Canavar ve insan arasındaki “benlik araf”ı: Çin’in Tuhaf Canavarları | Burak Soyer

Aralık 21, 2022

Canavar ve insan arasındaki “benlik araf”ı: Çin’in Tuhaf Canavarları | Burak Soyer

Çinli yazar Yan Ge’nin kaleme aldığı Çin’in Tuhaf Canavarları, yazarın kurduğu hayali şehir Yongan’da isimsiz bir anlatıcı aracılığıyla binlerce yıldır insanlarla beraber yaşayan türlü çeşit canavarın “insansı” özellikleriyle bir “insan portresi” çiziyor olsa da esas olarak anlatıcının insanlar ve canavarlar arasında kaldığı “benlik araf”ını kitabın asıl meselesi haline getiriyor. 

Gerçek adı Dai Yuexing olan ancak eserlerinde müstear ismi Yan Ge’yi kullanan Çinli yazar, 1984 yılında Chengdu’da dünyaya gelmiş. Henüz on iki yaşındayken öyküler yazmaya başlamış. 17 yaşına geldiğinde ise ilk kitabı yayımlanmış. Sichuan Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde doktorasını tamamlayan Yan Ge, People’s Litrerature dergisi tarafından “Geleceğin Yirmi Yazarı” arasında gösterilmiş. Ayrıca Ge, Çin’in edebiyat alanındaki en prestijli ödüllerinden biri olan Chinese Literature Media Prize’a layık görülmüş. 2012 yılında Hollanda’da katıldığı Crossing Borders Festivali, Ge’nin batıda önünün açılmasını sağlamış ve o zamandan beri de özellikle Avrupa’da hayli tanınan bir yazar haline gelmiş. Yan Ge bize de Selen Özcan çevirisi Timaş Yayınları etiketiyle yayımlanan Çin’in Tuhaf Canavarları kitabıyla uğramış durumda. Yazarın Çin’de kurduğu hayali şehir Yongan’da yaşayan onlarca “canavar türü”nü isimsiz bir anlatıcıya incelettiği roman, bu canavarlar üzerinden insanın huyunu, suyunu “canavarca hislerle” ayyuka çıkarıyor. 

Kadim bir “halk”: Canavarlar

Zooloji bölümünde öğrenim gören isimsiz anlatıcımız, eğitimini yarıda bırakıp Yongan’ın meşhur gazetelerinden birine binlerce yıllık geçmişe sahip şehrin, bir o kadar eski sakinleri canavarları hakkında hikâyeler yazmaya başlıyor. Bunu yapmak için de canavarların “canavarlık” hallerini mercek altına almak, geleneklerini, örf, adetlerini öğrenmek sürüsüyle canavarla tanışmak, onlarla kaynaşmak durumunda kalıyor. Biz de onunla birlikte, Yongan’ın bu kadim “halkının” geçmişinden bugününe bir yolculuğa çıkarak canavarlar hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Neler yok ki aralarında: Neşe Canavarı, Keder Canavarı, Bin Mil Canavarı, Genç Canavar, Delice Seven Canavar… 

Neşe, keder hepsi bir arada

Yan Ge kitabın sonuna kadar her bir canavar çeşidi için bir bölüm ayırıyor ve bir nevi “Canavarlarımızı Tanıyalım” broşürü tadında onların özelliklerini anlatan önemli bilgilere yer veriyor. Örnekleyelim: “Neşe canavarı kutsal bir canavardır, aynı zamanda Thor’un bineğinin de adıdır neşe. Bu canavarın boyu biraz kısadır, sol kolu diğerine göre daha uzundur, bileklerinde beş ila yedi diken bulunur; bunun dışında beş altı yaşlarındaki insan çocuklarından farkları yoktur. Neşe canavarları, tahıl yemeyi ve su içmeyi çok severler, diğer taraftan yağlı balıklardan hoşlanmazlar. Fantastik romanlar okumaktan zevk alırlar, fakat matematik kitaplarından nefret ederler. Neşe canavarları uğurlu canavarlardır, gizemlidirler, aynı zamanda yalnız başlarına yaşam sürerler. Söylenilene göre neşe canavarıyla karşılaşanlar ya asil olurlar ya da günün birinde varlıklı biri, mutlaka hep ön plandadırlar. Eskiden tüm kralların neşe canavarıyla karşılaştığına dair bir efsane vardır. Bu sebepledir ki bu canavarın adı, neşe canavarıdır.” Ya da kitabın en derbeder canavarları olan Bin Mil Canavarı’na bakalım: “Bin mil canavarının, soyu uzun zaman önce tükenmiştir. Onlar hakkında, bin mil önce yaşanmış şeyleri ve bin mil sonra yaşanmış şeyleri de görebildikleri söylenir. Bu yüzden de eskiler onlara bin mil canavarı adını vermişlerdir. Bin mil canavarları klan tarafından katledilmiştirler. Onlardan geriye kalan hiçbir belge yahut araç gereç yoktur, yalnızca Yongan Gece Sohbetleri’nde onlarla ilgili, vücutlarının oldukça narin ve uzun, saçlarının siyah, gözlerinin ince çizgi şeklinde, dudaklarının beyaz, gözbebeklerinin koyu sarı, tenlerinin kırmızımsı, karınlarının dışa doğru çıkıntılı, topuklarının belli yerlerinde kemiklerin diken gibi olduğu yazmaktadır; bunlar dışında sıradan insanlardan hiçbir farkları yoktur.” Tanıdık geliyor değil mi? Bu ve bunun gibi örneklerle “tanıtımları” yapılan canavarlarla anlatıcı da her seferinde farklı bir deneyim yaşayıp bunları gazetede yazıyor. 

Çin’in Tuhaf Canavarları’nda, yazar Yan Ge’nin canavarları, insanlarla imgeleştirdiğini anlamak için büyük bir zihin jimnastiği yapmaya gerek yok. Zira insanda ne varsa canavarlarda, canavarlarda da ne varsa insanda var. Kitabın asıl sihri Ge’nin bu iç içe geçmişliğe esasen anlatıcıya verdiği rolde yatıyor. Gazeteye hikâye yetiştirmek için canavardan canavara koşan anlatıcı, onların bukalemun gibi doğaları arasında sıkışıp kalıyor ve bu “kimlikler” arasında gidip gelişlerinden kendine bakmaya, kendini aramaya takati kalmıyor. Bu da insanın kesinlikle tam olamayan muğlak “benliğinin” bir temsili olarak karşımıza çıkıyor. Çin’in Tuhaf Canavarları, insana sıkça yakıştırılan “canavar” kisvesinin çok ötesinde anlamlar barındıran bir roman. 

edebiyathaber.net (21 Aralık 2022)

Yorum yapın