İlk Adımlar: Zümrüt Özgüler | Hande Emekçi

Haziran 20, 2025

İlk Adımlar: Zümrüt Özgüler | Hande Emekçi

Söyleşi serimizin bu haftaki konuğu, Metinlerarasılık Kitap’tan çıkan “Beş Taş” adlı ilk kitabı ile Zümrüt Özgüler.

Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Kitaplarla ve yazmakla olan ilişkiniz nasıl başladı? 

Ben Zümrüt Özgüler. Emekli Almanca öğretmeniyim. İstanbul’da yaşıyorum. Kitap okumak vazgeçemeyeceğim bir alışkanlık ve en yakın arkadaşım olmuştur. Yazma eylemine mektuplarla başladım. Uzun yıllar ailem yurtdışında ben Türkiye’de yaşadım. Sayfalarca mektup yazar, kendimi ifade etmekten, yaşadıklarımı ailemle paylaşmaktan mutluluk duyardım. Daha sonraları hayat meşgalesi diyelim yazmayı ciddi olarak düşünemedim. Ama hayalimde bir gün hep yazmak vardı. Öğretmenlik yıllarımda öğrencilerimle yaşadığım eğlenceli anıları yazmış fakat kaybetmiştim. Emekli olduktan sonra arkadaşım vesilesiyle ilk olarak Pen Yazarlar Derneği’nin Yazma Atölyesi’ne katıldım. Öğretmenimiz Zeynep Aliye’ydi. Sağ olsun onun sayesinde yazmaya başladım. Daha sonra çok değerli yazarların atölyelerine katıldım. Öykülerimi çeşitli dergilere yolladım ve yayımlandı.

Kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, kitabın ismine nasıl karar verdiniz, yazma sürecinde neler yaşadınız? 

“Beş Taş” romanı bir öyküden doğdu. Bu öyküde anlatmak istediğim ana düşüncenin kısıtlı kaldığını ve daha detaylı okuyucuya sunulması gerektiğini düşünerek kısa bir romana evrildi. Son zamanlarda erdemlerin zayıfladığına tanık oluyorum. Sokağa çıktığınızda, metroya ya da otobüse bindiğinizde, trafikte insanların birbirlerine olan tahammülsüzlükleri, saygısızlıkları çok üzücü. Arkadaşlık, akraba ilişkilerinin eskisi gibi samimi, içten olmayışını maalesef izliyorum. Bu meseleyi beş erdem ve beş tane taşla ilişkilendirdim. Kurguyu örnek kişi olan Ali karakterinden oluşturdum. Ülkemizde Ali ismi çok kullanıldığı için herhangi biri olmalıydı. Olayları biraz da büyülü gerçeklikle harmanladım. Ortaya heyecanlı, akıcı bir kitap çıktı. Adı “Beş Taş” tan başka olamazdı. İsmi zaten kendini belli ediyordu.  Yazma sürecinde bazen uykusuz geceler yaşadım. Bir anda aklıma bir fikir, bir cümle gelip bilgisayarın başında sabahladığım çok oldu.

Kitabınızı tamamladıktan sonra yayınevi bulma süreciniz nasıl geçti? Kitabınızı basmaya karar veren yayıneviyle yaşadığınız süreç nasıldı? 

Dosya tamamlandıktan sonra bir arkadaşıma yolladım. Nurlar içinde yatsın, arkadaşım Serkan Parlak’tı. Okudu ve çok beğendi. Metinlerarası Kitap’a yollamamızı önerdi. Mahmut Yıldırım beğenip editörlük çalışmaları da tamamlandıktan kısa süre içinde basıldı. Bu süre içinde heyecanımı dizginleyemeyip yayımcımı çok bunalttığım oldu. Ama Mahmut Yıldırım ilk kitabın getirdiği coşkuyu tecrübelerinden bildiğinden benim duygularımı anlayışla hep karşıladı. Ona minnettarım.

Kitabınızdan biraz bahsedebilir misiniz? Kitapta sizi en çok etkileyen bölüm hangisi? 

Dünya dışından bir görevli Erdemli köyüne gelir ve herhangi bir evin kapısını çalar. Ali kapıyı açarak buyur eder. Bu kişi beş tane taşı uygun gördüğü kişilere teslim etmek üzere geldiğini belirtir. Bu beş renkteki taşlar beş erdemi temsil eder. Yeşil adaleti, kırmızı dürüstlüğü, mor hoşgörüyü, sarı merhameti, mavi ise şefkati. Eğer bütün erdemleri Ali yerine getirirse yıllarca şimdiki yaşı olan yirmi beş yaşında kalacağını söyler. Ama yerine getiremezse yaşlanacağını açıklayarak Ali’nin rızası ile teslim ederek gider. İşte bundan sonra heyecan başlar. Devamını anlatmayayım. Kitabı okuyacak okurlarımın heyecanını engellemek istemem. Romanda ailenin önemini, dostluğu, engellilerin yaşadığı zorlukları, sadakati, kardeşlik ilişkilerini, aşkı, insanların riyakârlığını ve harisliğini büyülü gerçeklikle harmanlayarak kurguladım.

“Beş Taş” ı yazarken en çok etkilendiğim bölüm, engelli olan Doğan’ın okula gidebilmesi için babası Süleyman’ın, oğlu uğruna hazır olduğu fedakârlıklar oldu.

İlk kitabı yayımlamanın en büyük heyecanı ve en büyük zorluğu neydi? Kitabınız yayımlandıktan sonra aldığınız tepkiler nasıldı? 

İlk kitabı yayımlamanın en büyük heyecanı basılıp elime ulaştığı an oldu. Çok duygulanmıştım. Birkaç dakika öylece kala kaldım. En büyük zorluğu ise sabretmek gerektiğiydi. Aslında çok şanslıydım. Çok çabuk basılmıştı ama bana yıllarca beklemişim gibi uzun geldi.

İlk kitabınızı yayımladıktan sonra yazarlık konusunda düşünceleriniz değişti mi? 

Fatma Aliye’yi, Suat Derviş’i, Adalet Ağaoğlu’nu, Ayşe Kulin’i ve diğer nice cumhuriyet dönemi kadın yazarlarımızın kitaplarını yayımlatmak için göstermiş oldukları muhtemel çabalarını düşününce şükrettim ve bir meseleyi yazıya dökmek okuyucuya ulaştırmak kutsal görevim olması gerektiğine inandım.

Yeni bir kitap için çalışmalarınızı sürdürüyor musunuz? Henüz kitabı yayımlanmamış yazarlara tavsiyeleriniz neler olur? 

Evet. Yeni bir dosya üzerinde çalışıyorum. Kitabı yayımlanmamış yazarlara sabırlı olmaları gerektiğini önerebilirim. Dosyalarına inanırlarsa mutlaka birilerinin fark edeceğine umut etsinler ve vazgeçmesinler. Yazmak için bol okumak gerekir. Okurken yazarların tekniklerine, karakter seçimlerine ve kurgularına dikkat etmeleri gereken hususlar olmalıdır.

Yorum yapın