
Grass, 27. 4. 67 tarihli mektubunda Alman hükümeti, devlet işlerinde ‘Köln Katedralinin gölgesinde yeni Bizansçılık yapmaktadır’ diye yazar. Yazara göre, bu durum, insanların ‘öz verimlerini serimleme araçlarını ve istencini eksiltmektedir.’ Brandt’ın her iki Almanya’daki sağduyulu insanlara seslenmesinin önemini vurgulayan Grass, genç ve eleştirel tarihçilerinde katılımıyla, ‘Almanların öz anlayışına ilişkin savları’ oluşturmak için buluşmaları gerektiğini ve oluşturulan metnin, SPD’nin ulusal konulardaki politikasına temel olması gerektiğini dile getirir.
Grass aynı konuyu işlediği bir başka mektubunda (18. 5. 67), ‘Başbakan yardımcısı (Brandt) nerede? Yıllardan beri SPD’nin Almanya ve Doğu politikasını kim oluşturuyor? Willy Brandt ne zaman Federal Almanya ve DDR yurttaşlarına kendi politik konumunu açık seçik anlatacak?’ sorularıyla, Demokratik Almanya Cumhuriyeti ile ilgili politikaların belirlenmesinde Willy Brandt’ı öne çıkmaya, etkenleşmeye çağırır.
Aynı eleştirel tavrı izleyen mektupta da (26. 9. 67) sürdüren Grass, Brandt’a şöyle seslenir: ‘Siz, bende politikanızın nesnel ve eleştirel bir yandaşını görebildiğiniz gibi, ben de size neredeyse bir baba gibi hayranlık duyuyorum. Gerçi siz hiçbir zaman bir baba figürü olmadınız; ancak Berlin için yetkesini zorlamaksızın ve iç politikayla pek ilgilenmeksizin, bu kenti yöneten bir büyük kardeş oldunuz. 53 yıldır yaşadığım bu kent hiçbir zaman bu denli katlanılmaz olmamıştır.’ Yazara göre, Berlin’i katlanılmaz duruma getirenlerin başında Brandt gelmektedir.
Grass, ‘Demokrasinin Bunalımı’ ve ‘Parlamenter Demokraside Muhalefet’ adlı konuşmalarında, ‘50’li yılların dar görüşlülüğü’ ve ‘düşünsel boşluk ve kopukluktan’ yakınır. Brandt, yanıt mektubunda (4. 12. 67), Grass’ın konuşma metnini ‘akılcı ve geniş görüşlülükle ileriye dönük bir bakış’ diye niteler ve ‘demokratik muhalefeti toparlamaya’ ve düşünsel boşluğu gidermeye yönelik çalışmaları yoğunlaştıracaklarını belirtir.
Belirleyici Olan, Eleştirilerimizden Ne Ölçüde Yararlandığınızdır
Federal Almanya’nın yumuşamayı amaçlayan bir Doğu politikası geliştirmesini çok önemseyen Grass, ‘CSSR ile Dayanışma, Bütün Halklar İçin Özgürlük’ adlı etkinlikte, Çek yazar Pavel Kohout ile Almanya’nın Dortmund kentinde bir araya gelir. Bu yazar (mektup, 28. 12. 67) ‘Çek yazar Pavel Kohout ile aylardan beri ‘Die Zeit’ gazetesinde kamuya açık biçimde’ mektuplaştıklarını ve bunun ‘Doğu- Batı diyalog denemesi’ olarak değerlendirildiğini belirtir. Söz konusu mektuplaşma, 329 Çek aydın ve yazarın, ‘Sunday Times’ta yayımlanan (3. 9. 67) Batılı aydınlara dayanışma çağrısında bulundukları ‘devlet erkinin terörüne karşı özgürlük haklarının savunulması’ çağrısına dayanır. Kohout, devlet baskılarına yönelik eleştirel açıklamaları nedeniyle, Çek Yazarlar Birliği yönetiminden uzaklaştırılır.
1968 Devinimi, gösteri yürüyüşleri ve tartışmalarla yaygınlaşmaktadır. ‘Parlamento Dışı Muhalefet’ olarak nitelenen sivil toplum kuruluşları, Vietnam Savaşı’nı protesto etmektedir. SPD’nin tutumunu belirlemek amacıyla, Grass’ın Berlin’deki konutunda iki gün süren bir ‘çalışma toplantısı’ (17- 18 Şubat 68) gerçekleştirilir. Çalışma toplantısına Siegfried Lenz gibi ünlü bir yazarın yanı sıra, aydınlar ve politikacılar katılır ve görüşlerini yazılılaştırır. Grass bunu, sosyal demokrat yazarlar ve aydınların ‘ilk çalışma ürünü’ olarak niteler. Yazarlar ve aydınlar, Almanya’da gösteri yürüyüşünün yasaklamasını, ‘bir daha hiçbir koşul altında yinelenmemesi gereken bir hata’ olarak adlandırır. Grass, mektubunu şöyle bitirir: ‘Bundan sonra önemli olan, senin, bizim yeteneklerimiz, bilgilerimiz, birikimlerimiz ve eleştirel olarak yardım etme isteğimizden ne ölçüde yararlanmak istediğin belirleyici olacaktır.’
Seçim Kampanyaları Yalnızca Partilere Bırakılamaz!
Grass (mektup, 30. 9. 68) bir çalışma toplantısı kapsamında yazarlar, aydınlar ve politikacılarla bir araya gelip, ‘Sosyal Demokrat Seçmen Girişimi’ni kurmaya karar verdiklerini yazar. Bu girişim, partinin resmi çalışmalarının dışında, öz olanaklarıyla ve sendikacılar, yazarlar, sanatçılar, öğrenci sözcüleri, bilimciler, sporculardan oluşan ‘kamuoyunda tanınan, her uzmanlık alanlarından bütün bağımsız kişiliklerin’ katkısıyla ‘gizil-gücül seçmenleri’ kazanmaya çalışacaktır. ‘İki büyük yayın’ yapmayı planlayan söz konusu girişim ayrıca olanaklı olan her yerde ‘Sosyal Demokrat Seçmen Komiteleri’ kurarak, ‘Neden SPD’yi seçiyorum?’ sloganıyla, özellikle ‘modern endüstri toplumunda insan’, ‘Almanya’da yaşlanmak’, ‘tolerans’ ve ‘radikalizm’ gibi konuları tartışmaya açarak, seçim çalışmalarını destekleyecektir.
Sosyal demokrat Seçmen Girişimi, ilk sayısını Mayıs 1969’da yayımladığı ve Grass’ın dışında aralarında Golo Mann’ın da olduğu çok sayıda yazar ve aydının yazılar yazdığı ‘Ondan Yana’ adlı bir dergi çıkarır. Bu ilk sayıda ‘seçim kampanyaları yalnızca partilere bırakılamaz… Almanya’da demokrasinin geleceğinin, Sosyal Demokrat Parti’nin güçlenmesiyle olanaklı olduğunu düşündüğümüz için, bu partiyi destekliyoruz.’ Ayrıca, ‘barışın korunması’, ‘eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması’, ‘bütün toplumsal alanlarda etkin birlikte belirleme’ ve ‘uzak görülü bir sosyal adalet ve güvenlik politikası’ istemi dile getirilir. Girişimler, SPD’nin ‘dar-görüşlülük ve sıradanlık’ ile uğraştığını, ‘safrasını atması gerektiğini’ bildiklerini, eleştirileriyle yardımcı olmak istediklerini vurgular.
Eleştirel Yazarların Katkısı Büyük Başarı Getirir
‘Ondan Yana’ adlı derginin ikinci sayısı (Ağustos 1969), Grass’ın dışında Heinrich Böll, Irene Koss, Ursula Herking, Hartmund von Hentig ve daha birçok yazar, sanatçı ve aydının yazılarıyla çıkar. Bütün bu içtenlik ve özveriyle yürütülen çalışmalar, Sosyal Demokrat Parti’nin Eylül 1969 seçimlerinde %43’ten fazla oy almasına ve Willy Brandt’ın başbakanlığında liberal parti (FDP) ile koalisyon hükümeti kurmasına ortam hazırlar.
Grass 3. 10. 69 tarihli mektubunda Brandt’ı salt seçim başarısından ötürü değil, 1961’den beri ‘kopmaksızın’ sürdürülen eleştirel ve birlikte çalışmadan ötürü kutlar. Bu süre içindeki çalışmalar kapsamında ve özellikle ‘büyük koalisyonun kurulmasından sonra yazar arkadaşları çevresinde soyutlandığını’ dile getiren Grass, ‘yeni dostluklar kurmanın ve bilgisini geliştirmenin, yazınsal üretim’ denli önemli olduğunu dile getirir. Dile getirdiği bir başka konu, arkadaşlarının ve seçim girişimlerinin isteği üzerine, ‘sosyal demokrat barış politikası’ konusunda etken olarak birlikte çalışma isteğidir. Ancak Brandt, Grass’ın edimsel politikaya katılma isteğini yerine getirmekten kaçınır. Bu yazara, yurtdışında ‘Alman dili ve kültürünü’ yaygınlaştırma çalışması yapmayı önerir. Grass ise, yazar olmasına karşın, ‘kültürel etkinliklere pek ilgi duymadığını’ dile getirerek, Brandt’ın önerisini geri çevirir.
Heinrich Böll’ün Katılımı, Coşkuyu İyice Artırır
Temmuz 1970’te ‘Gerçekçi kalabilmek için, müdahale tek olanaktır’ diyen yazar Heinrich Böll (1917- 1985) de özgürlük, demokrasi ve tolerans düşüncesini yaygınlaştırmak ve Almanya’nın Avrupalılaşmasına katkıda bulunmak için, SPD’yi destekleme çalışmalarına katılır. Grass, Brandt’a Heinrich Böll ile sıkça baş başa görüşmesini, bunun yanı sıra oluşturulacak dar bir çevrede Böll’ün de bulunmasını önerir.
Heinrich Böll, 1972’de Nobel Yazın Ödülü’ne layık görülecektir. Heinrich Böll Vakfı’nda sergilenen İsveç Akademisi Ödül Kurulu’nun kararının yazınsal gerekçesi şöyledir: Böll, ‘Alman yazınında yetkin duyumsama yeterliliği ve bağlantılı dönem tarihine ilişkin geniş bakışıyla belirlediği betimleme sanatını yenileştirmiştir.’ Böll, romanlarında, öykülerinde, radyo oyunlarında ve sayısız politik denemelerinde Federal Almanya’daki koşulları, demokrasi, özgürlük ve insancılık açısından ödünsüz bir eleştiri anlayışla irdelemiştir.
Grass ile Böll arasında özgeçmişleri bakımından birtakım benzerlikler vardır: Her iki yazar da İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler ordusuna katılmıştır. Bu konuda aralarındaki önemli fark, Grass’ın gönüllü, Böll’ün zorunlu katılmasıdır. Her iki yazar da Nisan 1945’te Amerikalıların ‘savaş tutsaklığını’ deneyimlemek zorunda kalmıştır. Grass gibi, Böll’ün de yazınsal özgeçmişinde ‘Grup 47’ adlı yazınsal oluşumun katkısı olmuştur. Savaş sonrası ‘Yıkıntı Yazını’ olarak nitelendirilen yazınsal dönemin en önde gelen yazarı Heinrich Böll’ dür. Olağanüstü yazınsal üretkenliğiyle öne çıkan Böll’ün yapıtları arasında ‘Gezgin, Spa’ya Gelecek misin?’, ‘Tren Tam Zamanındaydı’, ‘Bir Palyaçonun Görüşleri’, ‘Ve Hiçbir Şey Söylemedi’, ‘Bayan İle Toplu Fotoğraf’, ‘Katharina Blum’un Yitik Onuru’ ve son romanı ‘Nehir Manzarası Önündeki Kadınlar’ sayılabilir.
Politika İle Sanat/Yazın İşbirliği Hangi İlkelere Dayanmalıdır?
Grass, Brandt’a yazdığı (2. 10. 70) mektupta, bu politikacının aynı ay içinde yazarlarla buluşmada yapacağı konuşmasına ilişkin görüşlerini iletir. Yazara göre burada ilk yanıtlanması gereken soru şudur: ‘Politika, yazarları gereksiniyor mu?’ Toplum, ‘yazarı gereksinir.’ Ancak toplum, ‘yazınsal ve bilimsel yorumlamanın dışında, politik belirlemeyi de gereksindiği için, yazın ve politika, toplumla ilişkisi bakımından birbirini koşullar ve gerektirir.’ Ne var ki, bu ilişki belirsizdir. Politikacılar arasında ‘iyi yazarlar olduğu gibi’, yazarlar arasında da ‘politik eylem gücü yüksek olanlar’ vardır. Ne politika, ‘erki tekeline alabilir’, ne de tin ‘salt yazarlara özgüdür.’ Yazın, çalışma koşullarının düzeltilmesi savaşımında dilsiz bırakılan işçilerin dili olur.
Politikacı ‘günlük sorumluluğa’ bağlıdır; güncellik zorlaması, ‘uzlaşmaya hazır olma, politikacının, gerçek ile ilişkisini’ biçimlendirir ve çoğu kez de ‘bulandırır’. Buna karşın, politikacı şimdinin karmaşık olaylarına karşı pek ‘mesafe’ koyamaz; ancak yazar, ‘mesafe’ ile çalışır ve ‘geleceği göstermek için, geçmişi düşünümler.’ Bu kapsamda ‘okuyan politikacı’ kazançlı çıkar; yazın ona yardımcı olur. Toplumsal yarar açısından yazın ile politika arasındaki karşılıklı ilişki tam da bu noktada başlar. Öte yandan, yazarların, toplum, devlet ve hükümete ilişkin ‘eleştirel tutumları’ önemsenmelidir.
Yazarlar, Bildikleri Yolda Tek Başlarına Yürürler
Ayrıca, politika, yazarları gereksindiği gibi, yazarlar da ‘özgürce kendilerini geliştirebilmeleri ve anlatım özgürlüğünün korunması için, sosyal ve demokratik bir politikayı’ gereksinirler. Bu öğütlere uyan Brandt, 1969’da kurulan Alman Yazarlar Birliği’nin kongresine (20- 23. 11. 1970) ‘konuk konuşmacı’ olarak katılır. ‘Bildiği yolda tek başına yürüyenlerin birliği- iş dünyasında yazarların durumu’ sloganıyla toplanan kongre, politika ile yazarlar arasındaki ilişkinin verimlileştirilmesine önemli katkılar yapar.
Grass, Böll, Lenz, Erich Kaestner ve daha birçok yazar, özgürlük, insan hakları, sosyal adalet ve Sovyetler Birliği ile yumuşama politikası ilkeleri doğrultusunda SPD’yi desteklemek amacıyla seçim çalışmalarına katılırlar; Sosyal Demokrat Seçmen Girişimlerini yaygınlaştırırlar ve etkenleştirirler. Bu etkin ve eleştirel çalışma, hem Almanya’nın demokratikleşmesine, hem de Aralık 1970 Varşova Anlaşması gibi açılımların gerçekleştirilmesine ortam hazırlar. Anılan yazarlarında hazır bulunduğu anlaşmanın imzalandığı gün (7 Aralık 1970), Willy Brandt, ‘Varşova Gettosu Kahramanları Anıtı’ önünde diz çökerek saygı duruşunda bulunur. O anı yaşayan Grass 1995’te bu diz çökmeyi şöyle anımsar: ‘Küçük ve anlık bir korkuyu, inanılmaz bir şeyin olduğunu anımsıyorum… Dünya gördü, not etti. Almanya’da insanlar, Şansölyenin bu eylemini nasıl anlayacaklar? Düşmanlarından oluşan köpek sürüsü, (Brandt’ın) üstüne saldırır mı?’
Mart 1971’de üç ünlü yazar, Günter Grass, Heinrich Böll ve Siegfried Lenz, ‘Neden SPD’den Yanayız’ başlığıyla bir bildiri hazırlar. Bu bildiride şu görüşlere yer verir: ‘Sosyal Demokrat Seçmen Girişimi, politik oy hakkının, seçim günü oy vermekten çok daha fazla şeyi içerdiğini ve bir seçim kampanyasının sadece politikacılara bırakılmaması gerektiğini bilen bağımsız yurttaşların oluşturduğu bütünleşmedir.
Biz ne yapıyoruz? Seçim kampanyasında, eleştirel bir sempatiyle SPD’yi destekliyoruz. SPD’den yanayız; çünkü bu parti ülke düzeyinde reform istencini, cesaretle ve şaşmadan, bir Avrupa barış politikası kapsamında Doğu politikasını sürdürmüştür… Sosyal demokrat hükümetler gerekli düzeltimleri yapacaktır. Bu nedenle, Willy Brandt’a yardım ediyoruz. Geleceğinizi belirlemeyi başkasına bırakmayın; kendiniz belirleyin!’
Grass ve diğer yazarlar, Brandt başta olmak üzere, hem politikacılara ‘daha fazla dürüstlüğü’ ve sosyal adaleti edimselleştirmeyi, ‘adayların demokratik ve kamuoyuna açık yöntemlerle belirlenmesinin’ yanı sıra, yazarların ve aydınların seçim etkinliklerine etkin katılımını sağlamayı önerirler. İçlerinde Grass, Böll ve Lenz’in de yer aldığı kırktan fazla yazar, sanatçı, aydın, gazeteci ve sendikacı ‘Biz SPD’yi seçiyoruz. Siz neyi seçiyorsunuz?’ başlıklı afişler bastırıp her yere dağıtırlar.
Başta Grass olmak üzere, saygın bir yazarlar ve sanatçıların da etkin katkısıyla, Kasım 1972’de ‘Ülkemizle gurur duyabiliriz. Willy Brandt’ı seçin’ sloganıyla seçimlere giren SPD, oyların %45,8’ini alarak, tarihinin en büyük seçim başarısını kazanır. Salt bu parti ve Brandt kazanmaz; tüm Almanya kazanır; çünkü Brandt’ın başkanlığında oluşturulan hükümet, toplumsal, kültürel, eğitsel ve politik düzeltimleri gerçekleştirerek, bu ülkede insan hakları ve özgürlük, sosyal adalet bakımından önemli ilerlemeler gerçekleştirir. Thomas Mann’ın da özlemi uyarınca, Almanya’nın demokrasi ve özgürlük ile Avrupalılaşmasına kalıcı katkılar yapar.
edebiyathaber.net (7 Mayıs 2025)