Dosyamı yayınevlerine göndermeden önce nelere dikkat etmeliyim? I Emrah Polat

Haziran 27, 2023

Dosyamı yayınevlerine göndermeden önce nelere dikkat etmeliyim? I Emrah Polat

Otuz yazıdan oluşmasını tasarladığım bu dizide, “Nasıl doğru yazılır” sorusunun yanıtını -çeşitli açılardan bakarak- sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor: Benim için yazmanın amaçlarından biri etki yaratmaktır. Etki için, “doğru” imgeler, “doğru” sözcükler yeterli olmuyor kuşkusuz. Doğru söz dizimi, doğru noktalama ve daha bir dolu doğru gerekiyor. İşte, bunları belirli bir kıvamda bir araya getirebilirseniz, okurun kalbine bir ok saplanır ve oku oradan uzun süre kimse çıkaramaz.

Bu kısa yazıda ok metaforu için gerekli olan “doğruların” temel birkaçından söz etmek istiyorum. 2010 yılından beri yayın yönetmenliği yürüttüğüm Edebiyat Haber’e gelen yazıları yıllarca ben değerlendirdim. Şimdilerde bu önemli sorumluluğu arkadaşlarla paylaşıyorum. Her yazıyı, son satırına kadar okuduğum günler de oldu şüphesiz. Fakat yıllar içinde zamandan kazanabilmek adına çeşitli yollar buldum: Bunların başında, editoryal dünyanın aşina olduğu bir ilke dahilinde çalışmak geliyor: “Bir top kumaşın ilk metresi neyse, son metresi de odur!” Kumaşçıların, terzilerin deneyimleriyle sabitledikleri bu sloganın değerlendirme gereken, zamanın fevkalade kıymetli olduğu her meslek için geçerli olduğunu rahatlıkla öne sürebiliriz.

Yayınevi editörlerinin çoğu da -ön eleme anlamında-  işlerini bu esasa göre yürütür doğrusu.

Peki başka nelere dikkat etmeli?

Yaratıcı yazarlık kurslarında bu soru sıklıkla sorulur: “Dosyamı yayınevi gönderirken nelere dikkat etmeliyim?”

Öykücüyseniz editörün dosyanızı okumaya devem edip etmemeye karar vermesi için ilk iki cümle belirleyici olacaktır. Roman dosyalarında ise ilk paragraf çok önemlidir. En önemli gördüğünüz yeri, ilerleyen sayfalarda, diyelim ellinci sayfada anlatmayın lütfen; hünerinizi sonlara saklamazsanız şansınız artacaktır. Elbette anlatının nasıl devam edeceği ve sonlanacağı da önemlidir ama bir yazar adayı ya da yeni bir yazar için başlangıçlar, çok ama çok önemlidir…

Sizi anlayabiliyorum: Henüz kurgu becerisi edinmediniz ve anlatı zamanında kırılmalar yaratamıyorsunuz. Bu konunun önemine bu yazıda kısaca ve başka bir yazıda başlı başına değineceğim… Kurgu becerisi edinmenize yardımcı olmanın en önemli amaçlarımdan olduğunu bilmenizi isterim.

Anlatı konusunun ya da hikayenin belirleyici olduğunu zannetmeyin lütfen. Her aşamada kendinize şunu sorun: Okur, kitabımı neden okumak istesin? Bu soruya doyurucu yanıtlar bulmayı hiç, ama hiç boşlamayın.

Mizah yerinde kullanılmış mı, fırsatlar değerlendirilmiş mi? Bu ve benzeri sorular öncelikli değildir. Editörler önce yazım ve noktalamaya bakar, sonra bu ve benzeri sorulara yanıt arar.

Esasen anlatıda her bir cümlenin rolü, önceki ve sonraki cümleyi birbirine bağlayabilmektir: Büyük bir zincirin halkasıdır cümleler. Bu bilince varmak, zamanla oluşacak söz dizimi terazinizle her bir cümleyi tartabilmek… İşte bu duygu, edebiyatın olmazsa olmazı.

Editörlerin dosyanızı tartarken kullanacağı en önemli kantarlardan biri de -belirttiğim gibi- noktalamadır. Noktalama konusundaki deneyimime dönersek: Bir yazının birkaç satırına bakarak, devam edip etmeme kararı verebilecek olgunluğa eriştiğimi iddia edebilirim birkaç yıldır. Hatta kendiliğinden gelişen başka bir yol sayesinde zamandan daha fazla tasarruf edebiliyorum. İlk bakışta “acımasız” görünen yöntemim şu: Yazının gönderildiği e-posta özensizse, yazıyı okuma gereği bile duymuyorum. Bu noktada bir itirafta bulunmak isterim: İnsanın yazısı özensizse, yaşamı da özensizdir diye geçiririm içimden. Belki bir önyargı, ama böyle! Özetle, kendimize ve karşımızdaki insanlara duyduğumuz saygıyı -mümkün olduğunca- yazımıza da yansıtmalıyız. Elbette yazım ve noktalama konusunda mükemmel olacağımız anlamına gelmiyor bu. Öğrenmeye açık bir konumda bulunmak, hatalarımızı kabul edip giderebilme yolunda adımlar atmak; işte en önemli hususlar bunlar… Yazım Kılavuzu ve sözlük başucumuzda bulunmalı her daim, sıkıştığımızda bunlara başvurmalıyız. Kuşkusuz belirli konularda başkalarının eleştirileri, öğütleri altın değerinde. Kitapları başka gözle okuyalım; en iyi öğrenme yolunun kitaplardan geçtiğini biran olsun unutmayalım... Ayrıca kitabı okurken yazarın niyetlerini de tahmin edebilmemiz gerekiyor.

Noktalama ve yazım konularında yaşamın başka alanlarında da geçerli olan şu doğruyu bir an olsun akıldan çıkarmamak lazım: “Çok bilen, çok yanılır ve -deneyimi ne olursa olsun- öğrenmeye açık olan hep kazanır!”

Yazmaya düzenli olarak başladığım ve bu işe gönül verdiğim zaman (Haziran 2001’de) yazma iştahım da, yeteneğim de vardı doğrusu. Roman yazmak istiyordum ve acemi şansı diyelim- romanı, öyküden sonra geçilecek bir aşama olarak değerlendirmiyordum. (O günleri düşününce şunu söyleyebilirim: Cahil cüretiyle girişilen bu başlangıç tutkulu bir istekti esasen.) Elbette, merak unsurunu kullanarak zamanda kırılmalar yaratmak olarak özetlenebilecek kurgu becerisinden yoksun olduğum için zamanı yalnızca çizgisel olarak kullanabiliyordum. (Dediğim gibi ileride kurguyu ayrıntılı olarak ele alacak ve örneklerle açıklayacağım.) Bu sınır içinde yazdıkça yazıyor ama çok ciddi noktalama sorunları yaşıyordum. Böylesi bir durumum kuşkusuz öznel nedenleri de bulunuyordu, eğitim sistemimizin yol açtığı olumsuz alışkanlıkların etkisi de. Hayatım boyunca bahane tarafında bulunmaktansa çözüm tarafında yer almayı tercih etmişimdir. Yine öyle yaptım. Konuyla ilgili kitapları araştırdım. Yaşadığım sorunların çoğu temel noktalama bilgisinden yoksun olmakla ilgiliydi. O sıra çözmezsem, ilerleyen yıllarda bu sorunu çözmenin güçleşeceğini hissebiliyordum. Bu noktada bir doğruyu daha belirtmek isterim: Yazarlık, sorunları ertelememektir.

Sonunda ödüllü bir kitap keşfettim: Osman Bolulu-Sözün Işığı-Uygulamalı Noktalama Bilgileri. Esasen konulara ortaokul düzeyinde yaklaşıyor ve temelde yer alan bazı sorunların giderilmesi için ipuçları veriyordu. Hiç gocunmadan okuduğum bu kitap işime çok yaradı doğrusu. Artık yazdıklarımı başka bir gözle değerlendirmeye ve yeniden yazmaya başlamıştım. O günleri düşününce, bir yazar olarak gün yüzüne çıkmama az kaldığı gizli sevinci içindeydim, öte yandan yayınevi bulma sorunu -ki yaşayanlar bilir; yazar adayı için büyük azaptır- yaşıyordum. Sevinç ve yeis arasında dalgalanan duygu durumum ilk kitabımın çıkışına, 2009’a kadar sürdü. Yazıya başlamam ve ilk kitabımı elime almam arasında sekiz yıl geçti, üstelik son üç yıl -dosyam koltuğumun altında- yalnızca yayınevi aradım. Dilerim sizler için bu süre çok uzun olmaz.

Yazın ve gelenek ilişkisi

Yıllar sonra yaratıcı yazarlık dersleri verdiğimde sık karşılaştığım bir sorunu sizlerle paylaşmak isterim; bazı katılımcılar çok iyi yazıyor ama noktalama konusunda ciddi sorunlar yaşıyorlar. Onları uyarıyorum, bazıları uyarılarımı dikkate alıp kendilerini geliştiriyorlar. Diğer bazıları ise yazıda kalıcı olamayacaklarının sinyalini veriyorlar: “Hocam, gelenekleri yıkmak istiyorum!” diyenler mi dersiniz, yenilik peşinde koştuğunu söyleyenler mi… Unutmayalım: Bir kuralı çiğnemek için o kuralı bilmek gerekir ve boşlukta yenilik yapılamaz; işte, bu gerçeği ıskalıyorlar. Kaldı ki edebiyatçının amacı bence köklü yenilikler peşinde koşmak yerine geleneği bilip, üzerine bir tuğla koyabilmek olmalı. İknaya açık olmayan bu tür katılımcılara bir süre bakarım. Yüzlerinde, kırmızı ışıkta durması gerektiğini bilmeyen şoförün hüzünlü akıbetini görürüm yalnızca.

Ayrıca bazı yeni yazarlar, noktalama konusundaki deneyselliği metne boyut katmak için değil, genelde birikim eksikliklerini maskelemek için kullanıyorlar.

Bunlara dikkat etmezseniz; sanmayın ki olumsuz bir yanıtla karşılarsınız, size yanıt vermeye tenezzül dahi etmezler genelde. Yayın dünyası bu kadar acımasızdır işte. Eşikten adım atmanın en zor olduğu alanlardan biridir.

Ursula K. Le Guin’in belirttiği gibi*, noktalama işaretleri insanların yazdıklarınızı nasıl duyacaklarıyla, duymasını istediğinizle ilgilidir. Dilerim kulakları tırmalamayan sesiniz ilkin editörlerce duyulur, sonra dalga dalga okurlara yayılır.

*Le Guin, Ursula K., Dümeni Yaratıcılığa Kırmak, 1. baskı, Hep Kitap, İstanbul, 2017.

Önceki yazılar:

Yazarın başucu kitapları neler olmalı?

Öykücü müyüm, romancı mı?

Tek cümleyle edebiyat nedir?

Yaratıcı yazarlık atölyeleri faydalı mıdır? 

27 Haziran 2023 (edebiyathaber.net)

Yorum yapın