Kör bakanlara inat bakıp da görmektir hayat | Didem Erdiman

Ocak 29, 2021

Kör bakanlara inat bakıp da görmektir hayat | Didem Erdiman


“Bizi var eden şey anılarımızdır, hikâyelerimizdir; çok azı şimdiki zamandır. Birinin hafızasını elinden aldığınızda hiç kalır, hayatta kalmak için sadece yaşama dürtüsü vardır.” (Sedat Sezgin, Tanrı’nın Kahkahası, s.23)

Yaşamak herkes için farklı anlamlara gelir. Kimi hayatı olduğu gibi sever, yaşamdan zevk almaya bakar. Kimisi için yaşamak zorlu bir mücadeledir; bitmez dertle, tasayla dolu bir savaş meydanıdır. Bazıları ise yeryüzündeki varoluş sebeplerini arar. Onlar, yaşamı ve dünyada olma nedenini sorgular. İşte o insanlar için hiçbir olay sebepsiz, hiçbir söz gereksiz değildir. Onlar çoğu insanın göremediğini görür, duyamadığını duyar. Böyleleri için yazmak bir tutkuysa eğer herkesten farklı yazarlar.

Hayat gerçek midir yoksa zihnimiz içinde mi yaşarız?

“Bazı rüyalar vardır, bizi şaşırtır; gelecekten mi, geçmişten mi, yoksa şimdiki zamandan mı izler taşırlar belli değil. Sıradan bir şeymiş gibi görünür ama uzun zaman etkisinden kurtulamayız ve rüya dendi mi onu anlatmadan duramayız, küçük bir dokunuş bile olsa sağından, solundan kırparız.” (Sedat Sezgin, Kayıp Arzular Diyarı, s.64)

İnsan zamansızlığın içinde zamana taparken az sonra başına geleceklerden habersiz planlar yapar. Oysa kaderin de insanlar için seçtiği bir gelecek planı vardır. Belki bir aşk, belki bir kaza, belki de tek bir cümle bütün hayatımızı değiştirebilir.

“Tanrı, Havva’yı kaburga kemiklerimden yaratarak bana en büyük haksızlığı yaptı. Bütün hayatım bu eksik parçamı aramakla geçecek…” (Sedat Sezgin, Adem ile Havva, s:19)

Sedat Sezgin’in masalsı anlatımı, mitlerden yararlanışı hikâyelerini daha özel kılıyor. Âdem ile Havva hikâyesini farklı bir gözle, özgün bir tarzda anlatıyor. Dünya sahnesine inmeden önce ve indikten sonra yaşananları Âdem’in, Havva’nın, yılanın ve bir kayanın gözünden izlemek yazarın dünyaya, olaylara gösterdiği farklı bakış açısını da ortaya koyuyor. Kadın erkek ilişkileri, insan olmanın sorumluluğu, topluma ait farklı kesimlerin duyuş ve düşünüş biçimleri… Olup bitene bir kamera gibi yaklaşıyor Sezgin. Sosyolojik ve psikolojik bütün etkiler karakterlerinde göze çarpıyor. Farklı kültürlerin, örf ve âdetlerin etkisinde kalmış birçok karakter bildikleri ve öğrendikleri hayatın dışında bir hayatı deneyimliyor.

“Büyükannenin adı neydi?” diye soruyor karım.

“Peleaave,” diyorum.

Karım telefonu çıkarıp büyükannemin mezarıyla benim fotoğrafımı çekiyor ve aşağıdaki notla sosyal medyadaki sayfalarında paylaşıyor:

“Bir çağın sonu.” (Sedat Sezgin, Tanrı’nın Kahkahası, s:79)

Kentli bir kadınla taşralı bir koca arasında yaşanan bir yolculuk hikâyesini okuyoruz “Tanrının Kahkahası” adlı öyküde. Tükenmiş aşklar içinde zorlama ilişkilerin yaşandığı bir dönemde evliliğini kurtarmaya çalışan çiftin dünyaya, hayata, geçmişe ve geleceğe dair bakış açılarına şahit oluyoruz. Doğduğu yer mi yoksa yaşadığı yer mi insanı daha çok etkiler? Yaş aldıkça insan, büyüdüğü topraklara mı dönmek ister? Ruh eşini mi yoksa kendini mi arar yer yeryüzünde? Birçok soru sorduran, zihin açan,  merak unsurları içinde akıp giden bir yolculuk hikâyesi.   

Sedat Sezgin’in kaleminden, KDY Yayıncılıktan çıkan bu üç kitap -Tanrı’nın  Kahkahası, Adem İle Havva, Kayıp Arzular Diyarı- bir çırpıda okunup bitirilecek incelikte gibi görünse de okudukça anlar içinde yaşananların ağırlığını hissettiren kısa hikâyelerden oluşuyor. Tıpkı hayatımız gibi… Kısacık zaman içinde yaşanan derin izler bırakan anlar ve anılar toplamı.

edebiyathaber.net (29 0cak 2021)

Yorum yapın