Julian Barnes’tan resim üzerine denemeler

Haziran 5, 2018

Julian Barnes’tan resim üzerine denemeler

Julian Barnes‘ın Gözünü Açık Tutmak adlı deneme kitabı, Serdar Rifat Kırkoğlu çevirisiyle Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı.

Tanıtım bülteninden

Gözünü Açık Tutmak, Julian Barnes’ın resim sanatı ve genel olarak “sanat” kavramı üzerine kaleme aldığı denemelerden oluşan bir toplam. Barnes okurlarının muhtemelen bilecekleri gibi, yazar resim sanatına başlı başına bir öğe olarak ilk kez 10 ½ Bölümde Dünya Tarihi romanında yer vermişti. Söz konusu yapıtın “Deniz Kazası” başlığını taşıyan bölümünde “sanata dönüşen felaket” izleğini gündeme getiriyor ve Fransız ressam Théodore Géricault’nun Meduza’nın Salı adlı tablosundan yola çıkarak “gerçeğe sadakat” ve “sanata sadakat” kavramlarının tablonun bütünlüğü içinde nasıl bir dönüşüme uğramış olduğunu irdeliyordu. Gözünü Açık Tutmak işte bu denemeyle açılıyor ve Julian Barnes’ın yıllar içinde çeşitli vesilelerle kaleme aldığı öteki denemelerle birlikte romancının resim sanatına yaklaşımını, kişisel yaklaşımının zamanla değişen ölçütlerini, vizyonunun nasıl bir seyir izlediğini irdeliyor.

Kitabında tablolarının ayrıntılı incelemelerine giriştiği ve hayatlarından ilginç anekdotlarla düstur niteliğinde sözler aktardığı sanatçılar arasında Géricault, Delacroix, Courbet, Manet, Redon gibi XIX. yüzyılın Fransız ressamları; Braque ve Magritte gibi modernizmin köşebaşlarını tutmuş olan ressamlar; Lucian Freud ve Howard Hodgkin gibi çağdaş ressamlar bulunuyor.

Julian Barnes, “Giriş” yazısında nüanslarıyla belirttiği üzere, resim sanatına kişisel yöneliminin izlediği seyri, bir yandan tek tek ressamların kendi vizyon gelişimine yaptıkları katkılar açısından ele alırken, bir yandan da “modernizm” ve “gerçekçilik” akımlarının bu gelişim içinde yıllar içinde değişen ağırlıklarını, çeşitli açılardan sorgulamaya girişiyor. Sözgelimi, zamanla ısındığı, zamanla ilgisini kaybettiği, büyük birer usta olarak görmekle birlikte ihmal ettiğini düşündüğü yahut yeniden keşfettiği ressamlardan söz ediyor. Tabii ki, her zaman yeni açılımlar getiren o kılı kırk yaran görüş keskinliği ve eşsiz ironisiyle…

İlk 16 sayfa için>>>

Julian Barnes

Çağdaş İngiliz edebiyatının önde gelen adlarından olan Julian Barnes, 1946’da Leicester’da doğdu. Oxford Üniversitesi, Magdalen College’da okudu. The Oxford English Dictionary’de sözlükbilimci; daha sonraları ise The New Statesman ve The Sunday Times’ta gazeteci olarak çalıştı. Kitap eleştirileri ve takma adla polisiye romanlar kaleme aldı. 1982’den 1986’ya değin The Observer’da televizyon eleştirmenliği yaptı.

İlk romanı Metroland [1980; Metroland, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2005] 1981’de Somerset Maugham Ödülü’nü kazandı ve bunu 1982’de yayımlanan Before She Met Me [1986; Benimle Tanışmadan Önce, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2000] adlı romanı izledi. Asıl üne kavuşmasını sağlayan yapıtı ise, 1984’te yayımlanan romanı Flaubert’s Parrot [Flaubert’in Papağanı, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2001] oldu; bu yapıtıyla Geoffrey Faber Memorial Ödülü’nü kazandı ve ayrıca Fransa’da Medicis Ödülü’nü kazanan ilk İngiliz olarak daha büyük okur kitlelerine ulaştı. 1986’da Staring at the Sun [Gündoğumuna Yolculuk, Çev. Didem Atay, Ayrıntı Yayınları, 2006] ve 1989’da ise, edebiyat alanındaki yenilikçiliğinin ve geniş hayal gücünün somut bir kanıtı olan ve birçok eleştirmence çarpıcı ve çizgidışı bir yapıt olarak değerlendirilen A History Of The World In 101/2 [101/2 Bölümde Dünya Tarihi, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 1999] yayımlandı. Bunları 1992’de yayımlanan Talking It Over [Seni Sevmiyorum, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2000] ve 1993 tarihli, politik hiciv romanı The Porcupine [Oklukirpi] izledi. 1995’te, The New Yorker dergisi için yazdığı ve İngiliz kültür ve siyaset yaşamı üzerine kaleme aldığı makalelerden oluşan Letters from London gün ışığına çıktı. 1996 yılının Ocak ayında, 50. yaş gününün arifesinde, içinde daha önce çeşitli dergilerde yayımlanmış hikâyelerinin de bulunduğu ilk hikâye kitabı Manş Ötesi [Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 1999] okurla buluştu. Ve 1998 Eylül’ünde, England, England [İngiltere İngiltere’ye Karşı, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2003] kitapçı raflarında boy gösterdi. Seni Sevmiyorum’un devamı olarak da okunabilecek olan romanı Love, etc. [Aşk, Vesaire, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2002] Temmuz 2000’de, denemelerinin toplandığı Something to Declare [Bir Çift Söz, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2004] 2001’de, The Man Booker ödülüne aday gösterilen Arthur & George [Arthur ve George, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2010] ise 2005’te yayımlandı. 2008’de otobiyografik bir deneme olarak görülebilecek Nothing to be Feared [Korkulacak Bir Şey Yok, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2011] gün ışığına çıktı. Julian Barnes 2011 yılında The Sense of an Ending [Bir Son Duygusu, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yay., 2013.] adlı roman ve Pulse [Nabız, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yay., 2012] adlı hikâye kitabını çıkardı.

Julian Barnes, ilk bakışta biraz farklı gibi gözüken ama daha dikkatle incelenince tümü de ortak bir yazarlık özelliğinin harcıyla karılmış yapıtlar vermiş olan bir yazardır. Onun yazarlık üslubu, hemen hemen bütün yapıtlarında, fazlasıyla kendine özgü bir kimlikle, hem matrak hem de trajik ve insani olana alabildiğine açık ve salt “negatif” olanla yetinmeyen çok yönlü bir “ironi” unsuruyla belirginleşir. Böylelikle; burjuva-bohem yaşam değerlerindeki karşıtlığın irdelendiği bir gençlik ve “oluşum” romanı olan Metroland’den, onun daha çok mercekli ve fanteziye daha yakın bir izdüşümü sayılabilecek Seni Sevmiyorum adlı değişik aşk romanına; politik bir hiciv novellası olan Oklukirpi’den, saplantılı bir kıskançlık öyküsünün anlatıldığı Benimle Tanışmadan Önce adlı romana; dinsel efsanelerdeki ikirciklik, Tarih’in ve Aşk’ın insan yaşamındaki yeri, Sanat’ın anlamı ve önemi ve bunlarla iç içe ve koşut olarak öykülenen deniz kazaları, terörizm ve nükleer felaket gibi güncel dünya sorunlarının işlendiği alegorik bir roman olan 101/2 Bölümde Dünya Tarihi’nden, yaşam-sanat etkileşimi ve otantik yaşam sorunsalının işlendiği deneme romanı Flaubert’in Papağanı’na kadar Barnes’ın bütün yapıtları bu çok yönlü ironi faktörünün izlerini taşır.

Yapıtları yirmi beşin üzerinde dünya diline çevrilmiş olan Julian Barnes, ayrıca E.M. Forster Ödülü (1986), Amerikan Sanat ve Edebiyat Akademisi Ödülü (1988), Hamburg FVS Vakfı Shakespeare Ödülü ve nihayet The Man Booker gibi birçok ödüle de sahiptir.

Ayrıntı Yayınları, Julian Barnes’ın tüm yapıtlarını yayın programına almıştır.

edebiyathaber.net (5 Haziran 2018)

Yorum yapın