Meltem Gürle bizim neyimiz olur? | Halil Yörükoğlu

Mart 12, 2025

Meltem Gürle bizim neyimiz olur? | Halil Yörükoğlu

Meltem Gürle’nin yeni deneme kitabı “İrlanda Defteri” Can Yayınları’nda tarafından yayımlandı.

Kitap “Mary’e dostluğu için sonsuz şükranla” ithafıyla başlıyor.

Herhangi bir yerden herhangi bir yere gidince aradığın ilk şey dostluk ikincisi ekmek. Yoksa açsın yapayalnızsın. Açlık da yalnızlık malum. Meltem Gürle evden uzakta seveceği bir ekmek bulmuş mudur bilmiyorum ama bir dostluk bulduğu aşikar.

Okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler, ettiğimiz sohbetler, hayatımızın gerçekleriyle boğuştuğumuz zamanlara gelebiliyor, belki de hep öyle zamanlar geçiriyoruz. Birden bir kitaba başlayıp sanki hiç derdimiz yokmuş gibi ya da gerçekten bilerek, yani, derdimiz çok da hadi o zaman kitaba kaçalım, filme dalalım, sohbetin koyuluğunda rahatlayalım der gibi okuyoruz, okudukça bir şeyleri unutup bize iyi gelecek eylemleri yapmak için coşkuyla dolup uyuyakalıyoruz.

Akşam herkes uyumuştu. Ramazan ayı da olunca iki bardak kahve içtim ve İrlanda Defteri’ni okudum. Şu an saat gece 2:15. Saat 1:30 gibi uyudum. Rüyamda sevdiğim bir yerde yürüyorum. Evlerin, özellikle kapıları ve ayakkabıları görünüyor, yanımda da köyden biri var. Ben, ne olduysa birden ağlamaya başladım. Rüyadaki arkadaşın da pek kulakları duymaz hatırlıyorum, ağlıyorum anlamıyor, hıçkırıyorum fark etmiyor, artık ne sebep oldu bu rüyaya bilmiyorum, ağlayarak uyandım. Uyanınca yazıyı yazmaya başladım.

Acaba Mary’nin kulakları iyi duyuyor muydu ?

Meltem Gürle, İrlanda Defteri’nde biz okurlara, Kırmızı Kazak’tan ya da Birgün’de yayınlanan yazılarından bildiğimiz üslubuyla gelmiş. Kitap, denemelerden oluşuyor. Denemeler yolu bir şekilde İrlanda’ya düşen Gürle’nin oradaki gündelik hayatı ekseninde, özellikle İrlanda Edebiyatı’na dair verdiği detaylara sahip. Metinler, önemli bir edebiyat isimleri listesi ya da bahsi geçen kitapları anlama denemeleri diye okunabilir. Ama Mary hariç. Yani dostluk hariç. Yani uzakta olmak hariç.

Kitabı okumaya başlayınca, aslında çok az tanıdığımız ya da sadece yazılarından bildiğimiz Meltem Gürle’yi, devam eden kitapla beraber, hissettikleri üzerinden, onu ülkenin hangi köşesinde hangi detayla kendinden bir şeyler bulduğunu izliyoruz. Ve bununla beraber, yazarın, bizim de yaşadığımızdan emin olduğumuz o duyguya, açlığa, hasret kaldığımız dostluğa, yorulan ayaklarımıza, bulduğumuz banklardaki hallerimize, memleketimize, geride kalan arkadaşlıklara, unutulduğu düşünülen tanıdıklara, vedalaşmalara, bir yeri bir yere benzetmeye ya da kıyaslamaya, bir ülke tarihi ile kendi ülkemizi anlama çabasına dair, söylediklerini merak ediyoruz. Okurluk müessesi ile yazarlık halinin, denk geldiği o bazen kederli bazen duygusal bazen de muzip tanıdıklığa karşı kendimizi iyi hissediyor ve bundan mutlu oluyoruz.

Sonra sorular başlıyor.
Acaba bizim de bir Mary’miz var mı ?
Meltem Gürle bizim neyimiz olur?
Bir yazar bizim neyimiz olabilir ?
Biz içinde bulunduğumuz ülkede hangi yazara hangi bize ait detaya nerede rastladık ve hatta biz neredeyiz?

Belki de bize bunları sorduran yazarlar ya da metinler bizim, her şeyimiz ya da hiçbir şeyimiz oluyorlar.

Meltem Gürle, edebiyattan, sinemadan, müzik albümlerinden tanıdığı İrlanda’yı, kendince günlük hayatını devam ettirirken, yani kütüphaneye giderken, kahvecilere uğrayıp, nehir kenarında bol bol yürürken, birileriyle sohbet ederken yaşadıklarıyla birleştirip kendi sakin üslubuyla anlatıyor. Bunları anlatırken metinlerin bize değmesini de isteyerek ya da istemeden sağlıyor. Zaten biz okurlar da bir yazarın bir ülkeye gitmesini merak etsek de en çok benzer şeyler yaşamanın paydaşlığını merak ediyor ve çocuk gibi evet yalnız değilmişiz coşkusuna kapılıyoruz. Belki de yazar sadece kendine zarif pansumanlar yapıyor okur da oradan kendine bazen zerafet bazen ilaçlar çıkararak rol çalıyor.

Tabi bunu sağlayan yani böyle hissetmemizi etkileyen bir diğer önemli faktör, Gürle’nin denemelerinde bize kendini çeken samimi ve özenli bir dil. Samimi dilden kastım galiba üsluptaki onu çok iyi tanıyorum hissi, özenli dilden kastım da denemenin giriş gelişme ve sonucunun beni metnin sonuna kadar zinde tutup almam gerekeni bana bağırmadan ve beni yormadan vermesi. Haliyle bu da bir metnin edebi olmasının zaten doğal şartı.

Bütün bunların yanında, bu kitap hakkında sadece Mary üzerinden bile konuşmak gerekir. Çünkü aslında Meltem Gürle’nin dostu ya da ona dostluk sunan biri olmasının yanında, o, ülkenin geleneğini temsil eden bir anaç karakter. Kullandığı kelimeler, bazen insana düz gelebilecek tavrıyla vakur, ettiği laflarla yaşamış biri. Yaşamış ve bunu devam ettiren biri. Uzaktan gelen Mary, sözlü kültürün de bir taşıyıcısı gibi. Mary, denemelerde geçen onca kitap onca roman onca şaire ve yazara rağmen, onların arkasında kalmayan haliyle de galiba insanın özellikle uzakta denk gelmek isteyeceği bir dost.

İyi ki evden uzakta Mary’ler iyi ki şehri yürüyen Meltemler var. Ve iyi ki onların denk geldiği banklar. İçimize işleyen nehirler.

İyi ki edebiyat var.

edebiyathaber.net (12 Mart 2025)

Yorum yapın