Edebiyat ve müzik arasındaki aşk yapay zekadan önce başlamıştı | Vildan Çetin

Mart 22, 2023

Edebiyat ve müzik arasındaki aşk yapay zekadan önce başlamıştı | Vildan Çetin

Yapay zekâ becerilerini, edebi eserlerin müzikal karşılıklarını yeniden üretecek şekilde geliştiriyor.

Aslına bakarsanız, müziği görselleştirerek besteleyen yapay zeka Riffusion çoktandır kullanılıyor. Ancak edebi metinlerin müzik eseri haline getirilmesi yeni bir gelişme. Google daha önce, OpenAI, Jukebox, AudioML ile bu tarz girişimlerde bulunduğu için ‘acaba diyerek’ ChatCP’ye bir şiir gönderdim ve ‘bu şiiri benim için bir müzik eserine çevirebilir misin, diye sordum. ChatCP, bunu yapmak yerine gönderdiğim şiirin ebedi anlamı üstüne uzun bir söylev çekti. Ardından sorumu tekrar ettiğimde normal uygulamalar ve yapay zekâ ile müzik üreten bazı platformları önermekle yetindi.

Kendisinden beklentim yüksekti. Çünkü, hayatımıza ışık hızıyla entegre olan yapay zekâ, her işe el atmış durumda. Bir istatistiğe göre küçük işletmelerin %31’i yapay zekâ araçlarını çoktan kullanmaya başlamış. Yapay zekânın, 2030 yılına kadar %30 oranında insan emeğinin yerini alacağı da belirtiliyor. *  Hayranlıkla okuduğum metinler bir müzik eserine dönüşse acaba nasıl olurdu sorusunun yanıtının bir kısmı senfonik şiir örnekleriyle verilse de tüm yanıtları ChatGp’den beklemem gayet normal gelmişti.

Müzik sektöründe uzun bir süredir yapay zekâ çalışmaları sürüyor.

Talking Heads müzik grubunun kurucularından David Byrne’ın müzik ve teknolojinin gelişimi arasındaki ilişkiye de değindiği, Can Yayınları/Mundi Kitap etiketiyle yayınlanan ‘Müzik Nasıl İşler’ isimli kitabında dijitalleşmenin bir telefon şirketinin ihtiyaçları doğrultusunda nasıl geliştiğini anlatıyor. Artık teknoloji öyle hızlı ilerliyor ki yapay zekâ ile müzik üreten AIVA, Soundraw, Boomy, Ecrett Music gibi platformların pıtrak gibi ortaya çıkması kimseyi şaşırtmıyor. Merak edenler OpenAI Soundcloud hesabından bu tarz müziklere ulaşabilir. 

Ancak yapay zekâ bu kez, edebiyatın ve dolayısı ile yazarların gerisinde kaldı. Arama motoru Google’ın henüz kullanıma açmadığı MusicLM adındaki yeni yapay zekâsı basit metin açıklamalarını müziğe dönüştürse de gelişmeler pek tatmin edici değil. Antik Yunan’da beri, musico-poetics, melopoetics, melophrasis, ‘ekphrasis’” gibi farklı ancak kardeş kavramlarla ifade edilen bu iç içeliğin teknolojik dönüşümü ile ilgili gelişmeler sürüyor.

Antik Yunanlılar için “müzik ve şiir” aynı tür içinde yer alıyordu. Esin kaynağını çoğu kez edebiyattan alan senfonik şiir örneğinde olduğu gibi, klasik batı müziğinde de bu iki sanat özellikle Rönesans’a kadar hep birlikte düşünülmüştü. Richard Strauus’un Elektra operasını, Igor Stravinsky’in ise Kral Oidipus oratoryosunu Sophokles’ten esinlenerek yazdığı biliniyor. *

Bütün sanatlar musikinin peşinde.

Klasik Türk musikisinin yanında, klasik batı müziği ve özellikle; Wagner, Debussy ve Ravel’e hayranlık besleyen Ahmet Hamdi Tanpınar, neredeyse 70 sene önce yazdığı metinleri müzik eserine dönüştürebilme yeteneği sahipti. Tanpınar, roman yazmayı orkestralar için bestelenmiş uzun müzik yapıtları olan senfoni yazmaya benzetirdi. Yazarın Cumhuriyet Gazetesi’nde 1948-1949 yılları arasında tefrika halinde yayınlanan Huzur adlı romanının ara başlıklarının (İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz) bir senfoninin bölümlerini andırdığını dikkatli okuyucu kolayca hisseder. Beethoven’ın keman konçertosunu dinlerken intihar eden Suat’ın ölüm sahnesine tıpatıp benzer şekilde, A. Huxley’in (Point Counter Point) Ses Ses Karşı adlı kitabında Spandrel karakterinin intihar ederken dinlediği Beethoven’in La Mineur Dörtlüsü çalıyor olması, Fethi Naci gibi büyük eleştirmenlerin bu karakteri naylon bulmasına sebep olsa da Tanpınar’ın müzik zevkinin yazımına etkisini göstermesi açısından oldukça önemlidir. Beran Moran ‘Bir Huzursuzluğun Romanı Olan Huzur’* başlıklı makalesinde, Tanpınar’a göre; 19. yüzyılın ikinci yarısından bu yana şiirde, edebiyatta, resim ve heykelde etkili olan müziktir yorumunu yaparken cümlesini yazardan bir alıntıyla bitirir: Bütün sanatlar musikinin peşinde.

Lawrence Durrell’in İskenderiye Dörtlüsü’nü oluşturan Justine, Balthazar, Mountolive ve Clea isimli kitapların içerik ve biçimlerine baktığımızda bir senfoninin kurallarına göre şekillendirildiğini görürüz. Tüm bunlar, yapay zekânın ortaya çıkmasından neredeyse bir asır önce yaşamış büyük yazarların yaratıcılıklarının eseri. O seviyede üretim yapan bir platform ise hala yok.

Sanat Eserinden alınan evrensel hazzı, bireysel haz ile harmanlayarak çeşitli enstrümanlara dönüştürebilen bir zekâ hayal edin. Her karakter bir müzik enstrümanına karşı gelsin ve bu enstrüman, eserin okuyucu üzerinde bıraktığı etkiye göre değişsin. Böylelikle bir kaynaktan çoğalan yüzbinlerce farklı müzik eseri ortaya çıkacaktır. Umarım gelecekte bir gün, sadece hafızasında olan eserleri yorumlayarak müzik üreten platformlara ek olarak; okuduğumuz şahane bir romanı duygu durumumuza göre, orijinal bir müzik eserine dönüştüren yapay zekâ platformları ile tanışma fırsatı yakalarız.

* https://www.mckinsey.com/capabilities/quantumblack/our-insights/the-state-of-ai-in-2022-and-a-half-decade-in-review

*https://birikimdergisi.com/Images/UserFiles/Images/Spot/70/46-47/bir_huzursuzlugun_romani_huzur_berna_moran.pdf

*Oidipus Klonos’ta, Sophokles, Çev: Ari Çokona, Sunuş Yazısı, TİBKY

edebiyathaber.net (22 Mart 2023)

Yorum yapın