinlerarasılık kurmakla yetinmez aslında olmayan yazarların olmayan eserlerine de göndermeler yapar. Onları eserlerinde uzun uzun anlatır, tartışır. Tabii esas özelliği metnin içine gizlenen büyük bir bilgi hazinesidir.

“Çelenk Tanzim ve Tertip Sanatı”nda da bu özelliklerin hepsini görüyoruz ama romanın uzun adının ilk bölümüne uygun olarak metin aslında “Bir Cinayet Antolojisi” olarak değerlendirilebilir, okunabilir. Suç ve cinayetler tarihi ve polisiye edebiyat hakkında çok geniş ve ayrıntılara inip oralarda sizin yolunuzu kaybettirmeyi amaçlayan bilgilerle karşılaşıyorsunuz romanda.

“Çelenk Tanzim ve Tertip Sanatı”, İbrahim Yıldırım’ın önceki anlatılarında olduğu gibi içiçe geçmiş metinlerden oluşuyor. Öncelikle anlatıcı kahramanın üç ayrı mekânda, beş ayrı zamanda, seanslar hâlinde kaydettiği konuşmaların metni var. Bu ana metnin içinde 2018 yılında İstanbul’da bir terekede bulunan gizemli bir defter var ki anlatıcı kahramanımız uzunca bir süre bu defterin izini sürüyor. Defter Aksaray’ın Küçük Langa mahallesinde bir sahafta bulunuyor. Anlatıcının müdavimi olduğu bu sahaf dükkanının sahibi Yasef de polisiye meraklısı ve geçmişte yaşanmış cinayetleri araştırarak yazacağı romanı için hazırlık çalışması yapıyor ve bu araştırmalar da tıpkı defter gibi anlatıcımızdan gizlenen bir dosyada bulunuyor. İçiçe geçen metinler yeterli gelmemiş olmalı ki bir de Hâlet Hayreddin adlı bir yazarın suç tarihi ve faili meçhul kalmış cinayetler hakkında bilgiler içeren kitabı var.

İbrahim Yıldırım, romanın girişinde “Çelenk Tanzim ve Tertip Sanatı adı verilen bu metin, doğru ve kapsamlı bilgilerle tahkim edilmiş, polisiye ekseninde kurgulanmış ansiklopedik bir romandır…” dese de “tahkim edilmiş” deyiminin altını çizip kurmacanın nerede başlayıp “doğru bilgi”nin nerede bittiğini tespit etmek kolay değil, diyorum. Çünkü “tahkim edilmiş” deyimi, genellikle bir yapının, savunmanın veya bilginin daha dayanıklı hale getirilmesi anlamında kullanılır. Yani bu, romanın içeriğinin sağlam ve güvenilir bilgilerle desteklendiği anlamına gelir ama her anlatılan doğru ve gerçek midir şüpheliyim. Söylediğim gibi İbrahim Yıldırım “oyunbaz” bir yazardır. Bölüm sonlarında dipnotlarda kaynaklar gösterse de her şeyin bir oyunun yani anlatının parçası olması mümkün. Örneğin Hâlet Hayreddin adlı bir yazar olduğundan da, anlatıcının ondan alıntıladığını söylediği ve doğru diye verdiği bilgilere kaynaklık eden bir kitabı olduğundan da son derece şüpheliyim. Neyse ki Küçük Langa diye bir mahalle var ama orada şahsen yaptığım araştırmalara göre hiç sahaf açılmamış, daha önce bir kitapçı olduğu bile sanılmıyor.  

Polisiyelerin temel unsurunun bir suç işlenmiş olması ve o suçun araştırılıp incelenerek suçlunun bulunması olduğunu biliyoruz. “Çelenk Tanzim ve Tertip Sanatı”da1867 yılında Padişah Abdülaziz’in Avrupa gezisi sırasında Londra’da onuruna düzenlenen bir baloda gerçekleşen bir ölümün cinayet olup olmadığının araştırılması merkeze alınıyor. Daha doğrusu moda deyimle bu olay “teaser” olarak kullanılıyor. Anlatıcı kahraman bu ölümün cinayet olup olmadığını araştırır gibi görünürken kaynak olarak izini sürdüğü ve İstanbul’da üç kez bulunan ünlü bir polisiye yazarının defterindeki bilgiler romanı “Bir Cinayet Antolojisi”ne dönüştürüyor. Buna Yasef’in dosyası ve Hâlet Hayreddin’in kitabında anlatılan cinayetler eklenince antoloji iyice kalınlaşıyor. 

Üstelik romanın anlatıcı kahramanı dikkati dağınık, kafası karışık “mükemmeliyetçi bir ertelemeci”dir. Başka cinayetlerin izini sürüp balodaki ölümün cinayet olup olmadığını bir türlü araştırıp anlatamaz. Sürekli erteler. Londra’daki cinayetin başka cinayetlerle ilgisi olabileceği ve cesetlerin yanında bulunan mor kartlardaki gizli yazılar okunduğunda bu cinayetlerin sırrının çözülebileceğini öğreniriz ama oradan ileriye gitmek kolay değildir. Çünkü bizzat anlatıcı kahramanımız bunu engeller, erteler, bilinemesin diye elinden gelenin ardına koymaz. Çelenk Tanzim ve Tertip Sanatı’na “Bir başka polisiye roman” diyebilir miyiz, şüpheliyim ama iyi bir roman olduğunu, keyif ve merakla okunduğunu söyleyebilirim. “Bir Cinayet Antolojisi” ön adına uygun olarak da hem gerçekten yaşanmış hem de polisiye edebiyata konu olmuş cinayetleri anlatmasıyla oldukça öğretici olduğunu söyleyebilirim. Özellikle de polisiye yazarlarının ve okurlarının romanı bu açıdan okumasında fayda var. Tabii anlatılanlar ilk sayfada yazarın söylediği gibi “doğru” ise, doğru değilse de oldukça inanadırıcı anlatıldıklarını söyleyebilirim. Zaten bir anlatının okunurluğunun ölçütü inandırıcı olmaktır. Sonuçta “Çelenk Tanzim ve Tertip Sanatı” bir roman ve bu niteliği gözönüne alınarak değerlendirilmeli.  

  •  “Bir Cinayet Antolojisi – Çelenk Tanzim ve Tertip Sanatı”, İbrahim Yıldırım, İthaki yay. Ocak 2025

Yorum yapın