Kitapları kapaklarından nasıl “okuruz”?

Mart 4, 2021

Kitapları kapaklarından nasıl “okuruz”?

6221Bir kitabı sadece kapağına göz gezdirip yargılamamız pek beklenen bir şey değil elbette, ama bu yazının bağlamında yalnızca bu konuya odaklanacağız. 

Şu sembolik özdeyişe katılmadığımı söylemiyorum -var ya şu “İnsanları deri renklerine ya da giymek istedikleri şeylere göre yargılama!..” meselesi. Bunun tamamen yanındayım. Söylemeye çalıştığım özdeyişin yanlış olduğu değil, ama kitaplar için geçerli olmadığı.

Bir kitabı öncelikle kapağıyla değerlendirmeyip de ne yapacağız? Boyutuna mı bakacağız? Ağırlığı mı? Kokusuna ya da rengine mi?

Hoşunuza gitsin ya da gitmesin, bir kitabın kapağı onun ilk bölümüdür. Elbette kusursuz bir dünyada bu söz konusu olmayabilirdi (zaten bu kusursuz bir dünya olsaydı meramımı anlatmak için edilgen cümle yapılarına, parantez içi sözlere bel bağlamak zorunda kalmıyor olurdum – idare ediverin…) ama kabul edelim ki dünyamız geniş, tarifsiz ve kusurlu. Sonuçta, kitapların içeriğini ve vaadini anlamak için önce kapaklarıyla karşılaştığımızı belirtmeliyiz. Kimsenin önüne gelen kitabın sinopsisini okumaya (ilk bölümlerini okumaktan bahsetmiyorum bile) vakti yok. Öyleyse ya kapaklar bize bir fikir verecek ya da tamamiyle Oprah’a güveneceğiz…

Benim oyum kapaklardan yana… Bu zamana dek gayet iyi iş çıkardılar.

En son ne zaman gözleriniz bir aşk romanını post-modern bir şiir koleksiyonu sanıp yanıldı? Hiç yanlışlıkla Murakami olduğunu düşünüp Louis L’Amour kitabı satın aldınız mı?

Kapaklar size bir kitabın ne olduğunu söylemezler, ama onun nasıl bir kitap olduğuna dair fikir verirler. Size bir duygu geçirirler ve bence kitaplar kurgularıyla olduğu kadar duygularıyla da ya vardırlar ya da yokturlar.

Peki, bu duyguyu nasıl yakalayacağız? Öncelikle, başlık sanatı da diğer sanatlar gibi önemli. İyi yapıldığı zaman, temsil ettiği şeye dair derin bir anlayış sunar ve bunu teknik bir hünerle vurgular: renk paleti, kontrast, boyutlandırma, aralıklandırma ve yazı tipi. (Hey, yazı tipi uykunuzu getirmesin!) Bu bizi biraz tekniğin tavşan deliğine doğru sürüklüyor olabilir, ki yazının amacı bu değil, ama aynı zamanda yazının neyle ilgili olabileceğine dair iyi bir başlangıç da sunuyor.

İşte aşağıda mükümmel bir örnek. Bu kapak Nutting’in bir öğretmenin öğrencileriyle girdiği cinsel ilişkilerin kaydını tutan tartışmalı kitabı hakkında bilmeniz gereken her şeyi zeki bir imayla sunuyor. Tasarım ilk bakışta abartılı görünüyor, ta ki durup üzerine düşünmeye başlayana kadar.

17846944

Elizabeth Perez’in ‘Fahrenheit 451’ için yaptığı tasarım konseptinde araç ve kinaye birlikte devreye giriyor. Güzel ve daha önce kitabı okumamış gözler için çarpıcı bir tasarım. Hikayeyi bilenler için ise, fikir dahiyane.

tumblr_mjbiftf1l61qbg80vo1_1280

Aşağıdaki kötü, kötü, kötü! Siz, bana “Ama bence bu harika bir tasarım!” diye bağırmadan söyleyeyim. Problem ne mi? Bu kapak kitaba uymuyor. Hikaye hakkında fikri olmayan biri için bu en ufak şeytani esintiden yoksun dizayn ilkin ilgi çekici ve eksantrik görünebilir doğrusu; dişli çark imgesi hoşuma gitti, karakter temsili de keza, fakat dünyada yaygın olarak kullanılan bu kapak bana kitaptaki aşırı şiddetten ziyade ‘Modern Zamanlar’daki şamataları anımsatıyor.

a_clockwork_orange.large

İşte bu, bir şeyin aynı zamanda hem kötü hem de ikonik olabileceğine iyi bir örnek. Aşağıdaki kapağı seviyorum (baskı ve aralıklandırma harika!) ama, bir önceki ‘Otomatik Portakal’ kapağında olduğu gibi bu da yapması gerekeni yapmıyor. Evet, yaygın ve bilindik bir görünüm, ama Salinger olmasaydı bir kez daha dönüp bakmazdınız bile…  Yani, tasarım perspektifinden bakıldığında kapağın başarısız olduğunu söyleyebiliriz.

raise-high-the-roof-beam-carpenters-and-seymour-an-introduction

Yazı: Robert Bieselin – litreactor.com

Çeviren: Ali Fuat Kısakürek

edebiyathaber.net (4 mart 2021)

Yorum yapın