İlk Adımlar: Zelal Dicle Baz | Hande Emekçi

Nisan 25, 2025

İlk Adımlar: Zelal Dicle Baz | Hande Emekçi

Söyleşi serimizin yeni konuğu, Varlık Yayınevi’nden çıkan “Misafir Evinde Ölmek” adlı ilk kitabı ile Zelal Dicle Baz.

Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Kitaplarla ve yazmakla olan ilişkiniz nasıl başladı?

Ben Zelal. Ankara’da doğdum. Çocukluğum çeşitli şehirlerde geçti. Taşrada bir üniversitede Veterinerlik okudum. Şu sıra İstanbul’da yaşıyorum- çalışıyorum.

Kitaplarla ilişkim evde başladı. Seksen solundan etkilenmiş ebeveynlerim var. Kitaplıkta da ona göre kitaplar vardı. Nazım Hikmet, Samed Behrengi, Rus klasikleri… Yazarların ve şairlerin hayatlarını çocukken çok dinledim. Sol edebiyat yalnızlaşan, kendini anlaşılmak uğruna halka ifşa eden ve her şeye rağmen son mektubu bir aşk mektubu olan yazar imgesini kafamda oluşturdu. Bu imge peşimi büyüyünce de bırakmadı. Çocukken günlük yazardım. Bazı küçük öykülerim vardı. Ama profesyonel anlamda edebiyat yapmama izin olduğunu bilmiyordum. Alt-orta sınıf ailem zamana uyarak liberalleşmişti ve kendimi kurtarmam konusunda ısrarcılardı. O yüzden sanat ürettiğimin ve bunun bir anlamda değeri olduğunun bilincine çok geç vardım. Bu sıra yazmakla olan ilişkimi tekrar tekrar kuruyorum.

Kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, kitabın ismine nasıl karar verdiniz, yazma sürecinde neler yaşadınız?

Belli bir kitap oluşturmak için düzenli olarak tasarlanmış, yazılmış öyküler değiller. Pandemi sırasında şehirde yalnızdım. Her şeyin tavsadığı bir zamandı. Değer olarak sunulan her şey bir noktada geride bırakılabiliyordu. Normalde büyük törenlerle uğurlanan ölüler dahi apar topar cenazesiz gömülüyordu. Olanlar bana etkileyici geldi. O sıra yazdığım öyküler birikti. Aidiyetsizlik hissi tüm öykülerde yoğun olduğu için Misafir Evinde Ölmek ismini uygun gördüm.

Kitabınızı tamamladıktan sonra yayınevi bulma süreciniz nasıl geçti? Kitabınızı basmaya karar veren yayıneviyle yaşadığınız süreç nasıldı?

Yayınevi bulmaya çalışmadım. Dosyayı yarışmaya gönderdiğim için sonrasında onlar beni seçmiş oldular. Yarışmada birinci olan dosyanın kitaplaştırılması söz konusu oluyor. Basıma hazırlanması da zor olmadı. Editörüm ilgili ve tez canlıydı ben de olabildiğinde uyum sağladım.

Kitabınızdan biraz bahsedebilir misiniz? Kitapta sizi en çok etkileyen bölüm hangisi?

Kitapta dokuz öykü var. Göçebelik, güvencesizlik ve kadersizlik baskın temalar. Bunları dünyada misafir olmak diye soyutladım. Karakterlerimin çoğu kırılgan. Gulliver’in Gezileri’ndeki gibi çeşitli dünyalara yolculuklar yapıyorlar ama bu gönüllü bir göçebelik değil. İşsizlikten, sınıf düşmekten veya aile evine geri dönmek zorunda kalmaktan bahsediyorum. Her şeye rağmen, bir anlamda olanlara mesafelenip sessiz sedasız izlemeleri onlara tanrısal bir kudret tanıyor. Ben kırılganlıktan gelen o kudreti çok seviyorum.

İlk kitabı yayımlamanın en büyük heyecanı ve en büyük zorluğu neydi? Kitabınız yayımlandıktan sonra aldığınız tepkiler nasıldı?

Yarışmayı kazanmak heyecanlandırdı tabii. Çok mutlu oldum. Edebi yolla bir hakikati paylaşmak şu an çoğu insanın hayat ritmine uymuyor, bunu fark etmek beni zorladı. Yaşam çok hızlandı. Tam da öykülerimde bahsettiğim insanlar, hayatta bir güvencesi olmayan ve oradan oraya savrulan çağdaşlarım,  tanısalar en çok onların anlayacağını düşündüğüm hayatları okuyacak zamana veya imkana sahip değiller. Kitabımı okuyan ve geri dönüş aldığım insanlar görece yavaş bir yaşama ritme sahip, durup düşünecek hali olan insanlar. Tabii işin sınıfsal bir tarafı olduğunu görmüyor değilim. Kalp kırıcı.

İlk kitabınızı yayımladıktan sonra yazarlık konusunda düşünceleriniz değişti mi?

Değişti. Yazarlığın yazmakla ilgili olan kısmını gerçekleştirdikten sonra ortaya çıkan kitabı, sen yoluna ben yoluma diyerek salıvermek daha cazip görünüyordu. Oysa kitapla ilgilenmek gerekiyormuş. Söyleşi yapmak, okuyucularla buluşmak hatta arkadaşlarımın sorularına cevap vermek için sürekli kitaba dönüyorum. İş sadece yazmaktan ibaret değilmiş. Sorumluluğunu almak, onun sözcüsü olmak gerekiyor. Bu süreç odamda yalnız başıma kelimelerle işimi görmekten daha zorlayıcı geliyor bana.

Yeni bir kitap için çalışmalarınızı sürdürüyor musunuz? Henüz kitabı yayımlanmamış yazarlara tavsiyeleriniz neler olur?

İlk kitaptan sonra biraz hamlandım, özellikle de profesyonel olma baskısı yüzünden… Ama uğraşıyorum. Henüz kitabı yayımlanmamış yazarlara tavsiyem, kendi dünyanda kendi kelimelerinle kalmak çok cazip olsa bile, aramıza katılmaları 🙂 Dergilere öykü yollayarak, söyleşilere gidip diğer yazarlarla tanışarak dışarıda bir öykünün ne anlama gelebileceğini deneyimlemeleri… Deneyim dünyasından geri dönüş almak çok zor ama makul bir süre için tekrar tekrar dışa açılmanın yollarını zorlamalarını öneriyorum.

Yorum yapın