Gürsen Özen’e 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Aralık 30, 2020

Gürsen Özen’e 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

1.Neden çocuklar için yazıyorsunuz?

Çocuklar için yazmak bir eğitimci olarak onlara kendimi borçlu hissetmemden kaynaklanıyor öncelikle. Onların güzel dünyalarından ödünç aldıklarımı geri veriyorum bir şekilde. Onlar her yaşta her şeyin samimi alıcısı oluyorlar. Bir edebiyat ve Türkçe öğretmeni olarak onların bu alıcı iştahlarına ben güzelliklerle karşılık vermek istedim. Emeklilik yaşamımda onlardan kopmak istemedim. Onların arasında sözcüklerle dolaştım. Öykülerimin sayfalarına dokunsunlar, satırlarımda kendilerini arasınlar bulsunlar istedim. Onları, onlara anlattım. Çok iyi biliyorum çocuklar kendilerine seven, onlara iyi ve güzel şeyler sunanların değerini bilirler. Çocukları anlatırken aslında biraz da kendimi anlatıyorum. Anlattıklarım bana hiç yabancı gelmiyor. Onlardan biriymişim gibi arkadaşlık kuruyorum, aralarına karışıyor, oynuyor, eğleniyor, üzülüyor, seviniyorum.

Sonra çocuklar büyüklerden daha çok okuyor bence. Sevgili öğretmenlerimiz sayesinde birçok kitap ve yazarla tanışma fırsatları oluyor. Kitap fuarlarında dolaşıyor, kütüphanelerden yararlanıyorlar. Her çocuk aynı zamanda büyüklerini de okumaya davet ediyor. Böylece çocuğa yönelik yazmak, her yaştan okura seslenmek anlamına da geliyor.

 Ben gözlemlerimi, duyduklarımı, yaşanmışlıklarımı ve hayallerimi sözcüklere dökerken çocukların dünyasında yer almanın zenginliğini yaşıyorum. Onları hayatın içinde başka hayatlarla tanıştırıyorum. Çocuklar; meraklı, saf,  sevecen, eğlenceli, komik, coşkulu… Onlarla ben çok mutlu oluyorum.  Çocuklardan aldığım neşe,  heyecan ve coşkuyla kendimi de tazeliyorum. Bencillik mi bilmem ama bu bana çok hoş geliyor. Bu nedenlerle belki çocuklar için yazıyorum ve yazacağım.

2.Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?

Bu soruyla beni bir zaman tüneline soktunuz. Hem çocukluğumda hem de öğretmenlik yıllarımda çocuklar için yazılmış böylesi kitaplar yoktu. Çocukluğumun geçtiği Beykoz’da kütüphaneye üye olmuştum. Okula gidip gelirken uğrar kitaplara ulaşırdım. Net olarak hatırlamasam da mutlaka Ömer Seyfettin ve Kemalettin Tuğcu vardır ilk okuduklarımda. Tuğcu’nun yürek paralayan öyküleri o zaman bile abartılı gelirdi. Ömer Seyfettin’in çarpıcı sonuçlarla biten öyküleri bir heyecan yaratırdı. “Perili Köşk”, “Kaşağı”, “Diyet” öyküleri belleğimin bir köşesinde hep yer etmiştir. Ancak beni yüreğimden yakalayıp her okuyuşumda ilk okuduğum etkiyi yaratan bir öyküyü de yazmadan edemeyeceğim. Sadece içerdiği duyguyla değil kurgu ve anlatımıyla da mükemmel bulurum Refik Halit Karay’ın  “Eskici” öyküsünü. Eskicinin “Ağlama çocuk ağlama,” deyişi, genlerimdeki göçmen ruhuma, özlemli bir ses olarak yansır.

3.Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?

Bu soru çocuk ve gençlik kitaplarıyla ilgili sanırım.  Şimdiki çocukların şansından bizler de yararlanıyoruz artık. Sadece çocuk edebiyatına ait yayınevleri, sadece çocuklar için yazan yazarlarımız var. Biz de okur olarak geniş bir okuma yelpazesine sahip oluyoruz. Yayınevim her çıkan yeni kitapla tanıştırıyor bizi. Hepsini hayranlıkla alkışla okuyorum birer birer. Değerli yazarlarımıza haksızlık etmek istemiyorum ama galiba Neslihan Önderoğlu’ndan  “Mutsuz Palyaçolar Örgütü” diyeceğim. Sıradan olaylardan, gündelik yaşamdan sahici öyküleri ve güçlü diliyle beni çok etkilemişti.

Yanına iki cici, şirin kitabı da katıp değerli çizerleriyle böyle ortak çalışmalarda olmayı ne kadar isterdim, diyebilirim. Selen Aydın- Huban Korman “Karanlıktan Korkan Mum” ve İrem Uşar- Merve Atılgan “Uykusunu Arayan Çocuk”…

4.Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?

Son okuduğum çocuk kitabı Ömer Açık’tan “Yaz Gezgini ve Hapşu Teyze”. Ömer Açık’la ilk kitabı “Menekşe İstasyonu”nda karşılaştım. Sıradanla sıra dışının bütünlüğünde Menekşe halkının dayanışmasını konu alıyordu.

“Yaz Gezgini ve Hapşu Teyze”de ise küçük Roza’nın ailesindeki gerginliklerden uzaklaşıp maceracı teyzesiyle yaz boyunca karavanla yaptıkları yolculuk anlatılıyor. Neler nelerle karşılaşıyorlar gezdikleri yerlerde. Doğa zaten müthiş. Karavan eğlenceli. Bir de gezi boyunca karşılaştıkları ilginç kişi ve olayları,  Anadolu’nun kültürel zenginlikleriyle çerçeveleyip okuruna sunuyor yazar. Çocukların bir solukta okuyabileceği türden diyebilirim.

edebiyathaber.net (30 Aralık 2020)

Yorum yapın