Gerçekler ortaya çıktığında aynı insan olmaya devam edebilir misin? | Alara Beykan

Eylül 8, 2025

Gerçekler ortaya çıktığında aynı insan olmaya devam edebilir misin? | Alara Beykan

Luigi Ballerini, ON8 Kitap’tan yayımlanan Kırmızı Paltolular adlı romanıyla yeniden okurlarıyla buluşuyor! Tülin Sadıkoğlu’nun çevirisiyle Türkçe’ye kazandırılan romanda, okuru hayli duygusal ve çalkantılı bir psikolojik macera bekliyor. Ballerini, her gencin hayatındaki kimlik arayışını ve geçmişin izleriyle başa çıkma çabalarını anlamaya yönelik bir keşfe çıkarıyor.

İlk bakışta hiçbir ortak noktası olmadığını düşündüğümüz Paolina, Mattia, Eleonora ve Alberto’yu, farklı zamanlarda gördükleri ama hepsinin de şansını döndüren kırmızı paltolu kadınlar bir araya getirir. Bu kadınların sırrını çözmek üzere kafa kafaya verdiklerinde, geçmişlerine ilişkin sır perdeleri aralanır ve gerçekte kim olduklarını sorgulamaya başlarlar: Biyolojik geçmişleri şimdiki benliklerini ne kadar etkileyebilirdi? Gerçekleri öğrendikten sonra tekrar aynı insan olabilirler miydi?

Roman, kimlik arayışı kadar annelik kavramına dair derin ve katmanlı bir sorgulamayı da merkezine alıyor. Kime “anne” deriz? Sadece bizi doğuran kişi mi annedir, yoksa sevgiyle büyüten mi? Annelik bir biyolojik bağdan mı ibarettir, yoksa emek, şefkat ve güvenle mi tanımlanır? Bu sorular roman boyunca okurun zihninde döneniyor.

Her bölümde daha da derinleşen dört karakterin bu sorularla sürüklendiği içsel hesaplaşmalar, Ballerini’nin psikanalist kimliğini daha görünür kılıyor. Evlatlık olmanın, kişinin kimlik arayışında yarattığı karmaşıklığı, biyolojik ailenin yokluğu ve yoksunluğunu dört farklı karakter aracılığıyla ele alıyor. Kendini keşfetmenin en karmaşık ve bir o kadar da kaçınılmaz olduğu yaşlarda, her şeye en baştan başlama fırsatına sahip olabilmek bir şans mıdır gerçekten? Tüm yaşanmışlığı, emek verilen tüm ilişkileri silip atıvermek gerçekten kazanç mıdır? Romanın dört ana karakteri de yaşamlarına yeniden başlama seçeneği karşısında, bu sorulara yanıt ararken çıkmazlara düşüyor.

Biyolojik aileye geri dönüş ihtimali ve aidiyet umudu, tamamen bağı kaybetmiş olmaktan daha karmaşık bir süreç. Evlatlık çocuklar, biyolojik annelerini, hangi aileye ait olduklarını ve kökenlerini merak edebilir. Bizi hayata getirenle hayatımıza anlam katan arasında kalmak, roman boyunca okuru en çok düşündüren zorlu bir ikilem.

Bazen insanlar, yaşadıkları kayıpların ardından normalden daha çok içlerine kapanabilir, bağlanabilecekleri güvenli bir alan arayışına girerler. Romanda, karakterlerin hem yitirilmiş annelerine duydukları özlem hem de birbirlerine duydukları güven, onların içlerine kapanmasına izin vermeden kurgunun akışını sağlıyor. Kaybın ve travmanın gölgesinde, karakterlerin hem özgüvenlerini hem de karşılıklı güvenlerini yenilemeye çalışmaları, birbirlerine içtenlikle açılmaları da bu tür konuların işlenişinde yüzleşmenin ve hesaplaşmanın önemini gösteriyor.

“Aile” diye adlandırdığımız kişilerle ilişkilerimizin karmaşıklığını hatırlatıcı, “aidiyet” kavramına yeni bakış açıları getirecek bir roman Kırmızı Paltolular. Yazarın belki de en büyük başarısı, okurunu derin psikolojik çözümlemelere boğmadan, evrensel bir insanlık halini, kimlik arayışını ve sevgiyle ilgili düşüncelerimizi sorgulatması. Biyolojik bağ ile duygusal bağ arasındaki çizgiyi silikleştirerek, bize annelik ve aidiyetin ne kadar karmaşık ve çok boyutlu kavramlar olduğunu hatırlatması. Kırmızı Paltolular, hem duygu yoğunluğu hem de samimi sorgulamalarıyla okurlara iyi hissettirecek bir psikolojik roman, ancak sınırlarını zorlamayı sevenler içinse eşsiz bir psikolojik bilimkurgu tadında.

Yorum yapın