Muhayyel gerçeklikler atlası | Hasan Parlak

Aralık 5, 2017

Muhayyel gerçeklikler atlası | Hasan Parlak

Görünmez Kentlerin hikâyeleri; hükümranlığı simgeleyen Kubilay Han ile serüven ve keşifler dünyasının ünlü gezgini Marco Polo arasındaki konuşmalardan yola çıkıyor. Kitapta yer alan bu iki ana karakterin önemli ve tarihî gerçek kişiler olmalarına karşın, Calvino’nun anlatımıyla oluşan değişken dünya; hayal gücünü kışkırtan özelliğiyle salt görünenin değil, gösterilmek istenenin manzarasını da okurların nezdinde egemen kılıyor.

Ayrıntıyı ön plana alan genel bir bakış yöneltildiğinde,  kitabın, kendi içinde önemli bir yapısal özellik barındırdığı dikkat çekmektedir. 11 ana başlık olarak bölümlenen her bir bahis, 5’erli alt başlıklarla düşünce zeminine sanki eşit ve simetrik bir dağılımla oturtulmuştur. Bu da adeta bir binanın kurulum aşamasında gözetilen temel unsurların bir yansıması olarak okur algısında yerini bulmaktadır. Yazarın; o zengin kelime dağarcığını akıcı bir anlatımda yerli yerinde kullanması, onun aynı zamanda geniş bir kültürel birikim sahibi olduğunun da göstergesidir. Bu algılayış çerçevesinde ele alındığında; Vedat Tokyay’ın “Calvino’nun Kentleri Bizi Ne Kadar İlgilendiriyor” başlıklı yazısında Calvino hakkındaki şu tespitleri dikkate değer bulunmaktadır. “Dünyasal ve metafizik alanların tümünde kapsamı o kadar genişletir, konuların tümüne o kadar bütüncül bakar ki, bir mimar bile bu kaynaktan kendi üretim alanına ilişkin yeni bakışlar ve kurgulama kavramları geliştirir.”

Calvino; kitabındaki bu kurmaca kentlerin her birini ayrı bir kadın ismiyle adlandırmıştır. Belki de bu tercihiyle söz konusu kentlerin değerlendirilmesinde bir anlam doğurganlığı, görsel algılayışlarda ise yoğun çeşitlemelerin çağrışımını amaçlamıştır. Çünkü bütün o kentlerin değerlendirilmesindeki kıstaslara bakıldığında, okur zihninde oluşacak fikrî katmanların ilk işaretleri de seçilebilmektedir.

Kentler ve anı:  Duygular, durmayan akışlı zaman kavramı, süreklilik gösteren yol ve yolcu izlekleri ana tabloda belirgin bir biçimde işlenmiştir. Derinden sezinlenen bir aşinalık hissi; gençlikle bütünleşmiş hayaller ve yaşlılar için anıya dönmüş arzulardan başka verilebilecek bir şeyin olmadığı kentlerde yaşanan hayatlar, yazarın ilgi alanını oluşturur. Bir yeri kent yapan yaygın özellikler arasında; yaşanılan alan ile yaşanan olayların iç içeliği arasındaki bağlantıdan beslenir olmak önemlidir. Birbirlerine açımlanan anıların; görsel bir canlılığı yansıtır netlikte okur dimağına nakşedilmesi başarılı bir üslup ile kotarılmıştır. Yazarın diğer bir izleniminde ise sadeliklerine karşın farklı yapısal unsurlar, kartpostalların renk ve görüntülerinde somutlanan anılar, kentin biçimsel unsurlarıyla ruhu arasında köprü olabilme özellikleri, yeni ve eski durumlarından hangisinin daha iyi olduğu düşüncesinde yaşanan tereddütler; değişim ve hareketliliği öne çıkaran unsurlar olmuştur.

Kentler ve arzu: Calvino’nun bir şimdiki zaman akışının canlılığı ve zengin ayrıntıları, bir de anılar kuşağının hatırlatışlarıyla düşünmek şeklinde iki türlü anlatış biçimiyle karşılaşırız bu bölümde. Çelişkiler sahnesinde kurulmuş bir kentten bilgi verildiği gibi, kendisine varılmakta birbirlerinin zıddı iki yola sahip olan kentten de bahis vardır. Bir yandan deniz yoluyla; batı dünyasının çevresellik, kişilik ve yaşanmışlık bağlamındaki kavramlar, diğer yandan çöl metaforuyla tipik ve büyülü bir doğu atmosferinin masalsı figürleri okurun ilgisini çekecek yetkinlikte kaleme alınmıştır. Böylelikle bu karşıtlığın ziyaretçiye sunduğu zengin bakış açısı daha bir dikkat çekicilik kazanmıştır… Değişiminin hızına yetişilemeyen başka bir kentin cam küreler içinde modellendirilmiş değişik biçimli hali, Calvino’nun somut kaynaklı soyut gözlemlerinin bir örneğini oluşturur.

Kentler ve gözler: Biri gerçek, diğeri ise onun yansıması olan kent ve oradaki yaşamların birbirleri içinde yinelenmeleri, bir yandan da aynı kentin bu iki ayrı parçasında yaşayan insanlar arasındaki yabancılaşma gerçeği şimdi bile geçerliliğini koruyan tespitlerdendir. Kişi bakışının ruh haline bağlı olarak değişik biçimler alabilen ve davranış modeli taşıyan bir toplumun yaşantısı, Calvino’nun ilginç canlandırmalarıyla okur zihninde daha kalıcı olarak yerini alır. Yerle bağlantısını kesmiş kuşku içindeki bir toplum, ince direkler üzerine inşa edilmiş olan kentle bir davranış paralelliği sergilemektedir. Ayrıca bir yüzü ihtişama diğer yüzü sefalete dönük olarak tanımlanan kentler bahsinde de yazarın kendine özgü bakış açısından, günümüz gerçekleriyle bu bağlamda çelişmeyen bir olgu gözlenir.

Kentler ve ad: Bu fasılda ise hakkında konuşulanın, var olandan daha gerçek bir varlık kazandığı kentlerin karakterlerini oluşturan, özellik katan görsel, imgesel ve çevreselliğin daha sahici durduğu bir kentler karşılaştırılması görülür. Calvino’nun nazarında adların çoğulluğu ve aldatan değişkenliği, kentlerdeki belirsiz yapılanmanın temsilcisi görevini üstlenmiş gibidirler. “Aklım, görmediğim ve de göremeyeceğim birçok kentle dolu hâlâ, bir figürü, bir parçayı ya da imgelenen bir figürün kör edici ışığını beraberinde getiren adlarla: Getullia, Odile, Eufrasia, Margara. (shf:137)”

Kentler ve ölüler: Çok katmanlı oluşumlar içeren, hayat ve ölüm arası geçişlerle ilgili bazı ürküntü uyandıracak ilginç yapısal özellikler içeren kentler konu olarak seçilmiştir. Diyaloglar, paylaştırılan roller ve etkileyici mekân tanımları Calvino’nun sıra dışı hayallerinin ürünüdür. Hayat kavramının geniş bir çerçeve içersinde ele alınışı yazar muhayyilesinde, kentin mimari yapılanması hususunda kapsamlı düzenlemeler olarak kendini gösterir. Duygu kaosu ve fiziksel simgeler yanı sıra yaşam olguları gerçekliğini de çağrıştıran değişik kent portreleridir buradakiler.

Kentler ve göstergeler: Bir canlının bıraktığı iz, bir varlığın başka bir nesneyi haber vermesi, bir oluşun bir döneme işaret edişi mantığından hareketle, hayatta fark ettiklerimiz; her olgunun işaret ve göstergelerine kapı aralamaktadır. Yazıya ihtiyaç hissettirmeyen tabelaların; anlatım güçlerini işaretlerden, göstergelerden almaları hususu böyle nitelenmişken, insanların göstergeleri olarak  sıfatlarının öne çıkartılışı, merak güdüsünün derinlikli analizine kapı aralayan tespitler olarak kendini gösterir.

İnce kentler: Okurun; nesnel değerlendirmelerin etkisinden kurtulup, kendini daha soyut ve çağrışımlara daha açık bir alanda hissettiği kentler vardır bu bölümde. Calvino’ya göre güvensizlik hissinin emniyeti önceleyen önlemlere dönüşmesi tepkileriyle şekillenen  “…kentler vardır, yıllarla ve değişerek arzuları biçimlemeyi sürdürürler; kentler vardır, ya arzularca silinir ya da arzuları siler, yok ederler. (shf: 81)”

Kentler ve gökyüzü: Bu bölümde konu edinilen kentlerin, kendi gök kubbeleriyle aralarındaki etkileşimleri ve bunların farklı sonuçlara açılan ütopik öyküleri özellik arz eder. Gökyüzünün gizemli karakterine yakışır tespitlerin sanat ve bilimin iç içeliğinde verilmesi ilgiye değer bir özellik sunar. Calvino’nun; astronomi kaynaklı esinleriyle oluşturduğu bu metinlerde, gerçekliği yadırganmayacak ama hayalî olduğu kadar ilginçliğiyle de dikkat çeken özgün oluşumlar kaleme aldığı görülür.   

Gizli kentler: “Bir toplu iğne başından daha büyük olmayan” bir nokta içine gizlenmiş “ilk kentin ortasında büyüyen ve onu dışarıya iten yeni bir kent. (shf: 170)” olarak tanımlanan gerçeküstü bir kent modeli, Calvino’nun okuru metne çeken kalem oyunlarına bir örnektir. Ama bu denli çarpıcı bir hayalî kurgunun gerçeğe bakan yüzünü göz önüne aldığımızda da metropollerin şimdiki durumlarıyla ilgili bir o kadar güncel ve doğru tespitler görülür. Kötülük ve iyilik gibi iki temel kavramın birbirlerine karşıtlıkları esas iken; birbirlerinin içlerine karışmış oldukları bazı olağanüstü durumların çelişik sonuçlarını da yadırganmaz bir anlatışla dile getirir, Calvino.

Sürekli kentler: Sınırları her geçen gün genişleyen kentler kendilerini yinelemekte; birbirlerine benzeyen havaalanları, mahalleler, evler, çiçek tarhları gibi birçok yerler; kente gelen ziyaretçilere bütün buraları daha önce gördüğü hissini verdirmektedirler. Bu tek tipleştirilme olgusuna ilaveten Calvino; kentlerdeki nüfus artışını, gerçeküstücü bir olayla betimleyen ürkütücü bir tabloyla ortaya koyarak dünya genelini ilgilendiren bir endişenin sözcülüğünü de yapar. Mal toplama arzu ve amacı bir konfor göstergesi olarak kabul edilse de mal atma ve tüketim çılgınlığının, sinsi bir tehlike olan gittikçe artan çöp meselesini gündemde belirgin kılması, yazarın dikkatlere sunduğu önemli bir tespittir.

Kentler ve takas: İnsan doğasındaki çelişkileri okuruyla paylaşan Calvino bu durumu; içinde yaşanılan kent olgusundan ayrı düşünmemiştir. Kent yaşamını paylaşan insanların toplumsal davranışları, titiz bir gözlemin tespitlerini içeren cümlelerle aktarılmış, büyük kentin soğuk tavırlı halkının aynı zamanda alabildiğince insancıl ve tutkulu hayalleri de görmezlikten gelinmemiştir. İnsanların çevre değiştirmesi ile aslolan hayatta ciddi anlamda bir değişikliğe neden olamayacağı, kent yaşamının olay ve oyuncularıyla eskisinin tekrarı olarak cereyan etmekte olduğu gibi özgün fikirler okur ilgisini çekecek niteliktedir. 

Calvino; bu bölümdeki şu cümleleriyle kentler üzerine kuşatıcı bakışını veciz bir şekilde şöyle ifade eder.Çünkü kentler birçok şeyin bir araya gelmesidir. Anıların, arzuların, bir dilin işaretlerinin ve takasın; öyle ticari anlamda bir takasın değil kelime, anı ve arzuların değiş tokuşudur.”

Hasan Parlak – edebiyathaber.net (5 Aralık 2017)

Yorum yapın