İlk Kitap: Durul Demirkaya | Mesut Örs

Ağustos 16, 2021

İlk Kitap: Durul Demirkaya | Mesut Örs

İlk Kitap söyleşilerimizin bu haftaki konuğu, Edisyon Kitap etiketiyle çıkan Kum İskelesi isimli kitabıyla Durul Demirkaya.

“Hayata tutunmaya çalışan sıradan insanların öykülerini yazdım”

Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Kitaplar hayatınıza nasıl girdi; “okur” olmaktan “yazar” olmaya giden yol nasıl başladı ve ilerledi?

Kalemi, kâğıdı alıp platonik aşklarıma yazdığım şiirler ergenlik yıllarıma denk geliyor. Umutsuz aşklara karalanmış kafiyeli dörtlükler…

İngiliz ve İtalyan filolojilerinde geçen birkaç yılın ardından tamamlanmış iki yıllık Sosyal Bilimler eğitimi var özgeçmişimde. Sonrasında iş hayatımı sürdüreceğim, İngilizce ve yerel dillerin konuşulduğu farklı coğrafyalara Türkçeden, edebiyattan uzak kalmamak adına bavullarımda yıllarca kitaplar, dergiler taşıdım. Yaklaşık üç yıl önce ceketi, kravatı çıkardım ve kitabın yazım süreci resmi olarak başlamış oldu.

Kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti, yazarken uyguladığınız belli rutinler veya ritüeller var mı?

Kitabın son hikâyesi “Şehir beyazdı sen giderken” bu çalışmanın bir parçası olacağı fikrinden uzak yazılmıştı. Yaşadıklarım, hissettiklerim silinmesin, geçmişin bulanık anılarından ayrı her daim nefes alsınlar istemiştim. Hikâye kelimenin tam anlamıyla kurgusuz, sansürsüz, yaşanmışlığın kâğıda dökülmesiydi.  Sonrasında öykü kitabı fikri aklımda yeşermeye başladı ve ortak eksenler üzerinden kurgulanmış birkaç hikâye yazmayı düşündüm. Gerçek bir hayat hikâyesinden esinlenilmiş “Kum İskelelerinden…”i yazmaya başlayana dek kitabın yarısını bitirmiştim. Hikâyenin kahramanıyla gençlik yıllarımdan süregelen bir tanışıklığımız vardı ve bir gün kitap üzerine konuşurken, “oğlum sarhoşu, sineği mineği yazacağına beni yaz” deyiverdi Yaşar Amcam. Onun, bıçkın bir delikanlı olarak yaşadığı kanundışı serüvenlerini saatler süren sohbetlerimizde dinleme imkânı buldum. Ve bu seri röportajların sonunda derlenen kayıtlarla yolculuk başladı. Olmazsa olmaz değilse de gün doğumuyla birlikte uyanıp kahve eşliğinde yazmayı tercih ederim.

Dosyayı bitirdikten sonra yayınevlerine ulaşma, başvuru ve dosyanın kabul edilmesi sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu süreçte yaşadığınız zorluklar olduysa bunları nasıl aştınız?

Kitabın yeterli sayıda reddedilmişliği var. Bence, ilgili arkadaşların bunu sürecin doğal bir parçası olarak değerlendirip hayal kırıklıklarıyla yaşamayı öğrenmelerinde fayda var. Yaşanan sıkıntı ve verilen mücadele, sonunda elde edileni daha değerli kılacaktır sanıyorum. Aksi olduğu durumda pişmanlık duymazlar ve “ben elimden geleni yaptım” diyebilirler.

Kitabınızdan biraz bahsedebilir misiniz?

Kitap üç kısa ve bir uzun öyküden oluşuyor. Üç kısa hikâyenin ekseninde ana karakterlerden yansıyan kaybetme, kırılganlık ve hüzün duygusu yer alıyor. Yaşanan travmaların derin izlerine rağmen hayata tutunmaya çalışan sıradan insanların öykülerini yazdım. Benzer temaların daha sert-gerçekçi işlendiği uzun hikâye, küçük kurgusal dokunuşlarla harmanlanan gerçek bir öykünün üstüne oturuyor. Kahramanın, kendine has üslubuyla aktardığı anılar hikâyenin özünü oluşturuyor.

Üslupla ilgili bir şey söylemem gerekirse, özellikle Yaşar’ın hikâyesi, dilin olduğu gibi sakınmasız bir biçimde ve sıra dışı bir jargonla kullanılması, etkisi altında kaldığım Yeraltı Edebiyatından izler taşıyor. Öykülerin bütünü için bir değerlendirme yapacak olursam, yer yer şiirsel anlatımlara rastlansa da ağdalı olmayan, mizahi ögeler taşıyan ve kolay okunabilir sade bir dil kullandığımı söyleyebilirim.

Yeni çalışmalarınız var mı? Varsa, kısaca söz edebilir misiniz?

Eğlence sektöründe -casinolarda- işin mutfağından başlayarak en üst kademeye kadar uzanan yaklaşık yirmi yıllık bir çalışma hayatım oldu. Farklı kıtalarda çokuluslu şirketler adına çalıştığım bu dönemlerde sektörün içindekiler için olağan, ancak dışardan bakanlara oldukça sıra dışı gelebilecek onlarca anımı küçük not kâğıtlarında biriktirip bugünlere taşıdım.

Anı veya gezi yazısı tadında nitelendirilebilecek bu eğlenceli, tuhaf ve biraz da marjinal yaşamlara ait metinleri bugünlerde toplamaya, bir kitap içinde bir araya getirmeye başladım. Umarım önümüzdeki ilkbahara kadar tamamlamış olurum.

Yazar adaylarına tavsiyeleriniz neler olur?

Yazar adaylarına tavsiyede bulunacak bir noktada mıyım bilemiyorum. Ancak yine de bir şeyler söylemem gerekiyorsa; bence herkes iyi bildiği işi yapmalı. Eğer bu yazmaksa, vakit kaybetmeden klavyenin başına geçsinler.

edebiyathaber.net (16 Ağustos 2021)

Yorum yapın