Kitaplık: Kitaplar için yapılmış raflar işte (!) | Serhat Adem

Mart 14, 2019

Kitaplık: Kitaplar için yapılmış raflar işte (!) | Serhat Adem

Bir rafı, kitaplık yapan nedir? Kitaplıkları neye göre düzenleriz? Boş kitaplıklara nasıl bakarız? Bir kitabı eklediğimizde ya da çıkardığımızda ne değişir kitaplığımızda? Kitaplığımız bizim kim olduğumuzu söyler mi? Kitaplığı olan ya da olmayan odalarda neler yaşarız? Sanat yapıtlarında kitaplık neyi temsil eder? Gizli kitaplıklarda ne tür kitaplar vardır?

İthaki Yayınları,“Minima” adını verdiği kurgudışı dizisinde “ince şeylerin hatırını gözetmeye çalışan, içeriği bakımından özgül, sayfa sayısı bakımından görece kısa olan kitaplara” yer verecek. Bu dizinin ilk kitabı Lydia Pyne’ın Kitaplık’ı.  Dizideki diğer kitaplar “Michael Marder, Toz”, “John Garrison, Cam”, “Brian Thill, Atık”, “John Biguenet, Sessizlik” olacak.

Tarihçi ve yazar Lydia Pyne, antik kütüphanelerden e-okuyuculara kadar olan kitaplıkların tarihsel evrimini anlatıyor. Çiviyazısı tabletlerden e-tabletlere değin kitaplıklara, kitapların raflara farklı yerleştirilmesine; kitapların zincirlenmesine ya da gemilere ve gemiler arasında taşınmasına ilişkin pek bilmediğimiz bir tarihten söz ediyor.

Peki kitaplık nedir ve ne işe yarar? Pyne’a göre kitaplık, bilgi ve deneyimi nasıl ve nerede kategorilere ayırdığımızla ilgilidir.  Bir kitaplığın işlevini, kitapları şekle sokmaya, düzene koymaya, bir saklama ve sergileme sistemine göre yerleştirmeye dair kararlarımız belirler. Kitapları önemseyen herkes kitaplıkları da önemser (s. 15-16). Girişte sorduğumuz soruların yanıtlarını Kitaplık’ta bulabiliriz ama birkaçını burada açıklayalım:

Geçmişte ve günümüzde zincirlenmiş kitaplar

Ortaçağ kütüphanelerinde, kitapları bulundukları raflara ya da masaya/kürsüye zincirle bağlama kitapları korumak için bulunmuş bir mimari gelişmedir (bkz. Hereford Katedrali Kütüphanesi). Kitabın az olması ve kopya etmenin pahalı olması onu değerli kıldığı için zincirlere gerek duyulmuştur. Zincirleme kitaba erişimi kontrol edeceğinden, sahibi ile okuyanı arasında güç ilişkisini yaratır. Günümüzde e-kitap okuyucularıyla “tarihsel bir ilişkiye geri dönerek ve onu yeniden yaratarak” (s. 30) kitaplar, dijital kitaplıklara zincirleniyor. E-okuyucular kitapları bir cihaza bağladığı (zincirlediği) için yalnızca onunla okunuyor; başkasıyla ve başka cihazla paylaşılmasına izin vermiyor. Böylece “yapay kıtlık” (s.36) yaratılarak okurun para harcamasını ve kitabın parasal değer kazanması sağlanıyor.

Jeffrey Koterba, pic.twitter.com/3QgzB4r4bY

Kitaplıklara zincirler vurulmasının nedeni özünde ekonomiktir ama haklı olarak Pyne “Yeni binyılın dijital zincirlerini görmek, Hereford gibi kütüphanelerdeki metal zincirleri görmekten çok daha zordur (s. 34)” der. Günümüzde kitabın zincirlendiği dijital kitaplıklarla, kitap ile kitaplık ilişkisi de değişmekte. E-okuyucular hem kitap hem de kitaplıktır artık. Böylece kitap ve kitaplık ayrımı yok olmakta ve birbirini şekillendirememektedir.

Her kitaplık eşsizdir

Hiçbir kitaplık kendiliğinden oluşmaz ve bir başka kitaplığa benzemez. Kararlarımız sonucunda yapısı ve işlevi değişir durur. Bir kitaplık, kitaplara yüklenen değeri ve okumayla ilgili tutumlarını gösterebilir. İçinde bulunduğu ve inşa ettiği kültürel ortamı yansıtır. Aynı kitaplara sahip olsa bile aynı şekilde düzenlenmediği ve kullanılmadığı için “fark”lıdır kitaplıklar. Kitaplıklar da doğar, yaşar ve ölür (89).

Aynı kataloglama sistemini kullanan kütüphanelerdeki kitaplıklar da eşsizdir, birbirine benzemez. Yazar Phyllis Rose, edebiyatın tadını demokratik biçimde tatmak için New York Society Library’de rastgele seçtiği LEQ-LES rafındaki kurmaca kitapları okumuş ve okuma deneyimlerini bir kitapta anlatmıştır. Pyne, kitaplıkların yaşayan, değişen ve eşsiz mecralar olduğunu, Phyllis Rose gibi benzer bir yol izlerken deneyimlemiş. Austin Halk Kütüphanesindeki LEQ-LES rafının önünde durduğunda şunu fark etmiş: İlk olarak, aynı dizi kitabı bulunduran bir raf yoktu; LEQ-LES, üç rafa dağıtılmıştı. İkinci olarak Rose’un LEQ-LES rafı ile Austin Halk Kütüphanesi’ndeki raf arasında tek bir ortak kitap olmadığını görmek sarstı beni. Onun okuduğu kitaplardan tek bir tanesi bile Austin’in raflarında yoktu. Hatta kitapların belirli bir rafta olmasını “gerektiren” aynı kataloglama sistemi kullanılmasına karşın, kitaplıklardaki iki kitap dizisi arasında örtüşen hiçbir şey yoktu (52-53).

Kitaplıkta düzen ve sergileme ne anlatır?

Düşünme sistemimiz, kültürümüz, önemsediklerimiz, geçmişimiz ve şimdiki kimliğimiz. Kitaplığımıza neyi, nasıl koyduğumuz bizim hakkımızdaki bu bilgileri verebilir. Pyne, kitapları sınıflama, dizme ve sergileme davranışları bilişsel ve ruhbilimsel olarak kendimizi nerede ve nasıl yarattığımızı gösterdiğinden söz eder. Yalnız bu davranışlar değil, kitaplıklara koyduğumuz “kitap-olmayan-şeyler” (fotoğraf, resim, oyuncak, biblo vb.) kimliği ve bireyselliği ifade etmenin başka yoludur. Öyleyse birlikte yanıtlayalım: Kitaplık raflarımız açık mı yoksa kapaklı mı? Hangi kitaplarımız göz hizasındaki raflarda? Sakladığımız kitaplar hangileri? Kitaplarımızın çoğu eski mi yoksa yeni mi? Birden çok baskısı olan aynı kitaplarımız var mı? Kitaplarımızın kaçını okumuşuzdur? Hangilerini tekrar tekrar okumuşuzdur? İleri gitmemek kaydıyla, bu sorulara vereceğimiz yanıtlardan hem kitaplığımız hem de okur kimliğimiz hakkında pek çok şey söyleyebiliriz.

Kitaplıkların temsil ettikleri

Yukarıda, kitaplığın kültürel ve kimlikle ilgili göstergeler olduğuna değindik. Bunlar dışında, kitaplıkların edebiyat ve sinemadaki temsili önemlidir. Bir odadaki kitaplık bilgiyi, gücü, üstünlüğü, statüyü ve otoriteyi temsil edebilir. Bu temsil etme, kitapların bilgi taşıyan, güçlü kültürel nesne olmasına bağlıdır. Yine edebiyat ve sinemada gizli ya da yasaklı kitaplıklar, çatışmanın “doğru kitaplık ya da kitap”la giderileceğini belirler. Kimi zaman ise bir kitabın rehberliğinde bir yolculuk anlatısı sunulur. Pyne’a göre, sanatta pek az başka nesne kitaplar, kitaplıklar kadar ayrımlar ve imalar taşır. Gülün Adı, Fahrenheit 451 ve Ego romanlarındaki örneklerle dediklerini güçlendirdikten sonra Pyne “ilginçtir ki kitaplıklar bilimkurguların neredeyse çoğunda hiç yokturlar… görünen kitaplıklar ise düşlenen gelecek için bir gereklilik değil, istisnadır ve dünyaya aittir. ” (82)  diye belirtir.

Kitaplığın geleceği

Gelecekle ilgili önemli tahminlerde bulunan bilimkurgularda daha az kitaplık gördüğümüz için endişelenmeli miyiz? Kitaplar bilgi sunan araçlarsa gelecekte fiziksel olarak değişseler bir kavramsal/işlevsel olarak hep var olacaklar. Pyne’nın bu konuda önemli belirlemeleri var: “… herhangi bir kültürel nesnenin tek tipliliği doğal değildir, kültürel nesnelerde her zaman çeşitlilik olmuştur. (107-108)”. Şöyle ki gelecekteki dijital kitap ve kitaplıklar, bu nesnelerin bürüneceği pek çok biçimden yalnızca biridir. Kitapların yerine geçecek başka şeyler ve onların yok olacağına ilişkin bir gerekçe olmadığı için “eski şeyler” olması için bir neden de yoktur.

Okuma önerisi: Lydia Pyne’nın Kitaplık’ının önü ya da ardı sıra John Agart’ın Kitap’ı (Resimleyen: Neil Packer, İş Bankası Kültür Yayınları) okunabilir. Kitap, yazının icadından günümüze “kendi” hikayesini kısa kısa anlatıyor.

Son not:  Aslında “Minima” dizisinde, yabancı Bloomsbury Yayıncılık’ın “Object Lessons” dizisinde yer alan kitaplarını okuyacağız gibi. Bu dizideki merakla bekleyeceğimiz diğer kitaplar “Ekmek”, “Dünya” ve “Ağaç” olabilir. Bunlar dışında özgün dizide “Buzdolabı”, “Uzaktan Kumanda”, “Hotel”, “Çorap”, “Alışveriş Merkezleri”, “Yumurta”, “Hediyelik Eşya”, “Tren” ve “Sis” adlı kitaplar da yer alıyor.

Serhat Adem – edebiyathaber.net (14 Mart 2019)

Yorum yapın