° “omnes una manet nox.”
I / sözün gizi öz ya da bir tuhaf kara örtü
gece kadar sessiz kediler duvarların yeryuvarda cirit atıyor.
kilit üstüne kilit, altına kilit! hırsı[z] olan her delikten sızar içeri!
(karanlıkta kaybolan kargalar küskün; kesin kara kitaplarda kurtlanıyorlar…)
[zifîrî zamanlarda zirzop zebânî, zebellâh zindanlarda ziyâdesiyle zâlim!]
gönlü çelen ilkyaz akla zül. tomurcuklanan gül aşk kokuyor.
ay sarsıldı, yıldızlar kaçtı, melekler şaşırdı minik yaprak düşünce!
gözden ırak ölür ıssız köpek!
kara delik yutacak ya her şeyi, bâri uykuda olsak! [‘uykusuzlar’ muâf her aftan!]
çıt çıksa çıtırdar dal en hassâs yerinden: kırığı kanlıdır ağacın.
bir de gözlerimi yumdum karanlıkta: kara düşümde ziftin peki…
camlarını sildi gece güneş gözlüğümün: daha da apaçık bakışım şimdi gerçeğe.
leylî mekteplerin başmüdürüdür tanrı-leylek, ki tüm çocuk kuşların tapındığı.
ne şarkısı var ne türküsü gece’nin, ıslığından başka!
el-ayak çekildi; herkes köşesine, kozasına çekildi şimdi, çektikten sonra derdini bir günün yine!
sarıp sarmalar gece -güne-güneş’e özlem âdetten.
âh siyâh! seni giyinmeyen mi var!
II / kara kalem, kara silgi ve bin bir kırık iz
çizdim, ucu bitene dek kalemin: kara ay ve yıldızlar.. sağına bir kuru kafa, soluna bir öküz boynuzu; arasına delik-deşik, sarkık-dökük vakti yitik bir saat, yanında yaprak dökümü bir ağaçtan uçuşan irili-ufaklı ayrıksı kara kuşlar.. gemileri batmış bir kara deniz altında, üstünde bir kara güneş ki kararsız, kara üç sıra dağa yaslanıp kaya kaya, taş taş, kum kum kopmuş.
sildim, tümü bitene dek kara silgimin: ak sayfada buğulu, bulutsu-buharsı buruk bir manzara.
izi çıkmıyor hayâtın rûhtan!
III / zerre niyetine
terini siliyor gök bir kara bulutla, ucuna konmuş şeytân her dâim şer. teker-çifter, üçer-beşer pek sâhi yalan, yalanıp dururken dünya’yı kapkara bir koca dil.
yokluğun sarsılmaz boşluğu ipincecik hiç, ip atlıyor ölüler el ele, bu nasıl toprak oyunyazan-bozan tanrı kahkaha tûfânında: mit. inanası olsaydı, karanlığa inanırdı insan.
IV/ yok yol
upuzuuun bir yol ki yönsüz, öksüz-yetim.
‘toz’un da bir gururu var!
kara patikadan kan sızıyor!
gölkarası bir ‘renk’tir leyl.
V / balkonu-bahçesi kara bir ev
balkon kara: kara, kalın tuğlaları kim dizdi? parke kara, mermer kara, taş kara…
sonra baktım yanıma-yöreme: iskemle kara, sehpâ kara, küllük, kibrit kara. bir cigara yaktım, ateşi üstümde: giysim kara, tenim kara, iliğim-kemiğim… kara bebekleri düştü toprağa bir çift
gözümün: bahçe kara… gece bitmez!
VI / °° quadruplet
bilim: er-geç kararıp yok olacak dünya…
din: öte dünya ak-pak, bu dünya gelgeç…
felsefe: varoluş şart yokoluştan önce…
edebiyat: kara yazgı ak yazıyla yıkılır…
°°° “luce obscuritatem nostram occultamus.”
VII / °°°° īnfīnītus…
“minerva’nın baykuşu ancak alacakaranlık çöktüğünde uçmaya başlar.” / hegel
susku geveze.
süslüdür dil.
ölüler dahi anlatamaz ölümü!
ak âciz; kara’nın hem baş hem ayak kıltında.
‘kuş’ dediğim lâl değil, leyl olmalı.
lâfı uzatır gün, gece özetler.
karanlığın imbiğinde son damla gece.
upuzun bir gece’dir kıpkısa ömür.
ebemkuşaklı ‘aşk’ zifîrîde bamb’aşk’a!
âh! ahtı var siyâhın ufukta nokta nokta…
kuyular, dehlizler, mağaralar… zerre kadar bir böcek hep ooacak.
safrasını içen ermiş hâlâ “hayat” diyor!
mistik tik sırra göz kırpmak!
kâhinin kahkahası kâinata inât.
pası çıkmalı gayrı “zincir”in “mağrası”nda platon’un.
“açık-seçik” her şey kara [(aristo’ya nazîre!) -{saltık}mantık dışı.]
gece gökten zembille inen tanrı (k)ülfettir.
ağzımda bir damla kara-süt.. kustum.
dili düğümlüdür günün -ömür ham!
gece sır küpü.. [d]ip yok!
âh sabâh heyyy! -anladık mı?
‘hayât’ı harmanlayıp gece’ye {s}aldım.
*******
° aynı gece’dir bizi bekleyen.
°° dördüz
°°° ışıkta gizliyoruz karanlığımızı.
°°°° bitimsiz, sınırsız, sonsuz…