İlk Kitabı Anlatmak: Didem Kazan Sol | Adnan Gerger

Nisan 28, 2023

İlk Kitabı Anlatmak: Didem Kazan Sol | Adnan Gerger

İlk kitabı Anlatmak söyleşilerimizin bu haftaki konuğu İthaki Yayınları’ndan çıkan “Kusura Ayna” adlı öykü kitabıyla Didem Kazan Sol.

 “Ayıplar, yasaklar, baskılar ve günahlarla büyütülüyoruz, o yüzden hep içimizden hep yalnız kalınca hep geceleri konuşuyoruz. İç sesimiz ufacık bir çatlak arıyor, sızmak ve haykırmak için.”

Kusura Ayna, ilk öykü kitabınız… İlk kitapları yazmak ve yayınlatmak çok zordur.  Böyle bir algıyla yola çıkılır? Siz nasıl zorluklar yaşadınız?

Evet, böyle bir algı var ve bunun gerçeklik payı da maalesef var. Kusura Ayna’nın da yolculuğu epey zorluydu. Umutla beklemek, söz konusu bir kitap dosyası ise umutsuzca beklemek olarak söylenebilir sanırım. Reddedilmek bile bir lütuf oluyor çünkü cevap alamamak diye bir seçenek de var. Hoş bu yaklaşım tarzı bir internet platformunda ya da dergide bile var. O yüzden bu yola zaten girmişseniz yayınevlerinden de böyle bir cevapsızlık sizi çok şaşırtmaz. Dolayısıyla Kusura Ayna da birçok ilk kitap gibi büyük bir sabrın meyvesi.

Kusura Ayna, kitabınızı yazarken,  içeriğini belirlerken ismini koyarken nelerden etkilendiniz? Kitabınızın yazma sürecinden yayınlama sürecine kadar duygularınızı, düşlerinizi ve düşüncelerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?

Kusura Ayna’nın içinde daha önce yayımlanmış birkaç öyküm var, diğerleri de dosyanın bütünlüğünü bozmayacağını düşündüğüm öykülerimden seçtiklerim. Sadece kitaba adını veren öykü diğerlerinden ayrışıyor, o da bundan sonraki işlerime ayna tutacak. Öykülerin tamamında mükemmel görünen bir karakterin bile kusurları var, bizler gibi. O yüzden Kusura Ayna ismi önce bana ve öykülerime, sonra da okuyucuya bir ayna niteliğinde. Kapsayıcılığı açısından çok daha uygun olduğuna karar verdik. Benim tek bir düşüncem vardı; anlaşılmak. Değişen bir şey yok, kitabım yayınlandı ama hâlâ anlaşılmak istiyorum. 

Kitabınızın içeriğinden bahsedin… Kusura Ayna öyküleri okura neyi nasıl anlatıyor?

Kitabım da genel olarak güçlü kadınlar var, gücünü kendinden alan, her şeye rağmen devam eden kadınlar. Bu kadınlar mükemmel veya kusursuz değiller sadece ayakta kalan, yaşayan dümdüz kadınlar. Okura ders niteliğinde anlatmak istediğim hiçbir şey yok. Dediğim gibi sadece Kusura Ayna öyküsünde biraz daha parmak sallayan ifadeler var fakat o öykünün gereği de oydu. Benim amacım alıntılanacak cümleler yazarak insanlara ‘doğruyu’ anlatmak değil. Bakın bu kadınlar var, görün onları. Günlük yaşantılarını, geçmişlerini, kâbuslarını, hayallerini, rüyalarını, arzularını, öfkelerini görün. 

Kusura Ayna’da öyküleri, eril dünyanın aynaya bakarak kendisiyle yüzleşmesine dair bir çağrı olarak okudum ben. İnsanların iç dünyalarını anlatmak zordur ve ayrı bir dil oluşturmak gerekiyor. Dil, bu kitabınızda sizin için ne anlam ifade ediyor? 

Eril dünya deyince çoğu insanın aklına sadece erkeklerin dünyası geliyor ancak bu doğru değil. Bazı kadınların da dâhil olduğu bir dünya bu. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil. Bizler de değiliz hele ki yaşadığımız toplumda çoğu kadın, daha küçücük bir kız çocuğu iken saklamayı, saklanmayı öğreniyor. Ayıplar, yasaklar, baskılar ve günahlarla büyütülüyoruz, o yüzden hep içimizden hep yalnız kalınca hep geceleri konuşuyoruz. İç sesimiz ufacık bir çatlak arıyor, sızmak ve haykırmak için. Dolayısıyla bu dili oluşturmak benim için zor olmadı. O iç seslerde ben varım, hayatımdaki, çevremdeki kadınlar var. Fısıltıları kelimelere büründürdüm. Üstelik bu dili kullanırken farklı teknikleri kullanmaya, çeşitliliğe de önem verdim. 

“Metinlerde o rahatsız olma hali bana güç veriyor.”

Kusura Ayna, yayınlandıktan sonra kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz şimdi?  Beklentileriniz var mı, neler? Kitabınız yayınlanmadan önce edebiyat hayatınızın neresindeydi, şimdi neresinde?

Senelerdir dergilere veya online platformlara öyküler yolladım, çoğu da yayımlandı fakat sanırım kitapla beraber yazar olarak kabul gördüm. Bu çok can sıkıcı bir durum olsa da rüştünü ispatlamış görünüyorsun. Kitapsız bir yazardan kitaplı bir yazara dönüştüm. Çok büyük beklentilerim yok açıkçası. Tabii ki kitabım çok okunsun isterim ama anlaşılmak başka bir şey, çok daha kıymetli. Edebiyat, hiçbir zaman hayatımın merkezinde olmadı ve olmayacak. İnsan sevdikleriyle sınanınca her şey çok boş geliyor. Edebiyat, hayatımda her zaman olacak fakat hiçbir zaman önceliğim olmayacak.

Okumakla yazmak arasındaki bağa inanıyor musunuz? Bu bağ siz de nasıl çağrışım yapıyor?  Okuduklarınızdan etkileniyor musunuz? Bu etkileşim nasıl oluyor?

Kesinlikle okumak ve yazmak arasında bir bağ var. İyi bir metin beni yazmaya itebilir ki bunu birkaç defa yaşadım. Bu büyük bir haz. Sizi yazmaya iten metinler okumak gerçekten çok keyifli. Rahatsız edici metinlerde bu durumu daha çok yaşıyorum. Metinlerde o rahatsız olma hali bana güç veriyor.

Ona ulaşmak istediğiniz, keşke ben de böyle olabilseydim ya da olacağım yazarlar var mı kim ve neden?

Ursula K. Le Guin aklıma ilk gelen isim fakat bir sürü isim sayabilirim. Bizden Sevgi Soysal mesela, bir insanın içini bu kadar rahat bu kadar nüktedan gösterebilen kaç yazar var ki? Fakat Ursula’nın yeri ayrı çünkü o galaksiler yaratabilen bir tanrıça benim gözümde.

Günde kaç saat ve ne tür kitaplar okuyorsunuz? Okumaya inancınız nasıl? 

Tam bir saat veremem açıkçası fakat fırsatını bulduğum anda elim kitaplara gider. Evimde her yerde kitaplar var. Benimle beraber geziyorlar. Eğer okuyamayacağım bir durumdaysam dinliyorum. Kitap dinleme işine alışmam biraz zaman aldı fakat yolculuklarda gerçekten işe yarıyor. Okumaktan uzaklaşabileceğimi sanmıyorum. Okumak çocukluğumdan beri benim bir parçam. Evet, okuma hızım ve niteliği dönem dönem değişiklik gösterse de asla vazgeçemeyeceğim bir eylem.

Yayınlanmak için üzerinde çalıştığınız dosyalar var mı? Dosyalarınızın içeriği nelerdir? 

Zaman ne gösterir bilmiyorum ama bilimkurgu türünde bir novella üzerinde çalışıyorum. Bir de roman taslağı var fakat onun yolu uzun. Dilerim hayat bana tamamlama fırsatı verir.

Bu soruların gölgesinde kendinizi bize tanıtabilir misiniz? 

Çok ilginç veya dikkat çekici biri değilim. Kadınım, anneyim, eşim, öğretmenim tüm bunların arasında gidip geliyorum. Bu kadar sıfatın içinde akıl sağlığı korumak –belki de tam tersi- adına yazıyorum, resim yapıyorum. Anlatamadıklarımı gösteriyorum. Sık sık kendimi kaybedip buluyorum.

edebiyathaber.net (28 Nisan 2023)

Yorum yapın