Manzoni’nin “Nişanlılar”ı | Zeynep Yenen

Nisan 7, 2017

Manzoni’nin “Nişanlılar”ı | Zeynep Yenen

nisanlilarAlessandro Manzoni’nin (1785-1873) Nişanlılar isimli eseri, daha önce Domingo Yayınevi’nden, Literatür ve M.E.B. Yayınlarından basılmış bir kitap. Necdet Adabağ’ın özenli çevirisiyle 2016’da (İletişim Yayınları) bir kez daha okuyucuyla buluşuyor eser.

İtalyanca adıyla I Promessi Sposi çeşitli tarihlerde operalara ve filmlere konu oluyor. Verdi Requiem’i ölümünün birinci yılı sebebiyle yazara ithaf etmiş. Kitabın başındaki çizimler Francesca Gonin’e (1808-1889) ait. Hemen ondan sonra gelen kronoloji yazarın hayatı, eserleri ve o dönemin olaylarına ilişkin o kadar ilginç bilgiler içeriyor ki eserin ne koşullarda yazıldığı hakkında bilgi ediniyor okuyucu. Jonathan Keates’in aydınlatıcı önsözüyle kitaba giriş yapıyoruz.

Eser başlangıçta; Gli Sposi Promessi adıyla yazılmasına rağmen, ismi sonradan Promosi Spossi’ye dönüştürülüyor. İlk olarak 1827 yılında üç cilt olarak yayınlanıyor, yeniden ele alınıp düzeltilmiş son baskısı ise 1842 de okuyucuyla buluşuyor. İtalyan dilindeki en önemli romanlardan biri unvanını alıyor. Okur, yazarın akıcı anlatımıyla kolayca tarihsel olayların içine giriyor ve o devrin kahramanlarının yerine geçiyor. İtalyanca yazılan ilk tarihi roman özelliğini taşıyan eser,  İtalyan tarihine ışık tuttuğu için ders kitabı olarak okutuluyor. Eser hemen hemen dünyanın tüm dillerine çevriliyor, pek çok düşünce akımını etkiliyor. Nişanlılar, uzunca bir dönem tarihsel romanlara örnek teşkil ediyor. Manzoni’nin yaşadığı çağda İtalyan romanı diye bir kavram yok. Bu eser milliyetçi bakış açısıyla İtalyanları etkiliyor.  1820’lerde Avusturya boyunduruğundaki Milano’da geçen hikayede İtalyan olmanın ne demek olduğu da sorgulanıyor. Bu sebeple Manzoni öldüğünde İtalya’da bir günlük ulusal yas ilan ediliyor.

Eseri başka bir yazarın metninden anlatıyormuş gibi kurgulamıştır Manzoni. O yüzden arada bunu belirtecek cümleler kullanıyor. Bir anlatıcı söz konusu. Ama şaşırtmaca yapmayı da seviyor. Tam anlatıcının yazarın kendisi olduğu düşünüldüğü sırada, anlatıcı okuyucuyu tersine ikna etmek amacıyla yazardan mesajlar aktarıyor “…bu meseleyi açıklamak bana düşmez. Zaten yazar isteseydi bunu kendi anlatırdı” gibi cümleler kullanıyor. Sık sık “elyazması”, “isimsiz yazarımız” ifadelerini kullanarak okuyucuyu yönlendiriyor. Epik tiyatro gibi bütün roman boyunca, eserinin heyecanına dalarak yazar anlatıcı ilişkisini unutmuş okuyucusuna sayfaların arasından kendini gösteriveriyor Manzoni. Edgar Allen Poe onun için “Romancılıkta yeni bir üslubun başlangıcını teşkil ediyor” tanımlamasını yapmıştır.

Yazar romantik eserlerin yazıldığı dönemde ilk kez soyluları değil halkı konu alıyor. Başkahramanların sıradan kişiler olmaları o dönemin edebiyat, siyaset adamlarınca eleştiriliyor. Romanının dilinin halk tarafından anlaşılır olmasına önem veren Manzoni, eserini son haline getirebilmek için yaklaşık yirmi yıl emek veriyor. Yöresel dillerin çok çeşitli ve okuryazarlık oranının düşük olduğu 1840’larda Manzoni, eserini ortak dil olmasını düşündüğü Toskana İtalyancası ile yeniden ele alıyor. Manzoninin dil konusunda önemli çalışmaları oluyor.

Nişanlılar bir halk romanı. Hikaye 1630 yılında İspanya yönetimi altında yaşayan İtalya’da geçiyor. 17. yüzyıl Milano’sunu anlatıyor. Eser basit bir aşk hikayesi gibi görünüyor başlangıçta. Como Gölü yakınında Lombard’da yaşayan ipek dokuma işçisi Renzo (Lorenzo) ve Lucia evlilik hazırlığı yapmaktadırlar. Don Rodrigo bu evliliğin olmasını önlemek için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Öncelikle evlilik törenini yerine getirecek rahibi (Rahip Don Abbondio) bu işi yapmaması için tehdit eder. Rahip gerçeği nişanlı çifte anlatacak cesarete sahip değildir. Lucia’nın kaçırılmasıyla çift birbirinden ayrılır. Olay örgüsünün içine daha sonra İtalya’da yaşanan ekmek kıtlığıyla başlayan ayaklanma, istemeden Renzo’nun olayların içinde kalması, veba salgını, İtalya’nın idari ve siyasi durumu, Otuz Yıl Savaşı’nın Lombardiya’ya ulaşması ve istilalar girer. Diğer kahramanlar; istemeden birisinin ölümüne sebebiyet verdikten sonra papaz olan ve yaptığı günahı unutmamak adına onun ismini alan Cristoforo, Lucia’nın annesi Agnese, rahibin sadık yardımcısı Perpetua, İsimsiz, Monza Rahibesi Gertrud, Kardinal Borromeo romanın bel kemiğini oluşturan isimlerdir.

Bireyin, bebeklikten itibaren nasıl yönlendirilebileceğini görürüz:

“Bizim talihsiz kızcağızın geleceği daha anne karnındayken değişmez bir şeklde belirlenmişti. İş yalnızca rahip mi, rahibe mi olcağına karar verilmesine kalmıştı; karar için çocuğun dünyaya gelmesi yeterliydi.”, “Eline oyuncak olarak ilk verilen şey, rahibe kıyafetli bebeklerdi. Daha rahibeleri temsil eden aziz heykelcikleri verildi.”, “Prens, prenses ya da evde yetiştirilmesine izin verilen varis prens, kızcağızın güzelliğini övmek istediklerinde sanki düşüncelerini daha iyi anlatacak başka sözcük yokmuş gibi onu başrahibe gibi sözcüklerle övüyorlardı. Fakat hiç kimse ona doğrudan doğruya ‘sen rahibe olacaksın’ demiyordu.” (s. 178).

Toplumun nasıl yönlendirildiğini ve galeyana geldiğini görürüz. Vebanın bulaştırıcılar sayesinde bilerek şehirde yayılması söylentisi ve bunun ardından başlayan linç girişimleri ilginçtir. Kıyafetinin üzerindeki tozları silkeleyen bir adam da bu ithamdan ve linçten payını alır. Fransa’dan gelip sanatsal inceleme yapmak amacıyla ellerini mermer yapılara süren üç akademisyen yine bulaştırıcılıkla suçlanırlar.

İyi işlenmemiş bir toprakta olgunlaşmış bir bitki, örneğin bir labada gören bir kimse, labadanın bu tarlada olgunlaşan bir tohumdan mı oluştuğunu; rüzgar tarafından mı buraya getirildiğini yoksa bir kuşun ağzından mı düştüğünü ne kadar düşünürse düşünsün bulamaz (s. 335).

Felaketin bu denli şiddetli ve sürekli olması insanları vahşileştirmişti; her türlü acıma ve insanlık duygularını yok etmişti (s. 588). Kentte yaşayanların üçte ikisinin öldüğü bir zamandır bu. Öyle ki çiftin kavuşup kavuşamayacağı merak konusu olmaktan çıkar bu dehşet ve kaos karşısında.

Sonsöz her ne kadar Bruce Penman’a ait olsa da kitabın arka kapağında yer alan Northrop Frye’nin “Manzoni bir İtalyan kahramanı ilan edildiyse ve ülkesinin en büyük vatanseverlerinden biri olarak görülüyorsa, nedeni bu romandır” cümlesi okura Manzoni ve eseri hakkında bilgi vericidir.

Zeynep Yenen – edebiyathaber.net (7 Nisan 2017)

Yorum yapın